Zaman, mekan ve kuvvet…

Sonsuzluğa yolcu ettiğimiz, içi dışı güzel Amiralimiz Soner Polat’ın strateji analizinde temel üç kavram.

Yani, bir işe kalkıştığınız vakit, önce bu üç ayak yerinde mi ona bakacaksınız.

Doğru zaman mı?

Kuvvetler zinde mi?

Mekan neresi ve uygun mu?

Bunu hem kendiniz, hem karşıtlarınız için düşüneceksiniz.

Soner Paşa’nın o usta kaleminden devam edeyim:

“Herhangi bir stratejide üç temel unsur bulunur: ‘Zaman, mekân ve kuvvet!’ Uygun mekânda yeterli kuvvet bulunsa bile zaman doğru değilse sonuç alınamaz. Şu zamanın ruhu meselesi!

Kadim Çin’den bir örnekle en yalın şekilde anlatmaya çalışalım… Tek gözlü ve ayağı topal bir kişi Prens’in koruması olmak için başvurur. Prens onun yeteneğini anlamak için en gözü kara savaşçısı ile düello yapmasını ister! Kabul eder ama bir şart koşar… Benin fiziki yetersizliklerimin dengelenmesi için kozlarımızı bir teknede paylaşalım! Prens, biraz duraksar ama onay verir. Rakipler bir sandala biner ve açıktaki tekneye çıkarlar. Sakat kişi tekneye çıkar çıkmaz kılıcıyla bir delik açar ve hızla sandala binerek tekneden uzaklaşır. Rakibi yüzme bilmemektedir. Panik içinde soğuk suyla boğuşmaya başlar. Bir halat atarak onu sandala çeker ve hayatını kurtarır…Prens onun strateji ustası olduğunu anlar ve koruma ekibinin başına geçirir! Çünkü öncelikle rakibini savaşmadan yenmiştir… Ayrıca Prens’in en güvendiği adamı hayatta kalmıştır. Ve de aynı cengâveri, ekibin başına geçtiği için kendisi kullanacaktır…” (Ulusal Kanal internet sitesi 22 Nisan 2016)

Soner Polat, bu üç sac ayağını çok iyi bildiği gibi, bir dördüncüsünü de doğuştan içinde taşıyordu.

O da cesaretti.

Eğer cesaretiniz yoksa, strateji bilmeniz bir işe yaramaz, öyle değil mi?

Soner Amiral cesur bir Türk Bahriyelisiydi.

Mustafa Kemal’in korkusuz askeriydi.

Mevzu bahis vatan ise bir an bile düşünmeden ileri atılanlardandı.

Değerli Amiralimiz Cem Gürdeniz ile birlikte Mavi Vatan kavramının sahiplerindendi.

Ve hep öyle olacak.

Vatan için hiçbir mücadeleden kaçmadı, asil tavrıyla iç ve dış düşmanlara karşı koydu, oyunlarını bozdu.

Tüm vatanseverler gibi o da, CIA ajanı FETÖ’nün kurbanı oldu.

Bir gün bile devletine, ordusuna küsmedi.

Çıktı, mücadelesine kaldığı yerden devam etti.

‘Önce Vatan’ dedi, Vatan Partili oldu.

Tüm partiler içinde tek Kemalist program oradaydı çünkü.

Yüzde sıfır nokta bilmemkaç oy almasını dert etmedi.

Onun için ‘yüzde bir’ önemliydi.

Stratejistti, etkili yüzde bir, pasif yüzde 99’dan güçlüdür, bilirdi.

Jeopolitiğin Avrasyacılığı dayattığını hep söyledi.

Söylemekle kalmadı. Yazdı ve yaptı da.

Rusya ile yaşanan derin krizi çözenlerden biri oldu.

Suriye’ye gitti, Çin’i anlattı.

Avrasya’nın teorisini yazdı.

Mavi Vatan’a, Doğu Akdeniz’e sahip çıkılmasında da Cem Paşa ile birlikte ön cephedeydi.

Rum oyununu bozdular, Mavi Vatan’ı sadece söylemediler, bizzat korudular.

Firkateyni olmasa da, emekli de olsa, o bir amiraldi.

Tüm Deniz Kuvvetleri de onunlaydı zaten.

Preveze’de Barbaros’un, Bandırma vapurunda Mustafa Kemal’in ruhunu taşıyan bir askerdi, o aslında bir bilgeydi.

Soner Paşa için zaman, mekan, kuvvet aslında önemsizdi.

O ruh ve cesaretle hepsinin hakkından gelebilecek bir önder kişilikti.

Uğur Mumcu gibi Kuvayı Milliyeci’ydi.

Hem de kalpaklısından.

Mumcu gibi onu da çok erken kaybettik.

Ama ne önemi var ki.

Yüreği vatan için atan şerefli fedailer asla ölmez.

Onlar Türk milletinin kalbine gömülür, orada yaşamaya devam eder.

Ülkesine hainlik eden, vatansız alçaklar yüz sene yaşasalar ne ki.

Atatürk 57 yaşına kadar neler yaptı.

Soner Paşa 61 yaşına kadar neler başardı.

O hainler ise aslında bir gün bile yaşamadı.

Güle güle Soner Amiralim!

Sen artık bu milletin gönlündesin, hep ışıklar içindesin.


Aydınlık