Elif İLHAMOĞLU

İngiliz The Guardian gazetesinde Martin Jacques imzalı bir yazı yayımlandı. “Geçtiğimiz on yıl Çin’e aitti, önümüzdeki on yıl da öyle olacak” başlığı taşıyan yazıda Çin’in yükselişi tüm dünyayı değiştirecek bir olay olarak yorumlanırken, Batı’nın hala Çin’in olağanüstü yükselişini anlama konusunda zorlandığı belirtildi.

2010 yılına gelindiğinde, Çin’in küresel bilinç üzerinde yeni bir etki yarattığını söyleyen yazar, Çin’in Batı’daki ekonomik krizden önce, küresel bloğun yeni ama küçük çocuğu olarak görüldüğünü fakat finansal çöküşün her şeyi değiştirdiğini belirtiyor. Hatta 2008’den önce “geleneksel Batı bilgeliğinin” er ya da geç Çin’in büyük bir ekonomik çöküş yaşayacağını kaydettiğini söyleyen yazar, şöyle devam ediyor: “Fakat bu çöküş hiç olmadı, aksine kriz Batı’da yaşandı ve daha sonrası için istikrar ve özgüven açısından büyük sonuçlar doğurdu.”

Son on yıldır her yıl, ABD’nin değil de Çin’in küresel ekonomik büyümenin ana kaynağı olduğunu belirten yazar, 2014 yılında Dünya Bankası’nın uluslararası karşılaştırma programına göre, Çin ekonomisinin ABD’yi, satın alma güç paritesi açısından geçerek dünyanın en büyüğü olduğunu kaydediyor. Çin’in son on yıldaki büyüme hızının bugünkü değer olan %6,2’ye gerilemesine rağmen, hala dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olduğunu ve bugün Çin ekonomisinin 2010’da olduğunun iki katından daha büyük olduğunu bildiriyor.

‘İNSANLIK TARİHİNİN EN BÜYÜK DÖNÜŞÜM HİKAYESİ’

Yazar bu dönüşümü şöyle ifade ediyor: “Bu, son on yıla dair, insanlık tarihinin en olağanüstü ekonomik dönüşüm hikayesidir.” Batı’nın ise bu durumu kabul etmekte zorlandığını söyleyen Jaques, dünyanın Çinle ilgili “inkâr, vazgeçme ve kınamadan”; “saygıya, takdire ve hayranlığa” doğru bir duygu değişimi yaşadığını belirtiyor. Çin’in yükselişinin, ABD ve Avrupa’da “bu yüzyılın geri kalanına kadar devam edecek varoluşsal bir krize” yol açtığını söyleyen yazar, Batı’nın artık yerinden edilme sürecinde olduğunu ve bu konuda yapacak bir şeyi olmadığını kaydediyor. Çin’in yükselişinin, tarihte çok nadir meydana gelen, dünyayı değiştirecek boyutta bir olay olduğunu ifade eden yazar, Batı’nın bu dünyayı değiştirebilecek yükselişi ancak son on yılda fark etmeye başladığını söylüyor.

TEKNOLOJİ ATILIMI

Makale şu ifadelerle devam ediyor: “Hikâye burada bitmiyor. Bırakın on yılı, daha beş yıl kadar önce, Çin ucuz üretimle eş anlama gelmekteydi. Batı, Çin’in uzun bir süre daha kendi yenilik kapasitesine uyamayacağına ve taklitle anılacağına inanıyordu. Ama Çin müthiş bir yenilikçi ekonomiye sahip olduğunu kanıtladı. Huawei, Tencent ve Alibaba; Microsoft, Google, Facebook ve Amazon ile aynı ligde sayılabilir iken Shenzhen Silikon Vadisi ile rekabet edecek bir boyuta geldi. Bu Çin’in kopyalamadan ziyade, giderek çığır açan bir yeniliğe ilerlediğini göstermektedir.”

