Milletleri meydana getiren temel ögelerden en önemlisi kültür denilen maddi, manevi değerler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Erman Artun, Nevruz’un dayandığı kaynakların değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. 

Artun, en ilkel dönemlerden itibaren insan içinde doğduğu çevre de dahil olmak üzere, varlığın sırrını, oluşumun nedenini aramış olduğunu belirterek, “Doğayı tam çözemeyen ilkel topluluklar onun gücü karşısında onunla barışık olma gereğini duymuş, doğaüstü güçlerden yararlanma yolları aramış, onları yönlendirmeğe çalışıp yaşadığı zorluklara çözüm aramıştır” dedi. 

Dünyada ilk topluluklarından beri ay, mevsim yıl değişiklikler törenlerle kutlanmaktadır. Bu tür bolluk bereket nitelikli dualar zamanla törene dönüşmüş hatta bazıları kurallara bağlanmış olduğunu görüyoruz. Erman Altun, kültür ögelerinde olan bu arayış ve ortaya çıkan düşünce, inanış ve pratikleri oluşturmuş olduğunu söyledi. 

nevruz1siyasetcafe.jpg

Prof. Dr. Erman Altun, ritüel törenlerinin geçmişini avcılık dönemlerine kadar götürebilineceğini ifade ederek, “Avın verimli geçmesi için büyüden medet uman o dönemin insanları, avladığı avı gezdirerek avının verimli geçmesine inanmıştır. Avcı kültüründen tarım kültürüne geçildiğinde tarımda bolluk, bereket için çeşitli törenler yapılmaya başlanmıştır. Bu törenlerde şenlik, büyü, bereket iç içedir. Her tören bir sembolden oluşur. Burada ki ritüelin eşya, faaliyet, olay, saha ve zaman boyutu içerir.” dedi.

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRKLER BAHAR BAYRAMI ŞENLİKLERİ DÜZENLERDİ

Altun, bu törenlerde ritüellerin amacının fiziksel deneyim, toplumsal yapının dayandığı prensip ile bu dünya ile öbür dünyanın bağlantısı kurulmaya çalışıldığını dikkat çekerek, “Ritüellerde doğa, totemizm ile atalar kültüyle karışır. Dünyada çeşitli kültürlerde mevsim değişiklikleri törenlerle kutlanır. İslamiyet öncesi Türk kültüründe bahar bayramı yapılarak kıştan sonra canlanan doğanın sevinçle karşılandığını ve şenlikler düzenlendiğini biliyoruz.” İfadelerini kullandı. 

Bu bayramların kökenlerini bir olgu olarak takvime bağlı belirlenen günlerde topluluk tarafından paylaşılan çok amaçlı veya karmaşık yapılara sahip davranış kalıplarını içeren kültürel formlar olduğunu belirten Altun, “İslamiyet’e geçip İslam kültürü kabulü sonrası, birçok eski inanç, gelenek ve ayinlerini yeni dinleriyle birlikte yaşamayı başarmışlardır. Eskiden yapılan ayin, şenlik ve törenler daha sonra semavi dinlere de girerek yeni bir nitelik kazanmıştır. Ayların, mevsimlerin, yılların düzenli geçişleri ve bunlara bağlı olarak bitkilerin yeşermesi ve sararması törenleri de belirli bir takvime bağlamıştır. Bütün milletlerin kültürlerinde ki bu yeni yıl törenleri, yaşama biçimleri, coğrafyalarına, ekonomik yapılarına, inanç yapılarına uygun koşul ve zamanlarda çeşitli etkinliklerle kutlanır. Kültürel inanca bağlanan yeni yıl törenleri, Asya ve ÖnAsya toplumlarında benzer iklim ve coğrafya şartlarında zaman, ad ve pratik ortaklığıyla kutlanmıştır.” İfadelerini kullandı. 

