İLKER GÜVEN / E. Tuğgeneral

Suriye, Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya ile de ‘Bölgesel İşbirliği ve Saldırmazlık’ antlaşması yapılmalı. Bu şekilde ABD’nin hedefi olan Kürt devleti kurma hayali de yok edilmiş olacaktır

ABD dünyada kaybetmekte olduğu itibarını, jeostratejik ve jeoeknomik gerilemesinde en büyük etkenengel olarak, dünyada gittikçe büyüyen Çin’i görmektedir. Bunun için de özellikle Çin’e karşı ekonomik savaş açarak bunu önleyip ABD’yi yeniden dünyanın en büyüğü yapmaya çabalıyor. ABD, Ortadoğu’daki yatırımlarını ve kontrol altına aldığı kaynaklarını da asla kaybetmeyerek, hem Çin’in OBOR (Bir Kuşak bir Yol Projesinin) AB ile önünü kesecek şekilde Ortadoğu’daki gücünü çekiyormuş gibi yaparak, Fransa’yı öne çıkartıp kendisi geri plândan desteğini sürdüreceği değerlendirilmektedir.

Ortadoğu’dan çekilme oyalaması ile son günlerde kendisine karşıt durumda olan Türkiye’nin yeniden Atlantik Cephesinin sadık müttefiki olmasını sağlamak ve Türkiye, Rusya ve İran ilişkilerini yani Astana sürecini dinamitlemek istiyor. Nitekim Türkiye’nin ABD yani Trump ile tekrar diyaloğa girmesi ise özellikle Astana sürecindeki Rusya, İran ve geri plandaki Suriye’nin güvenini yitirmesine neden oluyor. Ayrıca Rusya ve İran, Türkiye’nin Suriye ile işbirliği içinde harekâtını geliştirmesi yönünde söylemlerini de açık açık artırmaktadırlar. Rusya ve İran’ın Türkiye’nin söylemlerinden rahatsız olup dile getirmesi Türkiye’ye güvenilirliğinin maalesef kaybolduğuna işaret etmektedir.

ABD’NİN ÇEKİLME KARARI

Türkiye, ABD’nin son kararlarından etkilenerek sık sık “bir gece ansızın gelebiliriz” söylemlerinden sonra, Fırat’ın doğusuna harekâtı ertelediğini ilan etmiştir. Suriye de Türkiye’nin kendisine karşı anlamsız ve tamamen duygusal tutum ve davranışlarına karşı bölge ülkeleri ve kendisi ile “Suriye’nin toprak bütünlüğünü” esas alacak bir bölgesel işbirliğini sağlayamayacağı kanaati oluşmuştur. İşte bu nedenlerle ve Rusya’nın da onayı ile PKK/PYD/YPG’nin Suriye Hükümeti ile bazı istekler karşılığında birleşebileceğini ileri sürmüştür. Bunun sonucunda Suriye YPG ile güneyden Mümbiç’e girmiştir. Suriye’de Fırat’ın doğusu için çok önemli bir adım olduğu değerlendirilmektedir.

ABD’nin Suriye’den çekilme kararının, Türkiye’de yaratılan algı operasyonlarının tam aksine Trump’un Erdoğan ile telefon konuşmasından önce alındığı belli olmuştur. Ayrıca “çekiliyorum” kararından sonra, Fırat’ın doğusundaki az sayıdaki unsurlarının gönderilmesi ile ABD’nin bölgeden kesinlikle ayrılmayacağının hatta çekilme süresinin uzunluğu da dikkate alındığında kalıcı olduğunun işaretidir. ABD’nin bölgede Fransa’yı ön planda göstererek, geriden bölgedeki hak ve menfaatlerini korumak için kalıcılığa devam edecektir. Zira “çekiliyorum” kararından sonra PKK/YPG’ye askeri yardım TIR’ları ile, desteğini sürdüreceğinin işareti olarak görülmelidir. Oysa Türkiye hemen yapacağını söylediği Fırat’ın doğusuna harekâtını belirsiz süreye ertelemiştir. Zaten bu harekât için İran, Türkiye’nin Suriye ile anlaşmadan harekât icra etmemesi gerektiğini açıkça söylemektedir.

