Yeni Akit gazetesinin, “Fethullah Gülen Nur Cemaati (bugünkü tabirle FETÖ) üyeliği nedeniyle” TSK'dan ihraç edilen yazarı Vehbi Kara, bugünkü köşesinde dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Vehbi Kara, Adaleti Savunanlar Derneği'nin (ASDER) 8. Olağan Kongresi'nden söz ettiği yazısında, 28 Şubat sürecinde ordudan atılan irticacı askerlere değindi. Kara, dernekle ilgili olarak, "Eşi başörtülü olduğu gerekçesi ile ordudan atılan binlerce asker; bu derneği kurmuştur" derken, "Adalet kavramına özellikle vurgu yapılmış olması dernek kurucularının asker olması gerçeğini değiştirmez" dedi.

ASDER Başkanı Nevzat Tarhan'ın kendilerine bir müjde verdiğini ifade eden Kara, "Nevzat Tarhan, haklarını alamamış asker arkadaşlarımızla ilgili yasa çalışmasının nihayete erdiğini ve Ekonomi Bakanlığının onaylaması aşamasına geldiğini müjdelemiştir" diye belirtti.

Kara, yerel seçimlere de bir gönderme yaparak, "Eğer bu çok geç kalmış ve halkımızın vicdanını yaralayan bu haksızlığın önlenmesi için yapılan yasa sümen altı edilirse kabak bütün Ak Parti yöneticilerinin başına patlayacaktır. Zira yerel seçimlerde önceden yapılmış vaatler yerine getirilmez ise ciddi bir tokat yenmesi söz konusudur" diye ifade etti.

Vehbi Kara'nın yazısı şu şekilde:

"24 Kasım 2018 Cumartesi günü Adaleti Savunanlar Derneğinin (ASDER) 8. Olağan Kongresi yapıldı.Kongre’de Genel başkanlığa yeniden Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan seçildi.

Kongrenin en güzel taraflarından bir tanesi 2000 yılında kurulan ASDER’in bugüne kadar yapmış olduğu faaliyetlerin gösterildiği sunum oldu. Slayt gösterisi şeklinde yapılan sunumda ASDER’in özellikle bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat 1997 tarihindeki mücadelesi anlatıldı.

Şimdi 2000 yılında kurulan bir derneğin 1997 yılında nasıl faaliyet gösterdiği akılları karıştırabilir. Fakat din ve vicdan özgürlüğünün ayaklar altına alındığı 28 Şubat 1997 sürecini izah edersem konu açıklığa kavuşacaktır.

Evet, şimdiki gençlerin bilmediği fakat sırf eşi başörtülü olduğu gerekçesi ile ordudan atılan binlerce asker; bu derneği kurmuştur. Dernek kısaltması olan ASDER, asker ismini çağrıştırdığı için benimsenmiştir. Adalet kavramına özellikle vurgu yapılmış olması dernek kurucularının asker olması gerçeğini değiştirmez.

Yine aynı yıllarda kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, benzer gerekçelerle siyasi hayata atılmıştır. Necmettin Erbakan’ın Başbakan olmasını hazmedemeyen faşist generaller, Demirel’in öncülüğünde cunta kurmuş ve sonunda iktidarda olan Refah Partisini kapatabilmişti. Dünya siyasi tarihinde emsali görünmeyen bu iğrenç olayı; güya demokrasinin koruyucusu olan Anayasa Mahkemesine yaptırmışlardı.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya ve bazı karacı generaller, Batı Çalışma Örgütü adı altında kanunsuz bir yapı kurmuş dindar askerleri fişlemeye başlamışlardı. Askerler için 'şüpheli' ve 'sakıncalı' kategorisi yeterli görülmeyip sırf eşi başörtülü olanlar için 'kontrol altına alınması gereken şahıs' adı altında yeni bir fişleme usulü icat edilmişti.

Askeri garnizonlarda oturan veya bir sebeple hastane ve askeri kantinlerden istifade etmek isteyen asker eşleri, başörtülü olduğu için fişlenip en nihayetinde Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararı ile kocalarının ordudan atılma süreci içine böylelikle sokuluyordu. Ben de işte, sırası ile bu kategorileri aşmış, sonunda 1996 YAŞ kararı ile Deniz Kuvvetlerinden ayrılmak zorunda bırakılmıştım.

İlginç olan bir başka husus şuydu. Din ve vicdan özgürlüğü konusunda en çok konuşan iki parti lideri yani Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan, yüzlerce dindar askerin herhangi bir yargı kararı olmaksızın YAŞ kararı ile ordudan atılmasına vesile olmuştu.

