İyi Parti'nin kuruluş sürecinde Meral Akşener'in arkasına dizilip video çeken "FETÖ mağdurlarını" hatırlıyorsunuzdur. Hani Akşener "Ali, buraya FETÖ girebilir mi?" diye soruyor, Ali Türkşen de "sıkar abla" diye yanıt veriyordu. Koca insanlar, yaşlarına, konumlarına bakmadan böyle "komikli" videolar çektiler. Allah kimseyi "Z kuşağı" denen yapay garabetin kuyruğuna takmasın. Sempatik olacağız diye kendi kendilerini maskara ediyorlar. Bir de arkada Kurtlar Vadisi müziği falan...

Aradan üç yıl geçti. Meral Akşener'in arkasına mafya fedaisi gibi dizilip "sıkar abla" diyen dört kişi de İyi Parti'den istifa etti. Önce emniyet müdürü Fatih Eryılmaz, sonra tuğgenerel Ali Aydın, peşinden albay Ali Türkşen ve son olarak üç gün önce gazeteci Vedat Yenerer.

Dördü de benzer sözlerle ayrıldılar. Partinin FETÖ ve PKK ile olan yakınlığını gerekçe gösterdiler. Buna ek olarak Ali Türkşen, "Biz dört FETÖ mağdurundan birimizi bile vekil yapmadılar." diye bir sitem dile getirdi.

VİTRİN OLMAK
En hazin olanı, "bizi vitrin yaptılar" itirafı. Hepsi söylüyor bunu. Partide FETÖ dostları cirit atıyor ama bu "FETÖ mağdurları" kurucu yapılarak İyi Parti'nin FETÖ'ye yakın çizgisi örtülmüş. Yani camekâna bakan şekerlemeleri görüyor ama dükkânın arka tarafında karanlık işler dönüyor. Zaten Ümit Özdağ da üç kurucu liderinden biri olarak başladığı İyi Parti macerasını, partideki FETÖ'cü yapılanmayı ifşa ederek sonlandırmadı mı? Yusuf Halaçoğlu, Özcan Yeniçeri, İsmail Ok gibi isimleri de buraya ekleyelim.

İlginç olan, üçü FETÖ'nün ErgenekonBalyoz kumpasında hapse atılmış, biri de FETÖ'nün 15 Temmuz Amerikancı kalkışmasında gazi olmuş 4 ismin de başta durumu anla(ya)mamış olması. Belki de anlamak istemediler. Belki de anladılar ama Ali Türkşen'in dediği gibi "vekil olma" heyecanına kapıldılar.

NEDEN GÖR(E)MEDİLER
Anlamalıydılar çünkü, Akşener korsan MHP kongresi toplamaya çalıştığı anda rengini belli etmişti. MHP'yi bölüp, milliyetçilerin bir kısmını CHP üzerinden HDP'nin yanına yapıştırma projesini görmeliydiler. Polis bariyerine dayanarak verilen "turuncu" pozlar onları uyarmalıydı. Aydınlık, ilk andan itibaren bütün bağlantılarını yazdı, adını da koydu: Gladyo'nun Kraliçesi. Şimdilerde istifa sırasına giren bu isimler o dönem bize hücum ettiler. Hâlbuki kuru sıkı atmıyorduk. Akşener'in İçişleri Bakanlığı döneminde FETÖ'yü emniyette yükseltip, Genelkurmay'ı nasıl dinlettiğinden başlayıp, parti yönetimine getirdiği NATO/YATA'cıları, Soros foncularını isim isim yayınladık. HDP ile ortak anayasa çalışmalarını dâhi ilk biz ifşa ettik.

İstifacılar, başta bu isimlerle bir arada olmakta beis görmediler. Fakat baktılar ki kendileri azınlık, bunlar çoğunluk, tekkeyi terk etmeye karar verdiler. Hem de zehir zemberek sözlerle. İnsan hayret ediyor: Partinin FETÖ ile iç içe geçtiğini, PKK ile yan yana konumlandığını nasıl bu kadar geç görebildiniz? Neyse, geç olsun güç olmasın.

Aslında "sıkar abla" prodüksiyonu için kamera karşısına geçtiklerinde durumu anlamaları beklenirdi. Mesela bizim aklımıza "içimize FETÖ girebilir mi" diye video çekmek gelmez. Çünkü içimize FETÖ giremez. 40 yıldır ölümüne mücadele ediyoruz. Böyle bir video çekme ihtiyacı dahi, ortamın FETÖ kaynadığının alâmetidir. Bu dörtlü acaba önlerine kamera konduğunda birbirlerine ""hayırdır inşallah" demediler mi?

DERSLER
Geç de olsa uyanmaları ve "bizi vitrin yaptılar" itirafı önemli. Ama yine de bu kişilere güvenip o partiye katılan ya da oy verenlerin veballeri de biraz olsun boyunlarında duruyor. "Falanca paşamız varsa, orada yamuk iş olmaz", "Filanca emniyet müdürümüz sağlam adamdır, olduğu yerde FETÖ barınamaz", "Sonuçta albayımız 'sıkar abla' dedi, orada ne işi var FETÖ'nün" diyerek bu partiye güvenen insanlar oldu.

Akşener'in arkasına geçip onu aklayan videoda figüran olmayı içlerin sindiren bu isimlerin istifası önemli dersler içeriyor. Kendisini milliyetçi, vatansever olark tanımlayan insanların Atlantik rüzgârlarına açık olduklarını gördük. Siyaseti, cepheleşmeleri, ilişkileri kavrayamadıklarını anladık. "Yeni siyasi hareket" heyecanına hızla kapıldıklarını; reklamdan, sosyal medyadan, biraz alkıştan hızlı etkilendiklerini, buldumcuk olduklarını gördük. "FETÖ mağdurları" ifadesini, yazının başında bu yüzden tırnak içine aldık. Bunu bir "paye" olarak gördüler. Bu "payenin" kendilerine sonsuz bir dokunulmazlık ve haklılık bahşettiğini zannettiler. Ve düzen böyledir, kendilerini "FETÖ mağduru" diye tanımlayanları, FETÖ'nün yanına taşıyıverir. Tıpkı kendilerine "milliyetçi" diyenleri HDP ile aynı ittifaka sürüklediği gibi. Umarım, bunu açık olarak görebiliyorlardır.

Dertleri FETÖ ve PKK ile mücadele etmekse, ülkemize pranga vuran Amerikan emperyalizmine kafa tutmaksa, üretenden yana bir ekonomi kurmak istiyorlarsa bunu 50 yıldır bedel ödeye ödeye yapan Vatan Partisi var. Buyursunlar, gelsinler, parti onların. Üstelik Doğu Perinçek'le "sıkar abi" diye video çekmelerine de gerek de yok. FETÖ ile mücadele tarihsel garanti altında. Tabii dertleri gerçekten buysa.

Bu yazıdan dolayı bize kızmayın. Egoları bir kenara bırakın. Neden Akşener yerine sizleri eleştirdiğimiz üzerine biraz kafa yorun.

UTKU REYHAN
AYDINLIK GAZETESİ