Kumpas dönemi şehitlerinden MİT Orta Asya Başmüşaviri Kaşif Kozinoğlu, 8 yıl önce bugün Silivri Cezaevi'nde hayatını kaybetti. Ölüm nedeni kayıtlara 'Kronik istemik kalp hastalığı' olarak geçti. Ancak süreçte yaşanan çelişkiler, Kozinoğlu'nun ölümündeki şüpheleri hiç kaldırmadı. Geçen aylarda Kozinoğlu'nu görev yaptığı dönemde yasadışı dinleyen FETÖ'cüler hakkında soruşturma başlatılsa da şüpheli ölümü aydınlatacak bir adım atılmadı.

Herkes dün gece İstanbul’da ölü bulunan İngiliz askeri istihbarat görevlisi James Gustaf Edward Le Mesurier’in ölümünü konuşuyor. İngiliz istihbaratçının ölümünü aydınlatmak için büyük seferberlik yaşanıyor. Görüntüler, fotoğraflar, kamera kayıtları, tanıklar… Haftalar, belki aylar sürecek iz sürmeler… Kamuoyunun gözü de bu ilginç ölümle ilgili gelecek “flaş” haberlerde.

Biz İngiliz istihbaratçıyı konuşurken, Türk istihbaratının en gizemli isminin sır ölümünün üzerinden tam 8 yıl geçti. Şüpheli ölümüyle ilgili 8 yıl önce kapatılan dosyası, sayısız çelişkiye rağmen bir daha açılmadı.

MİT Orta Asya Başmüşaviri Kaşif Kozinoğlu, 1976 yılında Harp Okulu’ndan mezun oldu ve 1995 yılına kadar Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görev yaptı. 1995 yılında kendi isteğiyle Özel Kuvvetler’den emekli olup MİT’e geçti. 2010 yılında son görevi olan MİT Orta Asya Başmüşavirliğine getirildi. 35 yıllık devlet görevinin yarısını Özel Kuvvetler’de yarısını da MİT’te geçirdi.

Orta Asya’dan Çin’e kadar geniş bir bölge sorumluluk alanındaydı. Bu açıdan MİT’in en kritik yöneticileriden biriydi. Görevinin kritikliği, yalnızca çok geniş bir sahadan sorumlu olmasından gelmiyordu. Aynı zamanda CIA ve FETÖ’nün en etkin olduğu bölgeler onun sorumluluk sahası içindeydi. Zaten o bölgelerde, CIA ve FETÖ’yü rahatsız eden faaliyetlerini Aydınlık gazetesine gönderdiği mektuplarda anlatacaktı. Kozinoğlu, kendisini ölüme götüren “suçları” bu görev sahasında işlemişti.

Kozinoğlu, Afganistan Savunma Bakan Yardımcısı General Raşit Dostum ile aynı araçta (22 Ocak 2002, Ankara)

‘DİK DUR SENİ TUTUKLAYACAKLAR’

FETÖ’nün kumpas davalarına adı eklenen Kaşif Kozinoğlu, Türkiye’ye çağrılınca 9 Mart 2011 günü Türk Hava Kuvvetleri’nin bir kargo uçağıyla zorlu bir yolculukla ülkesine döndü. Kendisi yokken evi aranmıştı. Hiçbir suç unsuruna rastlanmamıştı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile de görüştüğü belirtildi. İfadesi alınıp serbest bırakılacağını düşünüyordu.

10 Mart 2011 günü, FETÖ’nün operasyon merkezi Beşiktaş’taki özel görevli mahkemeye gitti. Şimdi FETÖ’den firari olan özel yetkili savcı Zekeriya Öz tarafından sorgulandı.

İfadesi alındı, “serbestsin” denmesini beklerken mahkemeye sevk edildi.

Üst düzey MİT yöneticisi olarak Kozinoğlu, ilk kez kamuoyuna bu kareyle yansıdı. Beşiktaş’taki özel görevli mahkemeye girerken…

Kozinoğlu Afganistan’dayken, Taliban’ın elinden alarak hayatını kurtardığı bir CIA ajanın kendisine “Türkiye’ye gitme seni tutuklayacaklar” dediği biliniyor. Silivri Cezaevi’nde aynı koğuşta kaldığı emekli Yüzbaşı Hasan Ataman, “Mahkemeye sevk edilmek üzere evraklarını beklediği sırada bir yargıç gelerek Kozinoğlu’na ‘Dik dur, seni tutuklayacaklar’ demiş. Bize kendisi anlattı” ifadelerini kullanmıştı.

