MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. MHP Lideri, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'ın, HDP ile PKK arasında bir bağ göremediğine dair açıklamalarına ateş püskürdü, "Bu nasıl bir boş kafadır." dedi. Bahçeli, erken seçim çağrılarına değindi, "Tekraren söylüyorum, erken seçim falan yoktur. Seçimler zamanında 2023 yılında yapılacaktır" ifadelerini kullandı. 50+1 konusuna da değinen Bahçeli, "Tek turda yüzde 40 ile seçilmeyi öngören ülke örneği dünya üzerinde yoktur. Salt çoğunluk kaidedir. Bunu tartışmaya açmak yönetim sistemine şüpheyi körükler. Bu masum değildir." diye konuştu. Bahçeli, ekonomi ile ilgili de önemli açıklamalar yaptı, "Türkiye faiz kamburundan kurtulmalıdır. Hükümetin izlediği ekonomi politikası doğrudur. Bunun üzerinden yandık, bittik demek, felaket tellallığı yapmak kötü niyetliliktir." dedi.

"ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER KONUSUNA NEŞTER VURULMALIDIR"

Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Bizi bilen bilir, kendimiz için bir şey istemeyiz. Siyasi mücadelemizin yol haritasında akıl, iman, denge yer almaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi içinde milletin olmadığı, insanımızın refahının gözetilmediği hiçbir hedefi asla gözetmeyecektir.

Cumhuriyetimizin 100.yıl dönümüne kadar hızımızı daha da artıracağız. Bizimle kim uğraşıyor ise, millet düşmanlarına korku salıyoruz demektir.

Kim Türk milletinin hasmı ise, eğmeden, bükmeden söylüyorum; bizim de sonuna kadar hasmımızdır.

Hasımların kimler olduğunu bilmek, tarafımızı açık etmek zorundayız. Bizim tarafımız millettir, mazlumlardır, gariplerdir, tüyü bitmemiş yetimlerdir.

Öğretmen bir şahıstan şahsiyet çıkaran, insana, insanın inceliklerini anlatan sanatkardır. Yarın 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutlayacağız.

Öğretmenlerimizin sorunlarını biliyoruz, özlük haklarının iyileştirilmesi için elimizden gelen her çabayı göstereceğiz.

Adına nedersek diyelim; ister hoca ister öğretmen olsun, hürmete fazlasıyla layıklar. Öğretmenlerin muhterem hizmetlerini konuşurken, beklentilerini sırasıyla karşılamak, sosyal ve mesleki taleplerini yerine getirmek zorundayız. Sorunsuz öğretmen, sorunsuz eğitim demektir. Öğretmen kirasını nasıl ödeyeceğini, borç yükünden nasıl kalkacağını düşünen öğretmenin kendisinden beklenen faydayı gösterebilmesi mümkün değildir. Geleceğimizden tasarruf edemeyeceğimize göre hiçbir hakkı öğretmenlerimize çok göremeyiz.

Atanamayan öğretmen sorununa neşter vurulmalı ve artık bu konu kapatılmalıdır.

Öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyorum. Şehit öğretmenlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

KILIÇDAROĞLU'NUN YUNAN GAZETESİNE VERDİĞİ RÖPORTAJA SERT TEPKİ

Doğru bildiklerimizi, doğru gördüklerimizi biri güceniyor diye söylemekten çekinmeyeceğiz. Demem odur ki, zülfü yare dokunmak gerekiyorsa bundan da geri durmayacağız. Türk siyasetini zehirli sarmaşık gibi saran bir çürüme vardır. Bunun failleri zillet ortak paydasında buluşan partilerdir.

Zillet ittifakı bürokrasiyi tehditten, teröristlere destekten her türlü tefrikadan özel bir haz almaktadır. Türkiye'ye karşı nerede bir saf açılmış ise CHP'den, HDP'sine hepsi oradadır. Egolarına, küçük heveslerine yenilmiş zillet partilerinin istiklal davası ile dertleri vardır, gerçekler gün gibi ortadadır.

Kılıçdaroğlu geçen hafta bir Yunan gazetesine demeç vermiş yine çuvallamıştır. Demiş ki, iktidara geldiğimizde Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nı kuracağız, neden savaşıyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, savaş nerededir, savaşan kimdir?