nevruz2siyasetcafe.jpg

UYGARLIĞIN BEŞİĞİ OLAN ANADOLU DEĞİŞİK KÜLTÜR SENTEZİDİR

Uygarlığın beşiği olan Anadolu değişik kültür ve inançların bir sentezi olduğuna dikkat çeken Altun,  “Bu miras bütün Anadolu’ya aittir. Bu ortak kültür mirası, bu kültürlerin alaşımı olan Türkiye kültürüdür. Çeşitli kültürler, Anadolu kültür potasında eriyerek Türkiye kültürünü oluşturmuştur. Her etkin kültür, kendi düşüncesine, kendi tavrına ters düşen durumları ya bitirir ya da özelliklerini değiştirerek kendi bünyesinde eritir. Bu sosyal değerler, tarihi temelden kopmadan çeşitli vasıtalarla sosyal hayatımızı belirleyen kültür kalıplarıdır. Milletler ya da sosyal gruplar şüphesiz belirli sosyokültürel değerlere sahiptir. Bu değerlerin bir bölümü iç dinamiklerinden, bir bölümü de etkileşim halinde bulundukları milletler ya da sosyal gruplardan kaynaklanır.” dedi.

ANADOLU'DA NEVRUZ ŞENLİKLERİNİN TARİHİ 

Anadolu’da doğanın canlanması için gerçekleştirilen etkinliklerin tarihlerinin kesin olmamakla birlikte şubat, mayıs ayları arasına rastladığını ifade eden Altun, “Şubat sonlarına doğru kar eriyince dağ ve kırlarda çiçekler açmaya başlar. Bunlar bir anlamda ilkbaharın habercisidir. Bunlar yeni yılın, yeni yaşamın simgeleridir. Kış bitmiş, toprak uyanmağa başlamıştır. Çağlar boyu doğa olaylarını çözemeyen Anadolu insanı diğer kültürlerde olduğu gibi bunları insan üstü varlıklara bağlamış olduğu görülür. Takvimin olmadığı dönemlerde insanlar hayatlarını temel uğraşma konularına göre düzenlerlerdi. Bunlar; ekin ekme, bağ bozumu, hasat, koç katımı, baharın gelmesi, tabiatın canlanmasıdır. Nevruzun geniş bir coğrafyaya yayılmış olması farklı kültürlerce kabul gördüğü anlaşıldığı gibi doğrudan hangi kültürden çıkmış olduğu konusunu da beraberinde getirmektedir. Nevruz şenliklerindeki pek çok motif ortak olmakla birlikte her kültür çevresinde farklılıkların görülmesi mümkündür. Nevruz çeşitli efsanelerle işlenerek çok değişik biçimler almıştır. Buna göre nevruz güneşin koç burcuna girdiği, Tanrının evreni ve insanı yarattığı gün olarak da yorumlanır. Türkler, İslamiyet öncesi bahar kutlamalarını Nevruz adıyla daha sonra da sürdürmüşlerdir.” dedi.

nevruzsiyasetcafehaber.jpg

ANADOLU DIŞINDA TÜRK DÜNYASINDA NEVRUZ KUTLAMALARI 

Anadolu dışındaki Türklük Dünyası’nda Nevruz’un Kazakistan’da, Kırgızistan’da, Özbekistan’da, Azerbaycan’da, Doğu ve Batı Türkistan’da, Kırım’da, Yakutlar’da, Balkan Türkleri’nde, Yugoslavya Türkleri’nde, Kıbrıs Türkleri’nde, kutlandığını görüyoruz.

Aynı zamanda Türkiye dışında Azerbaycan, Bulgaristan, Kazakistan, Özbekistan gibi Nevruz geleneğinin yaşandığı coğrafyalarda konuyla ilgili çeşitli çalışmalar kitap olarak yayınlanmıştır. 

