Son yıllarda Eğitim Sen gibi PKK ve sahte solun etkisindeki sendikaların yanı sıra, Kürtçenin kullanımı üzerine anketler yapıldı. Anketlerin tümünde Türkçenin baskın çıktığı ve esas dil haline geldiği genel kabul görüyor.

MURAT İNCE

Bölücü çevrelerde sürekli dillendirilen Kürtçenin resmi dil statüsüne kavuşturulma talepleri ile Kürdümüzün gerçeği aynı kulvarda buluşmuyor. Zorlamalara ve bölücülerin tüm baskılarına rağmen Türkiye Kürtçesinin aile içi ve çevresinde kullanıldığı, Kürtçenin bir lehçesi olmayan Zazaca’nın ise günlük yaşamda giderek azaldığını bölücü ağızlarda dile getiriyor.

Türkiye Kürtçesi ve Türkiye Zazacasıyla söylenen türküler ise ayrımsız halkımızın epey bir kısmınca zevkle dinlenmektedir. Kürtçe türkülerin çoğunun Türkçeye aktarılmasından dolayı, başta Ayşe Şan olmak üzere pek çok sanatçı bölücülerce eleştirilmiştir. Onlara göre Türkçeleştirilen Kürtçe türküler asimilasyon sürecini hızlandırıyor. Doğal birleşme, karışma ve uyumun yolunun kapatılması için öne sürülen asimilasyon ve oto asimilasyon (aslında doğal kaynaşma) sözcükleri Türkiye Kürtleri’nin statüsü ile uyuşmuyor, tezat oluşturuyor. Bu sözler bir avuç bölücülüğü ABD/İsrail’e dayanarak gerçekleştirmeye çalışan azınlığın ağzındaki pelesenktir.

TÜRKÇEMİZİN BİRLEŞTİRİCİLİĞİ

Ne yapılırsa yapılsın Türkçe dışındaki hiçbir dil ülkemiz sathında gelişemez ve kabul görmez. Bazı dayatmalarla da Türkçe gerçeği değiştirilemez.

Eğitim dili illa Kürtçe olsun diyenlerin "her yerde Kürtçe konuş" önermeleri çocukların Türkçeyi iyi telaffuz etmemelerine ve "kırık Türkçe" kullanmalarına neden oluyor. Anadilinin öğrenilmesine, konuşulmasına hiç kimse karşı çıkmıyor ve bu yönde son yıllarda önemli mesafeler de alındı.

Son yıllarda Eğitim Sen gibi PKK ve sahte solun etkisindeki sendikaların yanı sıra, Kürtçenin kullanımı üzerine anketler yapıldı. Anketlerin tümünde Türkçenin baskın çıktığı ve esas dil haline geldiği genel kabul görüyor. Son olarak bölücü zihniyetle bir anket düzenleyen Rewest Kamuoyu Araştırma Merkezi’nin araştırması da aynı yönde açıklamalarda bulundu.

"KÜRT DİLİ İÇİN UYARI"

Uyarıyı Rawest yapıyor. Eylül ayı başında Diyarbakır, Mardin, Van ve Urfa’da "Kürtçe araştırması" adı altında gerçekleştirilen açıklamada çarpıcı analizlere rastlıyoruz. Araştırma Kürtçü çevrelerce ‘uyarı niteliğinde’ olarak değerlendirildi.

Rawest Araştırma Merkezi Yöneticisi Reha Ruhavioğlu araştırmanın sonucunu "Asimilasyon ve beraberinde devreye giren oto asimilasyon sürecinin devam etmesi halinde dilin ömrünün fazla olmayacağı" değerlendirmesinde bulunuyor. 1830 arası yaş grubundan 600 kişi ile yüz yüze yapılan araştırmada, katılımcıların yalnızca yüzde 18’i Kürtçe okuyup yazdığını iddia etmiştir! "İddia etmiştir" sözcüğünü bilerek kullanıyoruz çünkü katılımcılar çoğu kez sorulara "tarafgir" olarak yanıt verirler. Yine de yüzde 18 çıkması bile başlı başına Türkçenin gücünü göstermeye yeter.

Araştırmaya katılanlar "Anadilinizi ne kadar biliyorsunuz?’ sorusuna ise katılımcıların yüzde 18’i ‘Hem konuşabiliyor hem de okuyup yazabiliyorum’, yüzde 26’sı ‘Konuşabiliyorum ama okuyup yazamıyorum’, yüzde 24,5’i ‘Anlıyorum ama pek konuşamıyorum’, yüzde 17’si ‘Kısmen anlıyorum, hiç konuşamıyorum’, yüzde 14,5’i ‘Bazı kelimeleri biliyorum ya da hiç bilmiyorum" yanıtını vermiştir.

GÜNDELİK HAYATTA ETKİSİ AZALIYOR

Amacımız Kürtçeyi olduğundan farklı göstermek olmadığı gibi, anadili dediğimiz olgunun siyasal istismar yoluyla tahrip edilmesine de karşı çıkmaktır. Rawest’in araştırması pek çok yönden hem Türkiye Kürtçesinin ve hem de Türkçenin durumunu nesnel olarak ortaya koyuyor. Her ne kadar araştırma şirketi önyargılarla hareket etse de yine de iyi bir iş çıkardığını söylememiz gerekiyor!

