Pamukkale Üniversitesi'nden Dr. Nursel Durmaz, “Biz en dipteki işleri Suriyelilere kayıt dışı şekilde, sosyal güvenceleri ve işçi sağlığı güvenliği olmadan yaptırıyoruz.” dedi. Durmaz, çözümün düzenli göç politikasında ve istihdam alanları yaratılmasında olduğunu söyledi.

MELİKE GÜLER

Suriyelilere karşı Zafer Partisi yöneticilerinin başını çektiği ayrıştırıcı söylemler ve bazı basın organları tarafından yapılan haberlerin yanı sıra sosyal medyada yayılan gönderiler, göçmenlere yönelik tartışmaları tekrar gündeme getirdi. Tartışmalara konu olan başlıklardan biri de “Suriyeliler işimizi elimizden alıyor.”

Geçici koruma statüsünde Türkiye’ye gelen 3 milyon 700 bin Suriyeli’nin kayıt dışı rakamlarla beraber 5 milyonu aştığı konuşulurken Suriyeliler gerçekten işimizi elimizden alıyor mu? Pamukkale Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünden Dr. Nursel Durmaz ile göçmen emeğinin iş gücü piyasalarına etkisini konuştuk.

İŞVEREN GÖÇMEN İSTEMİYOR

Durmaz, kendi araştırmalarını da aktararak şu değerlendirmede bulundu:

“Denizli’de işverenlerin göçmenlerine bakış açısını ele alan bir çalışma yaptım. İşverenlerin göçmenlere nasıl baktığını inceledik. Denizli milliyetçi duyguları baskın olan bir memleket, çıkan sonuçlara göre işverenlerin yüzde 66’sı iş yerinde göçmen işçi çalıştırmak istemediğini beyan ediyor ve bu çok ciddi bir oran. Biz ülkemize aldıysak bu göçmenleri hem topluma hem iş gücü piyasasına entegre etmemiz gerekiyor. Başka türlü zaten ya suça yönelmeler artıyor ya da toplumda şiddetlenmeler, ayrımcı pratikler artıyor. Dolayısıyla göçmenleri bir şekilde entegre etmemiz ve bakışı değiştirmemiz de gerekiyor.

‘EN DİP İŞLERDE ÇALIŞIYORLAR’

“Yabancı göçmenler genellikle kayıt dışı çalışıyor, işgücü piyasasındaki en alt tabakada yer alan işleri göçmenler yapıyor. ‘Bizim işimizi alıyorlar’dan çok daha derinlikli bir konu. Burada insan onuruna yaraşır çalışma koşullarından uzak çalıştırıldıklarını ve göçmen emeği üzerinden asıl kazananın yine sermaye olduğunu görüyoruz. İşveren yabancı işgücü istemediğini söylese de görüşme yaptıklarımdan neredeyse tamamı ‘Bizde yok ama organize sanayinin neredeyse tamamında vardır.’ diyor. Kaçak yabancı göçmen işçi çalıştırdıklarının bir itirafıdır aslında bu. ‘İşlerimizi elimizden alıyorlar’dan ziyade biz en dipteki işleri Suriyelilere kayıt dışı şekilde, sosyal güvenceleri ve işçi sağlığı güvenliği olmadan yaptırıyoruz. Bunu söylemek lazım.

‘YERLİ İŞ GÜCÜNÜ ANLAMAK LAZIM’

“Bir taraftan yerli iş gücünün kaygısını da anlamak lazım. Özellikle işsizliğin ve genç işsizliğin yüksek olduğu bölgelerde göçmenlere karşı ister istemez bir ön yargı oluşuyor. Bu aslında rasyonel, yerli iş gücü de iş bulamıyor çünkü. Bu devletin istikrarlı ve düzenli bir göç politikasının olmamasının sonucu. Öfkeyi göçmenlere değil de düzenli bir göç politikası yürütemeyen sisteme yöneltmek gerekiyor diye düşünüyorum.”

