Türkiye’nin 2 büyük meselesi var.

İstanbul seçimleri gündemi kaplıyor kuşkusuz ama asıl 2 çok kritik sorun ülkemizin bekasını ilgilendiriyor.

Biri Doğu Akdeniz ve Kıbrıs.

Diğeri de Rusya’dan aldığımız S400 füzeleri.

Her ikisi de küresel düzende ciddi jeopolitik kırılmalara gebe.

Türkiye artık eylemli olarak Atlantik kampının ileri karakolu olmaktan çıkıyor.

Osmanlı da dahil uzun bir tarihi aradan sonra ilk defa denizlere dönüyor, Mavi Vatan’ını keşfediyor.

Kıbrıs ve anavatanın kıta sahanlığı ile münhasır ekonomik bölgesine sahip çıkıyor.

Akdeniz’de Türk hakimiyetindeki doğal gaz ve petrol sahaları ile Kıbrıs’ın güvenliği içiçe geçti.

Ülkemizin jeopolitik aklı E. Tümamiral Cem Gürdeniz’in saptadığı gibi Türkiye’nin en stratejik önceliği Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’tır.

ABD’nin en büyük rahatsızlığı Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki mevcut parametreleri değiştirmesiydi.

CIA uşağı FETÖ de o yüzden ilk olarak Deniz Kuvvetleri’nin vatansever komutan ve subaylarına kumpas operasyonu çekmişti.

İşte şimdi milli çıkarlarına çatır çatır sahip çıkan Türkiye’ye karşı şer ittifakları hazırlıyor, tehditler savuruyor.

ABD’nin yanına İngiltere, İsrail, Fransa ve Yunanistan’dan sonra tüm AB de geldi, gümrük birliği üzerinden şantaja başladı.

Rum kesimine Fransa da üs kurma hazırlığında. İsrail hali hazırda gizli üslenme halinde, İngiltere zaten orada ve güçlerini artırıyor.

ABD, İsrail, İran ve Suriye bahanesiyle bölgede sürekli deniz gücü bulunduruyor.

Fatih ve Yavuz ile sondaj çalışmalarını sürdüren Türkiye de adada yeni hamlelere hazırlanıyor.

Maraş’ın yerleşime açılması, Geçitkale’de askeri hava üssü ve Karpaz’da deniz üssü bunlardan bazıları.

Türkiye bu tarihi kararlarıyla artık Kıbrıs’ta “Ya taksim ya ölüm” şiarına geri dönüyor ve muhteşem bir işe imza atıyor.

Türkiye’nin Akdeniz’de stratejik hayat koşulu Kıbrıs’ın varlığıdır.

Kıbrıs Türk Cumhuriyeti artık sabitlenmeli ve tanınması için harekete geçilmelidir.

Bu ülke, Pakistan’ı ziyaret edip KKTC’nin tanınmaması için telkinde bulunan dışişleri bakanları gördü.

Artık bu zillet sona ermeli ve KKTC, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak tarih sahnesindeki onurlu yerini almalıdır.

Reklamdan sonra devam ediyor 

RUSYA VE ÇİN DESTEĞİ ŞART

BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi var. Bunlardan 3’ü ABD, Fransa ve İngiltere, tarihsel olarak düşmanımız.

1071’den beri bunlarla savaşıyoruz. Ne Kıbrıs’ta, ne de Anadolu’da Türk istemiyorlar. Bu artık bilinen bir durum.

BM Güvenlik Konseyi’nin diğer 2 üyesi Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu bizim Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta iki büyük kozumuz olabilir.

Konjonktür de gayet uygun. Rusya ile stratejik ittifak halindeyiz. Çin’in de aldığı S400 füzeleriyle daha sağlam bir Avrasya ittifakına geçeceğiz.

Rusya da bizim gibi ABD tehdidi altında. Hem Kuzey Avrupa’da, hem Ukrayna ve Karadeniz’de NATO saldırısı altında.

Eğer biz Kırım’ı tanırsak, onlar da KKTC’yi tanıma ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yanında olabilirler.

Konunun en iyi uzmanlarından Prof. Dr. Hasan Ünal, bu konuyu gündeme getirdi.

Ünal diyor ki, “Buranın güvenliği de S400’lerle sağlanmalı. Suriye’de Rusya’nın büyük deniz üssü var. Rusya ve Türkiye’nin çıkarları ortak. Doğu Akdeniz’de birlikte hareket edebilirler. Rusya, KKTC’yi tanırsa Rusya ile yeni askeri anlaşmalar da yapabilir.”

Prof. Ünal, THY Kırım seferleriyle işe başlanabileceği ve karşılıklı tanıma menziline kadar gidilebileceğini söylüyor.

Suriye’de deniz üssü olan Rusya için de Kıbrıs büyük önem taşıyor.

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta batı tehdidine karşı koymanın bir diğer önemli ayağı da Çin olacak.

Tayvan’ı kendi toprağı ve savaş sebebi olarak gören Çin’e karşı Trump’ın yeni saldırı seçeneklerinden biri de Tayvan’ın tanınması.

Çin, Rusya, İran ve Türkiye’nin yani koskoca Asya kalesini kuşatmanın önü Tayvan ve Kıbrıs’ta karşılıklı dayanışma ile kesilebilir.

Türkiye Tayvan’ı resmi olarak tanımıyor ama sanki tanıyormuş gibi ticari her tür ilişkiyi kurmuş durumda. THY Taipei’ye sefer düzenliyor, büyük ölçüde ithalat yapılıyor.

Çin ile Kuşak ve Yol görüşmeleri çerçevesine Kıbrıs ve Tayvan konulabilir. Çin’in KKTC’ye Kuşak ve Yol yatırımları yapması ve nihayetinde tanıması için bir diplomatik girişim başlatılabilir.

Avrasya kalesindeki tüm doğal müttefiklerle de bu açılım sürdürülür.

Batı emperyalizmi de Türkiye’nin yalnız olmadığını ve yaşamsal çıkarlarını kabul etme noktasına gelir.

Tabii burada Suriye, Mısır, Lübnan, Libya ve İran gibi bölge ülkeleriyle de ilişkilerin düzelmesi, onların stratejik menfaatleriyle uyumlu yeni adımlar atılması da elzem.

Türk askerlerini diri diri yakan ABD İsrail maşası IŞİD ve türevleriyle mi yoksa yasal rejim Esad ile mi anlaşmak en doğrusu? Cevabı ortada sanırım.

Türkiye’nin önündeki en kritik viraj Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’tır. S400 füzeleri de tüm ülkeyi ve mavi vatanı korumak için olmazsa olmazdır.

Türkiye S400’lerden vaz geçecek diyenler önce ABD’nin İndo Asya’daki yeni müttefiki Hindistan’a baksın. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Yeni Delhi ziyareti Modi yönetimini S400’den vaz geçirecek mi ona baksın.

Türkiye için asıl gündem Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’tır. S400’ler de bunun mütemmim cüzüdür.


Aydınlık