TÜRKİYE’NİN KUŞATILMASI

Bütün bu söylemlerden sonra Rusya, Suriye’nin YPG/PYD’nin yakınlaşma istemine olumlu cevap vererek Mümbiç’e girmesi çok önemli bir hamledir. Bu, Suriye’nin de, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapacağı harekâta da karşı koyabileceğinin önemli işaretidir.

Türkiye’de ise, birçok kesimden “ABD yenildi”, “Türkiye’nin baskısı ABD’yi Suriye’den uzaklaştırdı”, “Artık sahayı Türkiye ve Rusya’ya bırakıyor”, “Erdoğan bastırdı, Trump kabul etti” ve “Türkiye’nin gücü ABD’yi çekilmeye zorladı” gibi söylemlerin çok aceleci ve erken, ayrıca gelişmelerin iyice takip edilmeden söylenmiş olduğu jeopolitik, milli politik ve stratejinin dikkate alınmadığı değerlendirilmektedir. Oysa ABD hâlâ Türkiye’yi oyalayarak, Atlantik Cephesine çekmeyi, zaman kazanmayı ve Fransa’yı ön plana çıkararak geri cepheden desteğine devam ediyor.

ABD NATO’yu Karadeniz’e sokarak, özellikle Montreux Anlaşması ile Türk Akımı Projesini sabote etmeye çalışıyor. Ayrıca barış denizi olan Karadeniz’e ABD gemilerinin sokulması hem Rusya’nın yumuşak karnı, hem de Türkiye’nin kuzeyden kuşatılmasında önemli bir tehdittir. Bu kapsamda Ukrayna Kerç Boğazındaki krizden sonra bir de Gürcistan’ın NATO’ya giriş müracaatı vardır. Bunun NATO’da Türkiye tarafından mutlaka veto edilmesi gerekmektedir.

Türkiye ayrıca Akdeniz’de de, ABD ve AB tarafından tam bir kuşatma altına alınmaya çalışılmaktadır. ABD EXXON Mobil ve Katar Petrolium ile 16 Kasım 2018’den itibaren Kıbrıs’ın güneyinde (10 numaralı sahada) petrol aramaya başladılar. Oysa Türkiye’nin 1959 Garanti Anlaşmasıyla beraber aynı bölgedeki arama hakkı gasp ediliyor. Ayrıca Girit Adası güneyinde Türkiye kıta sahanlığının 42 bin Km2 Mavi Vatan’ı, 2014 yılından itibaren Yunanistan tarafından parsellenip satışa çıkarılmıştır. İlaveten AB yayınladığı Doğu Akdeniz ve Ege kıta sahanlığı haritalarında Türkiye’nin Mavi Vatan’ı Anadolu kıyılarına kadar gasp edilmiş gösterilmektedir.

SONUÇ OLARAK

Türkiye’nin ulusal hak ve çıkarları doğrultusunda jeopolitik gereksinim olarak mutlaka öncelikle, Suriye ile derhal diplomatik ilişki sağlanmalıdır,

Rusya aracılığı ile Mısır’la kopuk olan ilişki tekrar kurulmalıdır,

Suriye, Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya ile”Bölgesel İşbirliği ve Saldırmazlık” antlaşması yapılmalıdır. Bu şekilde Suriye’deki ABD’nin hedefi olan Kürt devleti kurma hayali de yok edilmiş olacaktır. Ayrıca Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ın toprak bütünlükleri tehditlerden temizlenerek korunacaktır.

Böyle bir işbirliği antlaşması sonucunda Ege ve Doğu Akdeniz’de bugüne kadar geciktirilen Mavi Vatan üzerindeki kıta sahanlığına dayalı Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) de derhal ilân edilmelidir. Yunanistan’a bir nota verilerek Ege ve Doğu Akdeniz’deki uluslararası hukuka dayalı Türkiye’nin çiğnenen hak ve çıkarlarının belirtilecek süre zarfında gecikmeksizin iadesi istenmelidir. Bir nota verilerek, İncirlik ve Diyarbakır üsleri ile Kürecik radarının kontrol ve kullanımı TSK tarafından sağlanacağı ilan edilmelidir.