"KILIÇDAROĞLU'NUN DİLİNİN ALTINDAKİ BAKLA NEDİR?"

Irak'ın kuzeyinde 831 teröristin etkisiz hale getirilmesi, mağaraların imhası Kılıçdaroğlu'nu rahatsız mı etmiştir? Libya'da barış ve istikrarın müdafaasını yapmamız uykularını mı kaçırmıştır?

Helalleşme sayfası açan Kılıçdaroğlu'nun dilinin altındaki bakla nedir? Yunanistan'ın artan tahriklerine tepki göstermeyen CHP Genel Başkanı bir kez daha yanlışa gömülmüştür.

HDP İLE PKK ARASINDA BAĞ GÖREMEDİĞİNİ SÖYLEYEN ENGİN ALTAY'A: BU NASIL BİR BOŞ KAFA

Bu partinin grup başkanvekili HDP'nin terörle bağlantısını görmedim demiştir. Bre gafil görüyor ama itiraf edemiyorsun! Cümle alem gördü de bir tek siz mi göremediniz? Bu nasıl bir boş kafadır! Bu katile hayran olmuş sefil bir kafadır.

Demirtaş'ın ve Kavala'nın tutukluluğunu doğru bulmuyoruz demiştir. Bu ülkede kuyumuzu kazmaya çalışan Soros'çulara yer yoktur.

50+1 TARTIŞMASI: BUNU TARTIŞMAYA AÇMAK YÖNETİM SİSTEMİNE ŞÜPHEYE YOL AÇAR

Siz başörtülü bakanı konuşmaktan önce ikna odalarında eziyet ettiğiniz gencecik kızlarımızın hesabını verin de görelim. Genel başkanlar düzeyinde asık ve mutsuz yüz hatları ile kamuoyuna çıkmışlardır. İP'in başkanı Türkiye'nin farklı farklı mahallelerine bölündüğünü söylüyor. Bu dil bölücüdür, zararlıdır. İP başkanı yüzde 50+1'in şahsıma sorulmasını istemiş. Ekranlarda hala 50+1 tartışması devam etmektedir. Bilen de bilmeyen de atıp tutmaktadır. Şimdi beni iyi dinlesinler. Cumhurbaşkanının iki turlu seçimle, halk tarafından, salt çoğunlukla yani 50+1 seçilme kuralı 21 Ekim 2007 tarihli anayasa değişikliği ile getirilmiştir. 16 Nisan 2017 tarihli halk oylaması ile Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçilmiş, seçim usulü değiştirilmemiştir. Dünyada cumhurbaşkanı veya devlet başkanını halkın seçtiği 99 ülkede 50+1 alan adayın seçilmesi anayasal norm olarak kabul edilmiştir. 103 ülkede halk seçerken bunlardan 99'unda salt çoğunluk uygulanmaktadır. Halk tarafından seçilmesinde uygulanan ikinci usul, yüzde 40+10 sistemidir. Bu sistem sadece Bolivya, Arjantin, Ekvator ve Kosta Rika'da geçerlidir. İlk turda yüzde 40 alıp yakın rakibine yüzde 10 fark atanın seçilmesi esastır. Bu ülkelerde aslında geçerli oyların salt çoğunluğu, kısaca 50+1 şartı aranmakta. Tek turda yüzde 40'la seçilmeyi öngören ülke örneği dünya üzerinde yoktur. Böylesi bir tercih olması halinde yürütmenin demokratik meşruiyet sorunu doğacaktır. Cumhurbaşkanını halkın seçtiği tüm sistemlerde geçerli oyların salt çoğunluğu ile seçilmesi temel kaidedir. Değiştirmeye kalkmak, bu konuyu tartışmaya açmak yönetim sistemine güvensizliği körükleyecektir. Bu masum bir talep değildir. Bize göre Cumhurbaşkanlığı Sistemi lehine en güçlü argümanlardan biri 50+1 oyla iktidara gelmek için partiler arası uzlaşı ve kutuplaşmanın azalmasıdır.

