Kemal Kılıçdaroğlu parti içerisinden gelen tüm itirazlara, karşı çıkışlara rağmen, yavaş yavaş pişirdiği Tunç Soyer’i önce MYK’ya sonra da PM’ye onaylattı ve İzmir’e dayattı.

Cumhuriyetçi, Atatürkçü, demokrat kimliğiyle bilinen İzmir’e dayatılan Tunç Soyer en çok aşırı sol örgütleri ve PKK’nın siyasi uzantısı HDP’yi sevindirdi.

Adaylığının ilanının ardından İzmir’e ayak basar basmaz ilk sözü “yeni bir şeyler deneyeceğiz” olan Tunç Soyer’in adaylığı o kadar önemliydi ki, CHP’nin uzun gecesinin ardından HDP hemen 7 büyükşehirde aday çıkarmayacaklarını ilan etti.

Bu iller CHP ve İYİ Parti’nin ittifak yaptığı iller. Kiminde CHP’nin adayı ilan edildi, kiminde de İYİ Parti’nin.

Tunç Soyer, Türk Milliyetçilerine, Ülkücülere verdiği işkence ve eziyetlerle nam salmış 12 Eylül’ün ceberrut savcısı Nurettin Soyer’in oğlu.

Peki Nurettin Soyer kimdir?

Buradan hatırlatalım da Erdoğan ve Bahçeli düşmanlığını tek referans göstererek kendilerini “iyilerden” sayan ve sonunda ülkücüleri, Türk Milliyetçilerini bir ayağı Avrupa’da bir ayağı ABD’de olan aşırı solun ve FETÖ’nün batağına düşmüş CHP ile HDP’nin kucağına oturtmaya çalışanlar okusun.

CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi için aday gösterdiği Tunç Soyer’in babası Nurettin Soyer, 12 Eylül darbesini müteakip MHP ve Ülkücü kuruluşlara dava açmış alelade bir savcı değildi. Nurettin Soyer bizzat Türk milliyetçiliğine düşman, hasım birisiydi.

Dönemin Sıkıyönetim Komutanı Nihat Özer ile beraber o dönemde yapılan bütün işkencelerin failiydi. Zeki Kaman, Dürüst Oktay ve Alper Yaz gibi işkenceci polislere talimatları bizzat veriyor, hatta bazen bizzat işkencelere refakat ediyordu. Onlarca kişinin işkenceler sonucu kalıcı olarak sakatlanmasından doğrudan sorumlu sadist birisiydi.

Bu sebeple rahmetli Alparslan Türkeş de dâhil olmak üzere 220 kişinin idamını istemişti.

Bu sebeple, MHP Davasının ilk gününde Türkeş salona girerken ayağa kalkıp İstiklal Marşı söyleyen sanıklara tekrar işkence ettirmişti.

Milliyetçiliğe düşmanlığını, hazırladığı iddianameye Dede Korkut’u, Ziya Gökalp’i, Zeki Velidi Togan ve Nihal Atsız’ı sanık olarak sokabilecek kadar alenileştirmişti. Ziya Gökalp’in fikirlerini “suç unsuru, ırkçılık” şeklinde gösterebilecek kadar gözü dönmüştü. CHP Erzincan senatörü Niyazi Ünsal’ı bile İddianamede “MHP senatörü” olarak gösterebilecek kadar ciddiyetten uzaktı. Çünkü gözünü kin bürümüş bir Türk düşmanıydı.

Asıl derdi sanıklar ve dava açtığı kurumlar değil, Türk Milliyetçiliğini, “Naziler gibi” bir çerçeveye sokup, ideolojik ve ahlaki açıdan tasfiye etmekti. Be sebeple sanıklar arasına Azerbaycan’ın kurucusu Mehmet Emin Resulzade’nin yakın çalışma arkadaşlarından Nürnberg duruşmalarında beraat etmiş rahmetli Mehmet Kengerli’yi bile sokmuştu. Suç isnadı olarak da rahmetli Kengerli’nin “Turancılığını” göstermişti.

12 Mart’ta bir davada askeri hâkim olan rahmetli Kaya Alp Kartal’dan yediği dayağın acısını, MHP Davasında avukatlık yaparken çıkarmaya çalışmış ve söz konusu davada avukat olan Kaya Alp Kartal’ı tutuklatmıştı.

Nurettin Soyer Türk tarihinde asla unutulacak, göz ardı edilecek birisi değildir. Tarihi bağlamda oynadığı rol Kuyucu Murat Paşa’dan farklı değildir.

Bütün bunlar ortadayken CHP’nin bu Türk düşmanının oğlunu aday göstermesi, Türk Milliyetçiliğine karşı savaş ilan etmekten öte bir anlam taşımazken, en iyisi bu yazıyı kendi kendisine mevzulanıp öptüğü ele tükürüp, ülkücülükten istifa ederek kişisel hedeflerine ulaşanlar ve aday gösterilmeyince “cenazem üç hilalin altından kalkacak” demesine rağmen hemen karşıya geçip, yaşadığı hazımsızlığın cezasını ülkücülere çektirmeye çalışanlar okumasın.

Fakat, Ülkücüler, Türk Milliyetçileri bu vatanın asıl ve asil evlatları bilsin, okusun, unutmasın.

VATAN MEVZUBAHİSSE GERİSİ TEFERRUATTIR.

Hakan Sönmez

siyasetcafe.com