Bir dönem ‘stratejik müttefikler’ olarak tanımlanan Türkiye ve ABD bugün hemen her konuda karşı karşıya geliyor. İran’a ambargodan Rahip Brunson’a, bölge ülkeleriyle ilişkilerden silah alımlarına kadar birçok konuda derin tartışmalar yaşanıyor.

ABD ile Türkiye arasındaki krize dönüşen anlaşmazlıklar iki ülke ilişkilerinde derin yarıklar oluştururken, telafisi zor olan süreçlere giriliyor. Daha önce her iki ülke yetkililerinin ağızlarından eksik olmayan “stratejik müttefiklik” vurgusu artık hiçbir şekilde dillendirilmezken, iki ülke arasında tam mutabakatın sağlandığı hemen hemen hiçbir noktanın kalmadığına dikkat çekiliyor. Anlaşmazlıkların da büyük krizlere döndüğü ve bunun da iki ülke ilişkilerini dönüşü olmayan bir yola soktuğu anlaşılıyor. ABD, Türkiye düşmanı tüm örgüt ve yapılara desteğini sürdürmeye devam edeceğini açıklarken, Türkiye de ABD’nin rahatsız olduğu tüm örgüt ve devletlerle ilişkilerini artırıyor. Krizlerin büyüdüğü coğrafyada ve ilişkilerde artık hiç çözümün konuşulmaması da bölgesel ve küresel sistemin yeniden şekillenmesinin önünü açıyor.

İşte Türkiye ile ABD’nin arasında krize dönmüş ve çözülmesi büyük dönüşlerle mümkün olabilecek konular:

İran’a ambargo krizi

ABD ve İsrail, İran’da rejimi değiştirmek adına operasyon yapmak istediği İran’ı ekonomik olarak çökertme yoluna gitti ve tüm ülkelerden İran’a ambargo uygulamasını aksi takdirde kendilerine yaptırım uygulayacaklarını açıkladı. ABD bunu Türkiye’yi tehdit ederek sundu.

Türkiye ise ABD’nin tehditlerine, “İran’a yaptırım uygulanmayacağı” açıklamasıyla yanıt verdi.

Rusya ile ilişkiler krize sebep oluyor

Türkiye’nin son dönemde Rusya ile hem askeri, hem ticari hem de siyasi ilişkilerini geliştirmesi ABD’yi rahatsız ediyor. Türkiye’nin Rusya ile kriz yaşaması için hem Rusya’ya yaptırımları gündeme getiriyor, hem de iki ülke işbirliğini bozmak için Gürcistan ve Ukrayna krizlerini kullanıyor.

Türkiye ise Rusya ile ilişkilerini geliştirmekte kararlı olduğunu açıklıyor. Rusya da benzer görüşte. İki ülke işbirliğinin gelişmesi için anlaşmalar yapılırken, askeri uzlaşmanın olması ABD’nin attığı adımların bazılarını boşa çıkarıyor.

S400 hava savunma sistemi krizi

Yapılan anlaşma gereği, Türkiye Rusya’dan dünyanın en gelişmiş hava savunma füze sistemi olarak kabul edilen S400 almaya karar verdi. Anlaşmalar yapıldı. Defalarca talep edilmesine rağmen Patriot satmak istemeyen ABD, Türkiye’nin bu anlaşmadan vazgeçmesi için her türlü yaptırımı uygulamaya hazır olduğunu açıkladı. Öte yandan Washington S400’lere karşı Patriotların satışı için Ankara ile görüşmelere başladı. ABD yaptırım uygulamada ne kadar kararlıysa, Türkiye de S400 hava savunma sistemlerini almakta o kadar kararlı.

F35 savaş uçağı krizi

ABD’nin Türkiye’ye aldığı bir yaptırım kararı da F35 savaş uçaklarıyla ilgili. ABD Kongresi’nin iki kanadı Temsilciler Meclisi ve Senato’nun üzerinde uzlaşmaya vardığı 2019 yılı savunma harcamaları yasa tasarısında Türkiye’ye F35 teslimatının durdurulmasını öngören bir madde koydu. Program ortağı olan Türkiye ise böyle bir durumda milli bir savaş uçağı üretmeye hazırlanıyor. O süre zarfında da Rusya’dan savaş uçağı almak gibi öneriler sunuluyor.

Rahip Brunson krizi

FETÖ ile ilişkileri olduğu ortaya çıkan ve darbeye dahli olduğu iddia edilen Rahip Andrew Brunson faaliyetlerinden dolayı Türkiye’de tutuklandı. ABD yönetimi sürekli Brunson’ın tutukluluğunun sona erdirilmesini talep ederken, son dönemde bu talep tehdide döndü. ABD yönetimi açık açık Türkiye’ye Brunson’u serbest bırakmadığı için yaptırım uygulama kararı aldı. Türkiye ise hukuka uyulacağını, kimsenin Türkiye’ye bir şey dikte edemeyeceğini vurguladı.

FETÖ ve Gülen’in iadesi krizi

Türkiye, ABD’den FETÖ’nün elebaşı Fetullah Gülen’in iadesini isterken, ABD vermemekte direniyor. FETÖ’nün faaliyetlerini içeren tüm bilgi ve belgeler Amerika’ya gönderilmesine rağmen, Washington yönetimi geri adım atmıyor. Türk halkı, ABD’yi 15 Temmuz darbe girişiminin asıl sorumlusu olarak görürken, FETÖ’yü de Amerikan ajanı olarak tanımlıyor. ABD ise terörist Gülen’i ve FETÖ’nün elemanlarını kendi ülkesinde besliyor. Bu teröristlerin korumalığını da CIA ve FBI üstleniyor.