Gençlerden gelen tepkileri de değerlendiren Durmaz şunları söyledi: “Haklı oldukları noktalar var. Türkiye’de genç işsizliği oranı en yüksek noktalarını yaşıyor. Bu kaygıları yaşamakta haklılar ama burada istihdam politikaları önemli. Yeni istihdam alanları yaratılması gerektiğini hükümete iletmek lazım. İstihdam olanakları yaratmak lazım.

‘BASINA ÇOK İŞ DÜŞÜYOR’

“Basının ve medyanın etkisi maalesef çok büyük. Bununla ilgili çalışmalar da medyanın göçmenlere karşı oluşan ön yargıda etkili olduğunu gösteriyor. Yapılan haberleri incelemişler. Çok fazla ‘ülkemizde şu kadar yardımda bulunuldu’ haberi var. Bu tarz haberler yayıldıkça göçmen işgücüne yönelik önyargılar da maalesef körükleniyor. Basına da çok iş düşüyor. Haberlerde yerli iş gücünü rahatsız etmeden, o yardımların Avrupa Birliği (AB) fonları üzerinden yapıldığını vurgulamak, bizim devletimizden para çıkmadığını, fonlar üzerinden yürütüldüğünü vurgulamak lazım. Dili bu anlamda buradaki öfkenin göçmenlere değil de devlet politikalarına olması gerektiğini vurgulamak etkili olabilir.

‘ÖNÜMÜZDE TAKVİM OLMALI’

“Bir takvim olmalı önümüzde. Çünkü şu anda hiçbir şey göremiyoruz. Tam olarak Suriyeli sayısını bile bilemiyoruz ülkedeki. Onların geri gönderilmesinden kasıt ne? Ülkelerinde onurlu bir yaşam sürdürebilme imkanları var mı, bu sağlanabiliyor mu? Tüm bunların araştırılıp bu şekilde yapılması gerekiyor. Ama ‘geri gönderelim’ demek çok kolay bir şey değil. 2011’den bu yana ülkemizdeler. Burada hayat kurdular, yaşam kurdular, çocukları burada okula gitmeye başladı. Bir anda koparıp atmak da doğru bir şey değil. Bir takvim belirlenmeli ve Suriyeli göçmenlerin de ne zaman nasıl geri dönebileceklerinden haberleri olmalı, birkaç alternatif sunulmalı.

Şubat 2021 tarihli Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın İşgücü Piyasasında Suriyeliler Araştırması kapsamında yapılan anket çalışmasında, Suriyelilerin yüzde 93’ü bir meslek sahibi olmasına karşın sadece yüzde 55,8’i bir işte çalıştığını beyan etmiş ve bu kişilerin neredeyse tamamı kayıtdışı istihdam ediliyor. Çalışmadaki Suriyelilerden yalnızca yüzde 2,7’sinin çalışma izni bulunuyor.

‘İSTİHDAM YARATILMALI GETTOLAR ENGELLENMELİ’

“Artık Türkiye de kotayı çok aştı. Daha fazla göçmen almak da artık tehlikeli hale gelmeye başladı. Temelinde bu sorunun çözülmesi halktaki bu öfkenin dindirilmesi için bir kere mutlaka istihdam alanları yaratılmalı hem yerli hem göçmen iş gücü için. Nitelikli işse nitelikleri uyuyorsa bu açık işlere neden göçmenler yerleştirilmesin? Bunların bu algıyı kıracağını düşünüyorum. Suça yönelme oranlarında da ciddi azalmalar meydana gelecektir tabi ki. Göçmenleri tamamen çıkartsak ülke güllük gülistanlık hale gelecekmiş gibi bir algı var. Çok fazla dinamiği olan çok hassas bir konu. Bizlere de sizlere çok görev düşüyor.

Biz ülkemize kabul ettiysek entegre etmek de zorundayız. Mesela getto bölgeleri gibi mahallelerde toplanmaların da önüne geçilmeli. Bunlar da ön yargıları tetikliyor başka türlü toplumsal hayata entegre etmek mümkün değil çünkü bunlar yeniden dışlayıcı pratikler haline geliyor.”

Aydınlık