Düzenlenen anketteki en anlamlı sorulardan birini de, gündelik hayatta Kürtçeyi kullanma sıklıklarını ölçmek için "Arkadaşlarınızla Kürtçe konuşma sıklığı nedir?" sorusudur. Verilen cevaplarda; yüzde 15’i ‘sık sık’, yüzde 28’i ‘ara sıra’, yüzde 40’ı ‘nadiren’, yüzde 17’si ise ‘hiç konuşmuyorum" yanıtlarıdır. Görüleceği gibi Kürdümüzün ezici çoğunluğu günlük hayatında Türkiye Kürtçesi yerine Türkçe kullanmaktadır.

KÜRTÇE MÜZİK DİNLENMESİNDE İBRE YUKARI ÇIKIYOR

Türkiye Kürtçesiyle yapılan müzikler toplumun her kesimi tarafından önyargısız dinleniyor ve bu iyi bir şeydir. Zaten istisnalar hariç hiç kimsenin aklından niye Kürtçe müzik dinliyorsun sorusu geçmez?

Ankette en yüksek oran olarak Kürtçe müzik geliyor. Katılımcıların yüzde 40,5’i "Kürtçe müzik dinleme sıklığınız?" sorusuna "hemen hemen her gün" yanıtını veriyor. Burada bile yüzde 50’ye ulaşmaması düşündürücüdür. Kürdümüzün büyük kısmı önyargısız Türkçe müzik dinliyor.

Bazı, bölücülüğü inatla amaç haline getirmiş sözde Kürt aydınlarının ve Kürtçe müzik yapan sanatçıların Kürtçe müziklerin Kürtçe kalması gerektiği yönündeki görüşleri Kürdümüz içinde her şeye rağmen karşılık bulmuyor. Kürtçe müzikler Türkçe müziklerle öyle bir karışmış ki bunu isteseniz de değiştiremez, önleyemezsiniz.

KÜRTÇE HABER DİNLENMİYOR

Ankette ilgimizi en çok çeken soru ise Kürtçe haber dinleme üzerinedir. Bu başlı başına ele alınarak çözümlenmesi gereken bir olgudur. Eğer anadili ile haber dinlenmiyor ise orada etkin dilin kuvveti ortaya çıkar.

"TV ya da internetten Kürtçe haber takip etme sıklığınız nedir?’ sorusuna katılımcıların yüzde 10’u ‘hemen her gün’, yüzde 18’i ‘ara sıra, yüzde 21’i ‘nadiren’ yüzde 51’i ise ‘pek dinlemiyorum" yanıtını veriyor. Buna göre ankete iştirak edenlerin neredeyse yüzde 90’ı Kürtçe yerine Türkçeyi tercih ediyor. Bu gerçekçi bir yaklaşımdır ve Türkiyemiz için iyidir.

"RAWEST SONUÇLAR KONUSUNDA KÖTÜMSER"

Rawest Kamuoyu Araştırma Şirketi’nin kurucularından ve yöneticisi ve Hak İnisiyatifi Diyarbakır Temsilcisi’de olan Reha Ruhavioğlu, "taleple gayret arasında çok ciddi bir makas olduğunu fark ettiklerini" açıkladı. Demek ki Kürtçe eğitim talebi Kürdümüzden değil Kürtçülük yapanlardan geliyor. Eğer Türkiye Kürdünden bu yönde bir talep gelmiyor ise neden gereksiz gayrete giriliyor? Bunun bir açıklamasının olması gerekmiyor mu?

Ruhavioğlu’nun Zazaca üzerine açıkladığı düşünceleri de son derece ilginç! Zazaca yerine Kirmançki tanımını uygun bulan Reha Ruhavioğlu yaptığı açıklamada, "Kirmançki sekeratta (ölüm baygınlığında), Kurmanci ise son demlerini yaşıyor gibi görünüyor" tespitinde bulunuyor. "Kürtçenin kuşaklar arasında kullanımının azaldığını, sokağa bakıldığında Kürtçe konuşan çocuk göremediklerine, asimilasyon ve beraberinde devreye giren oto asimilasyon sürecinin devam etmesi halinde dilin ömrünün fazla olmayacağını" söyleyen Ruhavioğlu Kürtçenin geleceğinden kaygılı!

"BAŞLARIM SİZİN KÜRDİSTAN DAVANIZA!"

Kürtçe ve Zazacayı eğitim dili olarak önerenler ne yaptıklarının farkındalar mı? Türkiye’nin her köşesine yayılmış Kürdümüzün ve Zazamızın çocukları ayrı sınıflarda mı okuyacaklar? Türkçe, bazı kendini bilmez Kürtçülerin ileri sürdüğü gibi "yabancı dil" olarak mı öğretilecek? Ayrı sınıflarda okuyan çocuklar nasıl barış içinde, kaynaşarak bir arada yaşayacaklar?

Gazetemizin sayfasını da dikkate alarak son cümlemizi ekleyelim. Çocuğu PKK tarafından kaçırılan anne, Diyarbakır’da PKK/HDP Genel Merkezi (PKK/HDP’liler Diyarbakır’ı başkent ve HDP Genel Merkezi olarak görürler ve çoğu toplantılarını orada gerçekleştirirler) önünde sarf ettiği "başlarım sizin Kürdistan davanıza" cümlesi pek çok şeyi açıklamaya yeter de artar bile!

Başlarım sizin Kürdistan davanıza!


Aydınlık