1915 olayları krizi

ABD, Ermeni lobisinin de etkisiyle Türkiye’yi katliamcı bir ülke ilan etmeye, baskılarla yıldırmaya çalışırken, Türkiye ise bunun bir yalan olduğunu dünya açıklıyor. Bunun için de en büyük argümanı Doğu Perinçek’in İsviçre davasında AİHM’in verdiği kararı kullanıyor.

Filistin krizi

ABD, İsrailFilistin arasında yaşanan tüm olaylarda Tel Aviv yönetiminin arkasında yer alırken, Türkiye ise Filistin’i savunuyor. ABD son olarak Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanımış, Türkiye’nin önderliğindeki ülkeler ise bu kararı tanımadıklarını açıklamıştı. Bu kriz de Türkiye ile ABD arasında krize neden olmuştu.



Hakan Atilla Halkbank krizi

ABD Türkiye’yi ekonomik olarak sıkıştırmak için Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’yı tutuklamış, hakkında İran ambargosunu deldiği gerekçesiyle suçlu görmüştü. Bu dava sonucu ABD, Halkbank’a büyük bir ceza vermeye hazırlanıyor.

Ticaret Savaşları krizi

ABD, Avrupa, Asya ülkelerine karşı ticaret savaşı başlattı. Doların dolaşımını kısıtlayan ABD’nin bu hamlesine karşı dünya ülkeleri kendi milli paralarıyla ticaret yapıp yapmamayı gündemine aldı. Bunu gündemine alan diğer ülke ise Türkiye.

Irak krizi

İki ağır saldırıya uğrayan Irak ise ABD tarafından parçalanmak istiyor. Her ne kadar kuzeyde özerk bir bölge yaratmayı başarmış bir ABD var ise de, tam olarak ülkeyi bölemedi. Türkiye ise Irak’ın toprak bütünlüğüne önem verdiğini, Irak ile birlikte önümüzdeki dönemlerde PKK’ya karşı operasyonlar yapmaya hazırlandığını açıklıyor. ABD ise Türkiye’nin özellikle Sincar ve Kandil’e girmesini engellemeye çalışıyor. Kuzey Irak’ı da referandumla ülkeden koparmak isteyen ABD, Türkiye, İran ve Irak’ın birlik içerisinde hareket etmesi sayesinde başarılı olamadı.

Suriye krizi

Türkiye ile ABD en büyük krizlerden birini de bu ülkede yaşıyor. ABD Suriye’yi parçalamak isterken, Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana. Bölgede ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle işbirliği yapıp, pay kapmaya çalışırken, Türkiye sınırlarına kadar gelen tehdidi bertaraf etmek için Rusya ve İran ile birlikte Astana Sürecini başlattı. ABD ise bitmesini istediği bu süreçten oldukça rahatsız.

PKKPYD krizi

ABD hem sınır içinde hem de sınır dışında PKK’ya büyük destek veriyor. Tüm PKK’lı üst düzey kadroları koruyan ve tüm teröristleri eğiten ABD’nin tavrına karşı, Türkiye amansız bir mücadele başlattı. Türkiye ülke içinde PKK’yı büyük oranda temizlerken ve ülke dışına iterken, Suriye ve Irak’ta PKK/PYD’ye karşı mücadelesini sürdürüyor.

ABD, PKK’nın Suriye kolu PYD’ye TIR’larca dolu silah veriyor, PYD’yi “stratejik müttefik” olarak tanımlıyor, Suriye’nin kuzeyini terör örgütüne teslim ederek hem özerk bir bölge hem de Akdeniz’e uzanan bir koridor oluşturmak istiyor. Türkiye ise ABD’ye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatı ile yanıt verdi.

DENİZLERDE UZLAŞMAZLIK

Ege krizi

ABD Kıbrıs’ta olduğu gibi, Türkiye’yi Ege’de sıkıştırma yoluna gidiyor. Ege’de Yunanistan ve AB ülkeleriyle birlikte hareket eden ABD, birçok kez bu bölgede tatbikatlar düzenledi. Türkiye de karşı tatbikatlar düzenlerken, Ege denizinde bulunan ada/adacık/kayalık sorununun da ilerleyen zamanlarda yeni bir krize dönüşmesi bekleniyor.

Kıbrıs krizi

Türkiye’nin garantörü olduğu Kıbrıs’ta müzakerelerin yeniden başlamasını isteyen ABD Yunanistan, Rum Kesimi ve İsrail ile bu konuda KKTC ve Türkiye’ye karşı hareket ediyor.

ABD bir yandan Rumlara silah ambargosunu kaldırmaya hazırlanırken, bir yandan da Rum tarafından bir üs talep ediyor. Doğu Akdeniz’de bulunduğu iddia edilen doğalgaz ve petrolden de pay almak isteyen ABD, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de bulunan ve bölge ülkelerle birlikte tatbikatlar yaparak, diplomatik baskılar üreterek yıldırmaya çalışıyor.

Garantörlükten çekilmesi istenen Türkiye ise Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de var olan haklarından vazgeçmeyeceğini ifade ediyor.

Karadeniz krizi

ABD’nin tek giremediği ve rahat hareket edemediği deniz olarak bilinen Karadeniz konusunda da talepleri bitmiyor. Özellikle Türkiye’ye Rusya tehdidi bahanesiyle Karadeniz’e yerleşmek istediğini belirten ABD, buradan Ukrayna ve Gürcistan üzerinden Rusya’yı çevrelemeyi amaçlıyor. Türkiye buna izin vermezken, ABD’nin Karadeniz’e gelmesi durumunda kendisine de büyük bir tehdit oluşturacağını biliyor. ABD bunun için Montrö Boğazlar Sözleşmesinin feshedilmesini istiyor.