Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Soros Listesi, Avrupa Parlamentosu'nun 226 milletvekilinin tamamıyla Soros'un emrinde olduğunu gösterdi.

Listede, Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Martin Schulz'dan başlayın, eski Belçika Başbakanı Guy Verhofstadt, Avrupa Parlamentosu'nun yedi başkan yardımcısı, koordinatörler, komisyon başkanlarına kadar herkes var.

Soros Listesi; 226 milletvekilinin (751 sandalyesi olan Avrupa Paralamentosu'nun üçte biri) tamamiyle Georg Soros'un kontrolünde olduğunu ifşa ediyor.

"Soros Ağının" Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği'nin diğer kurumlarında geniş bir etkiye sahip olduğu açıkça herkes tarafından bilinen bir sır olsa da, böyle bir listenin belgelenmiş varlığı Avrupa Birliği ve kurumlarına ciddi gölge düşürüyor.

Özetle:

Avrupa Parlamentosu'nda 226 milletvekili Soros'un fikirleri doğrultusunda çalışıyor; kitlesel göçler, aynı cinsiyetten evlilik, Ukrayna'nın Avrupa Birliği'ne entegrasyonu, Rusya ile savaş, etnikçi kimlik siyasetleri, bölünmüş Türkiye ve bu gibi politikaları savunuyor.

226 sandalyesi Soros hakimiyetinde olan Avrupa Parlamentosu'nun Soros'un neoliberal dünya düzenine hizmet eden bir mekanizmaya dönüştüğü anlaşılıyor.

Avrupa Parlamentosu ve kurumlarında durum böyleyken, herşeyin ölçüsü olarak referans gösterilen Avrupa demokrasisi detartışmalı konuma düşüyor. İçinde, dizginleri Soros gibi küresel baronların elinde tuttuğu feodal bir yapıyı barındıran sistemi "gerçek demokrasi" olarak nitelendirme olasılığı neredeyse ortadan kalkıyor.

Batı'nın en büyük "kazanımı" demokrasi Avrupa'da, kendi beşiğinde içi boşaltılmış bir kavram, aldatmaca ve sömürü aracı olarak karşımıza çıkıyor.

Soros listesinin açıklanması Avrupa Birliği'ni kimin yönettiği hakkında önemli fikir veriyor. Avrupa'nın Rusya ve Türkiye gibi ülkelere karşı bitmez tükenmez "savaş kışkırtıcılığının" nereden kaynaklandığını gösteriyor.

Soros Listesi, Avrupa liderlerinin Avrupa'nın ve komşularının aleyhine işleyen akıl almaz politikalarının nasıl uygulandığına ışık tutuyor, muazzam bir rüşvet ve yolsuzluklar ağının kirli bohçasını ortaya döküyor...

Soros'un rüşvet verdiği politikacılar, Rusya'yı düşman ilân ediyor, bölme hedefiyle etnik kimlikleri kaşıyor, örneğin Kürtleri öne çıkarıp, Türklere cadı avı başlatıyor...

Reklamdan sonra devam ediyor 

Ulusal liderlerin halklarının çıkarlarını koruyan çabalarına karşı savaşıyor, ulusalcılığı suç kapsamına alıyor...

Listedeki Sorosçu 226 Avrupa Parlamentosu milletvekilinden bazılarını Türk kamuoyu kinli "Türkiye karşıtı" politikaları nedeniyle yakından tanıyor.

Soros'un kurduğu Açık Toplum Kuruluşları'nda, Soros üniversitelerinde oluşturulan, muhalefetin başına monte edilmiş sözde "siyasi elitler" Türkiye gibi ülkelerde ulusal iradeyi engellemek üzere resmen psikolojik savaş yürütüyor.

Macaristan'ı sınırlarını göçmenlere açmaya zorlayan Avrupa Birliği'nin politikalarına karşı çıkan Macaristan Başbakanı Orbán ve Soros Şebekesiarasındaki çatışma önemli bir örnek. Orban sırf bu nedenle sadece Brüksel'deki Sorosçu siyasi şebeke tarafından değil, Macaristan'da satın alınmış "iç siyasi elitler" tarafından da hedef tahtasına oturtulup, ırkçılık gibi çok ağır suçlamalara maruz bırakılıyor.

Orban kendisi ve ülkesine yapılan psikolojik saldırının arkasında bizzat "sınırları göçmenlere açtırmak ve ulus devletleri zayıflatma hedefindeki" Soros'un olduğuna inandığını açıklayarak, Avrupa Birliği'ni "Soros'un emirlerini" harfiyen yerine getirmekle suçlayarak; ülkesinin aleyhine çalışan dışardan fonlanan Sivil Toplum Kuruluşlarını yasaklama kararı almıştı. Macaristan Budapeste'de açılan Soros Üniversitesini kapatmayı planlıyor.

"Yolsuzluk ve rüşvete yakayı kaptırmış" Avrupa liderliğine bu yüzden biat etmek istemeyen Orban ve "siyasi irdeyi kötüye kullanan" Sorosçu AB bürokratları ve siyasileri arasındaki Macaristan'ın üyelikten atılmasına kadar varabilecek "kavga" hala devam ediyor.

TÜRKİYE AYAĞI

Macar ve Yahudi asıllı Amerikalı yatırımcı Georg Soros Türkiye'de de Osman Kavala'lar ile anılan Açık Toplum Vakfı'nın kurucusu.Soros'un vakıfları kanalıyla Türkiye'de de milyonlarca ABD dolarını programlarının içeriği itibariyle hayrına saçmadığı biliniyor. Türkiye'de faaliyet gösteren Açık Toplum Enstitüsü Yardım Vakıfları (OSIAF) gibi Soros kuruluşlarının "toplumları dönüştürme" amacıyla çalıştığı, bölücü terör örgütleri PKK, FETÖ, DHKPC, DEAŞ ile temaslarının olduğu bir sır oluşturmuyor. Soros'a bağlı TESEV'in kurucu üyesi Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına "monte edilmesiyle" kriz anlarında kurtarıcı olabilecek ana muhalefet partisinin kuruluş ilkelerinden uzaklaştırılması ve toplumun siyasi intihar noktasına getirilmesindeki payını hepimiz gördük. 23 Haziran seçimlerinden sonra İstanbul'a hükmedebilmenin sarhoşluğuyla "Anayasa'da değişsin" diyebilen bu dış destekli kaleye içerden saldıran kuklaların Türkiye'yi günden güne nasıl bölünme noktasına taşıdıklarına tanıklığın yaşandığı günler.

Sonuç olarak nerde bir bit yeniği, nerede Kati Piri'ler, Rebecca Harms'lar (Anti Rusya ayağı) orda Soros. Türkiye'nin içerde ve dışarda birlik ve dirliğine karşı etnikçi siyasetler üstünden kim faaliyet gösteriyorsa arkasında FETÖ kadar SOROS örgütlenmesi de aranmalıdır.

Burada cevaplanması gereken asıl asıl soru; toplumların ülkeleri tanksız tüfeksiz kuşatan, ayrıştıran, bölen bu örgütlere karşı nasıl tedbir alacağıdır.

Bunu yaparken üflenen fos Avrupa değerleri, adalet, demokrasi, özgürlükler hikayeleri bir tarafa bırakılmalıdır çünkü aynı Avrupa'nın o değerlere ihanet ettiği için bu örgütlerle başı çökme noktasında dertte.

Belayı artık gizleyemiyorlar, daha yeni yeni konuşmaya, dillendirmeye başladılar.


Aydınlık