Kendi ayağıyla Afganistan’dan kalkıp gelen Kozinoğlu, “kaçma şüphesi” ve “Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyeliği” gerekçesiyle 10 Mart 2011’de tutuklandı. Önce Metris’e ardından Silivri’ye gönderildi.

Kozinoğlu, 12 Kasım 2011’de kaldığı koğuşta hayatını kaybetti.

Yaşasaydı 13 gün sonra tutuklu olduğu Odatv davasının ilk duruşmasına katılacaktı.

ÇELİŞKİ1: AĞIR SPOR İDDİASI

Kaşif Kozinoğlu’nun ölümünün ardından ilk resmi açıklamayı Adalet Bakanlığı yaptı. Bakanlık ölüm nedenini “Ağır spora bağlı kalp krizi” olarak açıkladı. Bakanlığın açıklaması şöyleydi: “Oda arkadaşının beyanına göre; Kozinoğlu’nun uzun süreli ve ağır spor yaptıktan sonra duş alıp odasına geldiğinde yatağında fenalaştığı ve tansiyonunun yükselmesi nedeniyle kendisine dilaltı hapı verildiği ve bu sebeple acil butonuna basarak görevlileri durumdan haberdar ettikleri anlaşılmıştır.”

Koğuş arkadaşları emekli Albay Hasan Atilla Uğur ve emekli Yüzbaşı Hasan Ataman Yıldırım ise ağır spor iddialarını reddetti. Yıldırım, İkinci Ergenekon Davası’nda mahkeme heyetine verdiği dilekçede de, “Avluda 60 dakika yürüdü. Sonra koğuştaki odasına çıkıp 45 dakika spor yaptı, bana göre ağır değildi” dedi. Kozinoğlu’nun oğlu Özel Kozinoğlu’nun da babasının daha önceden kalbiyle ilgili hiçbir rahatsızlığı bulunmadığı ve böyle bir rahatsızlık gerekçesiyle herhangi bir tedavi görmediğini de söyledi. (Aydınlık, 15 Kasım 2011). Özel Kozinoğlu, Takvim Gazetesi’ne de “Babamın kalbiyle ilgili hiçbir rahatsızlığı yoktu. Öyle iddia edildiği gibi ‘uzun süreli spor ve ağır spor nedeniyle öldü’ iddiaları da asla gerçeği yansıtmıyor” şeklinde açıklamada bulundu.

Öte yandan Kozinoğlu gibi üst düzey bir istihbarat görevlisinin MİT tarafından düzenli sağlık raporunun tutulması gerekmez mi? Kritik devlet görevindeki, üstelik özel devlet sırlarına ve istihbarat bilgilerine sahip kişilerin sağlığının neredeyse günlük takip edildiği biliniyor.

İstihbarat dünyasını bilen uzmanlar durumu şöyle anlatıyor: “Bugün zabıta ya da polis memuru olmak için bile kalp sağlığı belirleyici. Sağlık raporun olumsuzsa görev alamazsın. Kaldı ki MİT Orta Asya Başmüşaviri için tartışılmaz bile.” Bu konuda MİT’ten mahkemeye Kozinoğlu’nun sağlık raporuyla ilgili bir rapor ulaştırıldığı o dönemde basına yansımıştı. Ancak raporun aslı hiç ortaya çıkmadı.

Tartışmalı açıklamaların ardından kesin sonuç için Adli Tıp Kurumu’nun hazırlayacağı rapor beklendi. Adli Tıp Kurumu yaklaşık 3 ay sonra 11 Şubat 2011’de raporunu açıkladı ve Kozinoğlu’nun ölüm nedeninin “Kronik istemik kalp hastalığı” olduğunu duyurdu. Rapor üzerine Kozinoğlu’nun dosyası kapatıldı. Karara yapılan hukuki itirazlar da reddedildi.