Geçen yıl Çin’in dünyadaki tüm patent başvurularının neredeyse yarısını oluşturduğunu fakat bu durumun şaşırtıcı olmadığını çünkü 35 yıldır büyük bir hızla büyüyen bir ülkenin insanlarının değişime ve inovasyona alışkın olğunu söyleyen yazar, Çin’in tarihte her zaman öğrenmeye ve eğitime değer verdiğini, olağanüstü zengin ve entelektüel olarak da donanımlı bir uygarlık olduğunu vurguluyor.

ÇİNABD TİCARET SAVAŞININ KÖKENİ

Reklamdan sonra devam ediyor 

Yazar makalenin bir kısmında da ÇinABD ticaret savaşı ile ilgili soruyu yanıtlıyor:

Anlaşmazlığın kökeninde, ABD Başkanı Donald Trump’ın, ABD’nin dünyanın önde gelen ekonomisi konumunu koruma isteği ve ABD’deki işletmeleri daha fazla işçi işe almaya ve ürünlerini orada üretmeye teşvik etmek üzere hazırlanan “Önce Amerika” projesi yatmaktadır. Trump, ABD’nin üretim merkezi olarak gerilemesinin bir sebebi olarak gördüğü Çin ile büyük bir ticaret açığından şikâyetçi. Çin’in ABD’ye ihracatı geçen yıl 539,5 milyar dolarken, 120,3 milyar dolarlık bir ithalatla, 419,2 milyar dolarlık bir cari açık bırakmaktadır.

‘ÇİN ABD HEGEMONYASINA TEHDİT OLUŞTURUYOR’

Kırk yıldan fazla bir süredir, Çin ve ABD arasındaki ilişkiler nispeten iyi huyluydu. Donald Trump’ın 2016’da seçilmesi bir dönüm noktası oldu. Ancak Çin’e olan düşmanlığı, emsalsiz olmaktan çok uzak. Kökeninde, birçok Amerikalının ülkesinin genlerine işlemiş olduğuna inandığı ABD küresel hegemonyasına karşı Çin’in bir tehdit oluşturduğu korkusu yatmaktadır. Bu korku, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ve Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın kurulması ile birlikte küresel sahnede giderek daha aktif rol almasıyla tetiklenmiştir.

‘BATI MERKEZLİ SİSTEM PARÇALANIYOR’

Trump’ın Çin’e karşı verdiği ticaret savaşının hedeflerine ulaşamadığı zaten açıktır. Çin’e karşı teknoloji savaşında da başarılı olamamıştır. Huawei’nin 5G teknolojisi muhtemelen Avrupa’nın çoğu da dahil olmak üzere, dünyaya hâkim olacaktır. ABDÇin ilişkileri bozulmaya ve yeni bir soğuk savaşa dönüşmeye başlarsa, bu olay son soğuk savaşın bir kopyası olmaz. O zamanlarda, ABD yükselişte, SSCB düşüşteydi; fakat bu kez ABD bir düşüş içerisinde ve Çin ise yükselişte.

Önümüzdeki on yıl, Çin merkezli kuruluşların artan etkisiyle birlikte Batı merkezli uluslararası sistemin parçalanmasına neden olacaktır. Süreç düzensiz, öngörülmez ve zaman zaman endişe verici olacaktır, ama sonuçta kaçınılmaz olacaktır.

'ÇİN DÜNYAYA HÜKMETTİĞİNDE'

Londra’da yaşayan Martin Jacques, dünya çapında en çok satanlar arasında yer alan “Çin Hükmettiğinde: Dünyayı Neler Bekliyor “kitabının yazarıdır. Cambridge Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde Öğretim Üyesi ve Pekin Tsinghua Üniversitesi ve Singapur Lee Kuan Yew Kamu Politikası Okulu’nda Misafir Öğretim Görevlisidir. 1991’de kapatılıncaya kadar Londra merkezli ünlü aylık “Marxism Today” dergisinin editörüydü. Birçok gazetede köşe yazarlığı yaptı, birçok televizyon programı yaptı ve The Independent gazetesinin editör yardımcılığını yaptı.