Bu sayede generaller şu mesajı veriyordu. 'Bu devletin gerçek yöneticileri biziz. Seçimle işbaşına geçmiş olmanız bizim darbelerle ele geçirdiğimiz devleti size teslim etmemizi gerektirmez'

O tarihlerde Necmettin Erbakan, benim gibi yüzlerce eşi başörtülü askerin ordudan atılmasını imzaladığı için büyük bir baskı altına girmişti. Nihayetinde 'askeriyeden ayrılır belediyelerde görev veririz' diyerek benim de içinde bulunduğum bazı askerleri İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe aldırmıştı. İşte ASDER kurulmadan önce böylesine hareketli günler geçiriyorduk.

Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan faşist darbecilere karşı güçlü bir şekilde direniş gösteriyor bizleri belediyeden atmıyordu. Fakat faşist generaller nasıl Refah Partisinin kapatılmasını başarmış ise Erdoğan’ı da başkanlıktan almışlardı.

Faşist darbeci generaller ve onların işbirlikçisi CHP başta olmak üzere bazı sivil örgütlerin gerekçeleri ise gülünçtü. Erdoğan meydanda Ziya Gökalp’in bir şiirini okumuştu. Mahkeme kararı ile hapse atıp başkanlığını elinden almışlardı. İşte bu faşist generallerin Erdoğan’ı hapse atmasının en büyük sebebi; benim gibi askerlerin İstanbul Büyükşehir belediyesinde görev yapmasına müsaade etmesiydi.

Ak Partinin ve ASDER’in 'Adalet' kavramını öne çıkarmasının ve parti ve dernek isminin başına koymasının nedeni; bu kavramın işlerlik kazanması içindi. Din ve vicdan özgürlüğü ancak 'adalet' ile mümkün olabilirdi. Nitekim bu kavram 2000’li yıllarda dilden düşmeyecek ve nihayetinde Erdoğan’ın iktidara gelmesi ile sonuçlanacaktı.

Adaletin tesis edilmesi için halkımız Erdoğan’a büyük destek vermişti. 'Muhtar dahi olamaz' dedikleri Erdoğan, seçim meydanlarında ordudan ayrılmak zorunda bırakılan askerlere haklarını vereceğini vaat ederek büyük başarılara imza atmıştı. Ak Parti’nin adını ve kuruluş felsefesini araştıranlar; 2000’li yıllarda generallerin yaptıklarını iyi öğrenmek zorundadır. Aksi takdirde ne Erdoğan’ın seçim başarılılarını anlayabilir ne de Türkiye’deki din ve vicdan özgürlüğü konusundaki gelinen noktayı sağlıklı bir şekilde değerlendirebilir.

İşte ASDER’in 8. Olağan Kongresindeki bu slayt gösterisi hepimize o yıllardaki mücadelemizi hatırlattı. Önce Prof. Ahmet Alper ve sonrasında Em. General Adnan Tanrıverdi’nin dernek başkanlığını deruhte etmesi ASDER’in ününü ve din ve vicdan özgürlüğü kapsamında yaptığı çalışmaları herkese duyurdu.

Birçok sivil toplum örgütü çoğunluğunu askerlerin meydana getirdiği ASDER’den etkilenerek çok güzel faaliyetlere imza attılar. Bu nedenle ASDER’in kurulmasında çaba gösteren benim gibi askerler, geçmişte yapmış olduğumuz bu adalet ve hakkımızı alma mücadelesinden büyük gurur duymaktadır.

Dernek Başkanımız Nevzat Tarhan, haklarını alamamış asker arkadaşlarımızla ilgili yasa çalışmasının nihayete erdiğini ve Ekonomi Bakanlığının onaylaması aşamasına geldiğini müjdelemiştir.

Eğer bu çok geç kalmış ve halkımızın vicdanını yaralayan bu haksızlığın önlenmesi için yapılan yasa sümen altı edilirse kabak bütün Ak Parti yöneticilerinin başına patlayacaktır. Zira yerel seçimlerde önceden yapılmış vaatler yerine getirilmez ise ciddi bir tokat yenmesi söz konusudur. Binlerce mağdur asker yakını siyasi iktidardan gelecek müjdeli haberi beklemektedir.

Dindar askerlerin mağduriyetinin giderilmesi, ülkemizin din ve vicdan özgürlüğü konusunda gelmiş olduğu seviyenin taçlanmasını gösterecektir. Elbette darbeler ile ülkemizi yıllarca geriye götüren darbeci generaller kuduracak, engellemek için ellerinden gelen her türlü çabayı gösterecektir. Fakat artık faşistler tankları meydanlara sürüp darbe yapamayacaktır. Zira 15 Temmuz 2016’da halkın direnişi sayesinde büyük bir hüsran yaşamışlardır. Buna cesaret edecek güçleri kalmamıştır, vesselam…'