ÇELİŞKİ2: ÜÇ RESMİ KURUMUN SAATLERİ NEDEN TUTMUYOR?

Bakanlık açıklamasında Kozinoğlu’nu taşıyan ambulansın saat 19:15’te hastaneye giriş yaptığını, acil doktoru ve dahiliye uzmanının tüm müdahalelerine rağmen Kozinoğlu’nun saat 19:30’da yaşamını yitirdiğini açıkladı. Ancak Silivri Devlet Hastanesi verdiği raporda Kozinoğlu’nun hastaneye getirildiğinde ölmüş olduğunu ifade etti. Raporda Kozinoğlu’nun durumu şöyle yer aldı: “Kozinoğlu saat 19.10’da ex (ölü) halde getirilmiştir. Acil serviste gerekli müdahalesi yapılmıştır. Saat 19.30’da ex (ölü) kabul edilmiştir.”

Adalet Bakanlığı’nın ardından Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamayla Kozinoğlu’nun ölümüyle ilgili soru işaretleri daha da arttı. İki resmi açıklama bir birini tutmuyordu. Adalet Bakanlığı olay günü ambulansın cezaevine 18.37’de geldiğini açıklarken, Sağlık Bakanlığı 112 acil servisinin kayıtlarına göre ambulansın saat 18.42’de cezaevine geldiğini bildirdi. Sağlık Bakanlığı, Kozinoğlu’nun 18.54’de ambulansa alınıp 19.10’da hastaneye ulaştırıldığını açıkladı. Adalet Bakanlığı ise Kaşif Kozinoğlu’nun 18.47’de ambulansa alınıp, 19.15’de hastaneye getirildiğini söylemişti.

Özetle;

Adalet Bakanlığı: 18:47’de hastayı alan ambulans saat 19:15’te hastaneye giriş yaptı, tüm müdahalelere rağmen saat 19:30’da yaşamını yitirdi. Adalet Bakanlığı’nın açıklamasına göre, cezaevinde ambulansın çağrıldığı 18:18 ile hastaneye varış saati olan 19:15 arasında yaklaşık bir saat var.

Silivri Devlet Hastanesi: Kozinoğlu hastaneye getirildiğinde ölmüştü. Raporda “Kozinoğlu saat 19.10’da ex (ölü) halde getirilmiştir. Acil serviste gerekli müdahalesi yapılmıştır. Saat 19.30’da ex (ölü) kabul edilmiştir” ifadeleri yer aldı.

Sağlık Bakanlığı: Kozinoğlu 18.54’de ambulansa alınıp 19.10’da hastaneye ulaştırıldı.

ÇELİKŞİ3: KOZİNOĞLU YOLDA NEDEN İKİNCİ AMBULANSA ALINDI?

Kozinoğlu cezaevinden çıkarıldıktan sonra yolda ikinci bir ambulansa naklediliyor? Neden? İkinci ambulansa neden ihtiyaç duyuluyor? Tıbbi yeterliliği olmadığı için mi? Ancak İstanbul Sağlık Müdürlüğü, bu iddiaları reddeden bir açıklama yaparak, ambulansın “hastayı sağlık kuruluşuna ulaştırıncaya kadar gerekli acil tıbbi yardımı yapabilecek yeterliliğe sahip” olduğunu belirtti. Hatta ambulansın fotoğraflarını da gönderen müdürlük, yeterliliğini göstermek için araçtaki teknik donanımı da tek tek sıraladı. O zaman ikinci ambulansa neden ihtiyaç duyuldu? 112’nin ambulansı 18.56’da ikinci ambulansla nerede karşılaştı? Ambulanslarda hangi personel görev yapıyordu? Savcılık her iki ambulans personelinin de ifadesini aldı mı? Diğer yandan 112 Acil Servis’e yapılan çağrılarda olaya en yakın ambulans yönlendirilir ve bir hasta için iki ambulans yollanması mümkün değildir. Eğer iki ambulans farklı merkezlerden yönlendirildiyse yolda Kozinoğlu’nun nakledildiği ikinci ambulans hangi kuruma ait? Soru işaretleri ortada.

ÇELİŞKİ4: ADLİ TIP’TA NEDEN BAĞIMSIZ GÖZLEMCİ BULUNMADI?