"KUR OPERASYONLARI İLE TERÖRLE MÜCADELENİN RÖVANŞINI ALMAK İSTİYORLAR, BAŞARAMAYACAKLAR"

Küresel enflasyon hızlı tırmanış halindedir. Mal ve hizmet arzının cevap verememesi durumunda ortaya çıkan talep yönlü enflasyon, diğeri de arz yönlü enflasyondur. Enflasyonla mücadele politikalarının geliştirilmesi, enflasyon kaynağının doğru tespit edilmesi ile yakından ilişkilidir. Kısa vadeli faiz oranını enflasyon oranındaki artış ve azalış kadar artırmak veya azaltmaktır. Enflasyon hedeflemesi özünde talep yönünden yaklaşmakta ve faiz yükselişlerinin toplam talebi azaltacağını öngörmektedir. Yüksek enflasyonu aslında mal piyasası aksaklıklarının ortaya çıkardığı sorun olarak tanımlamak en doğrusudur. Bu da bir ülkenin üretim yapısının sonucudur. Türkiye gibi üretim yapısının temelinde yatan ana sorun ham madde ve girdi ile birlikte makine ve enerjide ithal bağımlılıktır. Esnek kur sisteminde döviz kurunun değeri piyasa şartlarından belirlenmektedir. Yüksek yurt içi enflasyonunun uzun vadede milli paranın değer kaybına yol açması doğal olarak beklenmektedir. Yüksek enflasyon, faiz ve kur açmazı devamlı karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'nin üretim ve dış ticaret yapısı, enflasyonla mücadeleye sadece talepten değil, arz zaviyesinden de yaklaşmayı gerektirir.

Yüksek faiz politikası uygulamak, daha sıkı para politikası sadece ekonomi üzerindeki daraltıcı etkiyi şiddetlendirirken bize göre yangına körükle gitmeyi destekler. Türkiye bir karar vermek ve uygulamak için bir irade ortaya koymak durumuyla karşı karşıyadır. Ya enflasyon artışına faizi artırarak, döngüyü kabul edeceğiz ya da yüksek faiz politikasından kademeli vazgeçerek enflasyonla mücadeleyi yeniden tanımlayarak üretimi esas alan politika anlayışına geçeceğiz. Bize göre başka alternatif kalmamıştır. İkisinin de risk ve maliyetleri vardır. Birincinin maliyeti ödenmesi ve devam etmektedir, ikincisi ise yapısal adımları şart koşmaktadır. Yüksek faiz politikasından kademeli vazgeçmek, üretim ve dış ticarette ithal bağımlılığını yapısal sorun olarak gündeme almayı ve kıran kırana mücadeleyi işaret etmektedir. Ekonomik güvenliğimiz için başka bir yol kalmamıştır. Yalnızca enflasyon ile mücadele değil, ekonominin tümü için öncelikli konu politika uygulamasındaki belirsizliği ortadan kaldırılmasıdır. Para politikası ve Merkez Bankası'nı baz alan, enflasyon ile mücadeleyi yalnızca faize bağlayan politikanın çözümde yetersiz kaldığı deneyimlerimizde sabittir. Kamu maliyesi yaklaşımına da ihtiyaç duyduğumuz gerçektir. Türkiye faiz kamburundan kurtulmalıdır, faiz uzun vadede üretim sistemine büyük hasarlar vermektedir. Bize göre hükümetin ekonomi politikası doğrudur.

Terörle mücadelenin rövanşını kur üzerinden almak istiyorlar. Bu kez başaramayacaklar. Döviz operasyonları boşunadır. Türkiye'yi teslim alamayacaklar.

MERKEZ BANKASI ÇIKIŞI: TARTIŞMAYA AÇMAK MİLLİ İRADENİN GEREĞİ

Merkez Bankası'nın bağımsızlığını tartışmaya açmak milli iradenin gereğidir. IMF ve faiz lobisi ile fazla yol alamayacağımız ortadadır. Özerk kurumlar milli iradenin üzerinde olamaz. Davul hükümetin boynundayken tokmağın başkalarında olması kabul edilemez.

"ERKEN SEÇİM FALAN YOKTUR"

Tekraren söylüyorum, erken seçim falan yoktur. Seçim de seçim diyenler bozgun siyasetinin taraftarlarıdır.