Altun, Nevruz şenliklerinin, geniş bir coğrafyaya yayılmış ve çeşitli kültürlerde yer aldığına dikkat çekerek, “Bunlar bazı toplumlarda mitolojik, bazı toplumlarda ise dini kaynağa oturtulmağa çalışılmıştır. Kutlamalar eski inançlar, yeni inançlarla kaynaşarak devam eder. Nevruz’da bazı yörelerde kabir üstü törenlerinde helva ve bazı yiyeceklerin yenilmesinin kökeni atalar kültüne dayanır. Nevruz, sosyal ve fiziki coğrafyadaki egemen kültürün yüklediği anlama göre şekillenmiştir. Dolayısıyla her toplum Nevruzu kendi değerleriyle anlamlandırarak milli kültürlerinin bir sembolü haline getirmiştir. Her sosyal grubun kutlama şekilleri Nevruzun içeriğini farklı belirlemektedir. Kültür ögeleri veya sosyal grupları bir diğerinden ayıran maddi ve manevi ögelere yükledikleri anlamlardır. Sosyalkültürel değerler tesadüfi olarak değil sosyal hayatın gereksinimi olarak ortaya çıkar. Bu değerler tarihi köklerden günümüze gelinceye kadar bizi yöneten ve kalıcılığını sürdüren birtakım kültür ve anlayış birikimidir.” dedi.

21 MART AYNI YENİ YILBAŞI OLARAK KUTLANMIŞTIR

Nevruzun, çeşitli toplumlarda kendi kültürünün derinliklerindeki bir olayı kaynak göstererek kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirerek bayram niteliğinde kutlanılan bir gün olduğuna dikkat çeken Altun, “Nevruz, çeşitli kültürel ortamlarda farklı bir içeriğe ve anlama sahip olmuştur. Kültürel yayılma yoluyla çeşitli kültürlere girmiş ve benimsenmiştir. Hayvancılıkla, tarımla uğraşan topluluklar için kışın bitip baharın gelmesi yapısal, işlevsel ve yeniden dirilişin sembolleşen başlangıcı olan, gece ve gündüzün eşitlendiği, doğanın uyandığı ve dolayısıyla üremenin başlangıcı olarak kabul edilen 21 Mart tarihi pek çok takvimde ve kültürde yılbaşı olarak kabul edilip kutlanmıştır.” dedi.

TÜRKLER’DE NEVRUZ BAHAR VE BEREKETİ SİMGELER 

Nevruzu, birden çok kültürde aynı ve farklı zamanlarda, Türk ve komşu kültürlerinde kutlanmakta olduğunu ifade eden Altun, “Nevruz’u bilinip kutlandığı geniş coğrafyada simgesel ögeleriyle kavramak, zaman ve mekan içinde toplumların ve kültürlerin ona yükledikleri farklı anlamları kavramayı da kolaylaştıracaktır. İnsanlığın tarihi kadar eski bir olgu olan ritüeller, kökeninde doğaüstü güçlerin yardımıyla insanın kaynakları üzerinde denetim sağlamaya yönelik çabaların bütünüdür. Nevruz; bahar ve bereketi, yeni yıl ve yılın başlangıcını çağrıştırır. Nevruz, Türk kültüründe baharı, yaşama sevincini, su ve kutsal arınmayı, yenilenmeyi, uyanan doğa ile birlikte bollukbereketi ve üremeyi simgeleyen anlam ve ögelerle yüklüdür. Geleneksel ve toprağa bağlı her sosyal grubun toprakla ilgili baharı, hasadı ve kışa girişi törenlerle kutladığı şenliklerdir.” dedi.

NEVRUZUN ÜÇ BOYUTU VARDIR 

Nevruzun İslamiyet öncesi, İslamiyet sonrası ve günümüz olmak üzere üç boyutu olduğunu belirten Altun, “İslamiyet öncesi Nevruz’un inanç ve pratiğinde, hayvancılık ve tarıma dayalı toplumlarda üreme ve üretme işlevlidir. Takvim bilgisine dayalı kutlama tarihi sabittir. Nevruz, doğayla barışık olma ve onlardan yararlanma dileğine dayanır. Yaratılış, yeniden doğuş ve doğanın canlandırma inancına ait inanç pratikleri vardır. Burada ki inançlardan birisi de Nevruz ateşinden atlama, günahlardan arınmadır. Böylece ateş kutsanır, doğanın uyanması ateşle kutlanır. Ateş; evreni canlandıran güneşin dünyadaki uzantısıdır. Nevruz ateşi, ritüelin başlamasında önemlidir. Aynı zamanda yakılan büyük ateş toprağın ısınıp uyanması simgesidir. 