Kozinoğlu’nun otopsisinde bağımsız gözlemci yer almadığı, yer alması için başvuru bile yapılmadığı ortaya çıktı. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “otopsi” konusunu düzenleyen 87. maddesine göre; “Müdafi veya vekil tarafından getirilen hekim de otopside hazır bulunabilir…” Ancak başvuru yapılmadığı için, Kozinoğlu’nun otopsisine bağımsız adli tıp uzmanı, gözlemci olarak katılamadı. Türkiye’nin en önemli davasında yargılanan, en çok merak edilen, “Sır MİT’çi”, “kara kutu”, “hayalet” lakapları takılan bir kişinin otopsisinde bağımsız bir gözlemcinin yer almaması normal mi? Herkes bu soruyu sordu.

İLGİNÇ HIRSIZLIK

“Otopsi” tartışması sürerken Adli Tıp Kurumu’nun Yenibosna’da bulunan merkezinde ilginç bir hırsızlık olayı gerçekleşti. “Su sebili takmak ve silikon sıkmak” bahanesiyle Kimya İhtisas Daire Başkanlığı’na elinde bazı malzemelerle giren 30 yaşlarında bir kişi önce Kimya İhtisas Daire Başkanı Doç. Dr. Mahmut Aşırdizer’in odasına girdi. Aşırdizer’i odadan çıkarttı ve bir süre içeride yalnız kaldı. Masadaki ve ceketinin cebindeki cüzdan,cep telefonu gibi eşyalarını aldı. Ardından laboratuvara yöneldi. Aynı yöntemle teknik incelemeleri yapan uzman personeli de dışarıya çıkardı. Bir süre yalnız kaldıktan sonra ayrılırken masalardaki eşyayı alarak ortadan kayboldu. Kozinoğlu’ndan alınan kan, doku ve saç teli örnekleri de Kimya İhtisas Dairesi’nde bulunuyordu. Polis, bina kamera görüntülerine el koydu ancak 22 Kasım 2011’de gerçekleşen olayın ardından bir kişi gözaltına alındı ve hırsızlıktan yargılandı.

ÇELİŞKİ5: FETÖ BASINININ KAMPANYASI

– FETÖ’nün Aksiyon dergisi, 21 Kasım 2011 tarihli kapak haberinde Kozinoğlu’nun ölümü için “Asla çözülemeyecek ölümlerden” dedi. Ölüme “alfa radyoaktivite zerreciklerinin” neden olduğunu öne sürdü. Turgut Özal’ın ölümüne benzetti.

– FETÖ’nün Zaman gazetesi 5 Şubat 2012’de yayınladığı bir haberde Adli Tıp uzmanlarına dayanarak “kalp krizi vakalarında rastlanan temel verilerin tespit edilmediğini” iddia etti.

– Bugün gazetesi yazarı FETÖ’den tutuklu, eski savcı Gültekin Avcı, Kozinoğlu’nun bulgu vermeyen kimyasallarla öldürüldüğünü öne sürdü.

– STV aylarca Kozinoğlu’nun öldürüldüğünü iddia etti.

Yayınların ortak vurgusu şuydu: Kozinoğlu itirafçı olacaktı, Ergenekon konuşmadan susturdu!

Bir taşla iki kuş vuracaklardı. Hem Kozinoğlu’nu susturacaklar hem de suçu Ergenekon’a yıkacaklardı. Söz konusu yayınlar, FETÖ’nün bildik suikastlar taktiğini akıllara getirdi. Behçet Oktay, Hrant Dink, Rahip Santoro, Danıştay baskını, Malayta Zirve Yayınevi olayı… Hepsi böyle kurgulanmıştı.

MEKTUPLARINDA NELER VAR?

Kozinoğlu, 2011 Eylül’ünde ve ölmeden kısa süre önce Aydınlık gazetesine kendi el yazısıyla gönderdiği mektuplarda çok önemli açıklamalarda bulundu. Kaynak Yayınları tarafından “Kozinoğlu’nun mezara götürmediği sırlar” adıyla kitaplaştırılan mektuplarda özetle şu ifadeler yer aldı:

FETÖ’NÜN MİT’E ÇÖKME PLANI

“Şu anda dışarıdan kendi adamlarını MİT’in en kritik makamlarına ki bunların tamamı Fethullah Gülen grubuna mensuptur getiren AKP, MİT çalışanlarının bütün hayallerini tıkamış, MİT personeli korksun ve sesini çıkarmasın diye de benim gibi bir adamı yurt dışı görevinde iken içeri tıktırmış ve gözdağı vermiştir. MİT’in tabanında çok büyük bir infial mevcuttur.”

“FETÖ okullarından MİT’e yüzlerce kadro geçişi oldu.”

AKP İÇİ SAVAŞLAR

“B. ARINÇ ve GÜL ortaklaşa, Tayyib’i aradan çıkarıp, Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığı paylaşacaklar. Başta C. Çiçek, Sağlık Bakanı, F. Gülen vb. Bazı AKP’liler böyle istiyor.”

“Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan bir brifingde Tayyip Erdoğan için şunları şöylüyor: ‘İki cami arasında beynamaz… Bir şahsa ya da ülkeye mi bağırıp çağırıyor, peşinden gizli gizli ‘Nasıl barışırım’ın çarelerini arayacaktır.”

“Feridun Sinirlioğlu’nun en büyük ideali, müsteşarlık sonrası ABD’ye büyükelçi olmaktır.”

ABD’YE KARŞI YAPILABİLECEK HAMLELER

“ Adana İncirlik (üssünün) faaliyetinin durdurulması kapatılması…

– Füze kalkanı askıya alınacak (daha tesis edilmedi).

– ABD, o bölgede benim ne yapabileceğimi en iyi bilen ülkedir.

– Ladin ve 11 Eylül gerçeklerini açıklarız.”

MEHMET EYMÜR İLE NEDEN DÜŞMANLAR?

Mehmet Eymür, Kozinoğlu’nun MİT’e girmesini engellemeye çalıştığını ancak başaramadığını öne sürmüştü. Oysa Kozinoğlu’nu KontrTerör Merkezi’ne alan bizzat Mehmet Eymür’ün kendisiydi. Çünkü merkezin başında Eymür vardı. Merkezin karanlık faaliyetleri nedeniyle Kozinoğlu ile Eymür’ün arasının açıldığı biliniyor. Zaten Kontr Terör Merkezi, yasadışı faaliyetleri nedeniyle kapatılmıştı.

Kozinoğlu, el yazısı savunmasında Eymür’ün sürece dahliyle ilgili şunları yazdı:

“Savcı bey sorgum yapılırken (ifade tutanağımın 2’nci sayfasında mevcuttur) sürekli sözü Mehmet Eymür’e getirerek, “Mehmet Eymür ile aranda ne problem var diye soruyor. O anda anlamadım. Zaten sorgumda soruların yüze 90’ının odatv olayı ile hiçbir ilgisi yokken, bana neden sorulduğunu anlamamıştım. Sonra iddianame yayınlandığında anladım. 134 sayfalık iddianamede benimle ilgili olan 4 sayfanın hemen hemen 3.5 sayfasında Mehmet Eymür’ün web sitesinden 10 yıldır yayınladığı ve benim cevap vermeye bile değer bulmadığım yalanlardır.”

 

FETÖ OKULLARINA KARŞI FAALİYETİ

“Söz konusu okulların 1. düşmanı İran’dır. Fethullah Gülen hareketi, ABD İran’ı sevmediği için İran’ı düşman bellemiştir. Anılan ülkelerde belirttiğim şahıslar, özellikle okul müdürleri o ülkelere ilişkin raporlarını da belli periyotlarda anılan ülkelerdeki CIA temsilcileri ile paylaşmaktadır. Ayrıca o şahıslar o ülkelerden bayanlarla evlenip o ülkenin pasaportlarını da almaktadır…”

“Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Afganistan, Tacikistan’daki Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA), Türk Hava Yolları (THY), büyükelçiliklerdeki eğitim, ticari, ekonomik, din ve kültür müşavirliklerinin tamamı F. Gülen’ciler tarafından kapatılmıştır. Söz konusu ülkelerde F. Gülen’ci olmadan iş yapmak, ticaret vb. hiçbir faaliyet yaptırılmamaktadır.”

veryansıntv