Nevruz, İslamiyet sonrası, eski inanç ve pratikleri taşıyarak devam etmiş, yeni kültürde yeni anlamlar kazanmıştır. Nevruz’a İslami olmayan inanç ve pratiklerle, İslamiyet’in kabulü sonrası Anadolu ve Anadolu dışı Türk dünyasında inanılan dini inanışlar ve menkıbelerle kutsal kabul edilip yeni anlamlar yüklenerek İslami kimlik kazandırılmıştır. Bunlardan birkaçı olarak; Allah, yeryüzünü 21 Martta yaratmıştır. Nevruz, Hz. Adem’in çamurdan yoğrulduğu, Adem ve Havva’nın buluştukları, Nuh’un gemisinin karaya vardığı, Yusuf Peygamber’in kuyudan kurtarıldığı, Hz. Musa’nın asasıyla Kızıldeniz’i yardığı gün olarak kabul edilmiştir. Nevruz, Hz. Muhammet’in peygamber olduğu gün olarak kabul edilmiştir. İslamiyet öncesi, su kültünün Hızır’a, toprak kültünün İlyas’a yüklenmesi tesadüf değildir.” İfadelerini kullandı. 

NEVRUZ SOFRASI VE 7 ÇEŞİT YEMEK

İslamiyet sonrası Anadolu ve Türklük dünyasında Nevruz’la ilgili yapılan pratiklerden birkaç örnek vermek istediğini aktaran Altun, “Nevruz günü, Nevruz sofrası kurulur, yedi çeşit “s” harfiyle başlayan yemekler hazırlanır. Nevruz kurbanı kesilir, bereket simgesi kabul edilen Hızır ve İlyas’ın, evleri ziyaret etmesi için kapı önüne un serpilir. Nevruz ateşi yakma, ateşin etrafında dönerek çeşitli oyunları oynama gibi uygulamalar da yapılır. Nevruz, doğanın çözülebilmesi oranında işlev değiştirerek güncelleşmeğe başlamış ve şenlik şeklini almıştır.” dedi.

NEVRUZ KÜLTÜRÜNÜN OLUŞMASI 

Orta Asya’dan gelip Anadolu’yu yurt edinen Türkler, göç yollarında kültürleşme yoluyla kültür alışverişinde bulunarak bunları Anadolu’ya taşıdıklarını aktaran Altun Nevruz açıklamasını şu şekilde sonlandırdı; “Orta Asya ve göç yolları kültürü yeni yurt Anadolu kültürü ve İslami kültürüyle yüzyıllar süren kültürleşme süreciyle günümüz kültürünü oluşturmuştur. Nevruz, toplumsal yaşamda canlandırıcı etkisinin bulunması, geleneklerin sürmesine aracı olması, törelerin kökleşmesini yönüyle etkilidir. Nevruz geleneğini sürdürenler kültür taşıyıcıları olarak görev yapmaktadırlar. Nevruz, halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getiren, Türk kültürünün korunup yaşatılmasında önemli bir yeri olan mevsimlik törenlerimizdendir. 

Bayramlar fertleri bir araya getirir, onlar arasında toplumsal bağları güçlendirir, ortaklıkları pekiştirir. İslamiyet’in kabulüyle birlikte Nevruz’un coğrafi ve tarihi nedenlerinin yanı sıra geniş halk kitlelerince inanılan ve menkıbevi nedenlerle kutsal olarak kabul edildiğini görüyoruz. Nevruz, ister ayini, dini ritüele dayansın, isterse din dışı bir ritüele dayansın takvime bağlı bir kültür veya folklor olayı olarak toplumu, belli değerler üzerinde birleştirir. Nevruz, her toplumun kendi kültürünün derinliklerindeki bir olayı kaynak göstererek bayram niteliğinde kutlanır. Nevruz, her toplum veya topluluğun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip, sembolleştirerek kutladığı bir gündür.”