TürkiyeFransa maçı, eşine az rastlanır bir skandala sahne oldu. Fransız yayıncı, milli takımımızın gol sonrası sevincini ekrana getirmedi. Sebebini biliyorsunuz, milli sporcularımızın terörle savaşan Mehmetçiğe gönderdiği selamlar Batılıları ciddi biçimde rahatsız etmiş durumda. Dolayısı ile bu, sıradan bir sansür hadisesinden ibaret değildir.

Futbolcular, golden sonra bir şükran ve saygı ifadesi olarak çeşitli hareketler yaparlar. Örneğin, yumruğu havaya kaldırmak, eli kalbe götürmek, istavroz çıkarmak veya secde etmek gibi... Bunlar, sporun ruhuna aykırı, ırkçı, ayrımcı mesajlar içermediği sürece normaldir. Ancak, mesela bir futbolcu, maçta Nazi selamı verirse, bu hem bir etik ihlal hem de bir suç teşkil eder. İşte Batılıların yaptığı şey, bir sporcunun, kendi ülkesinin terörle mücadele eden askerlerine verdiği selamı “Nazi selamı” gibi kodlamak, dolayısı ile sadece Türk hükümetini değil, tüm Türkleri “faşist” olarak nitelemektir. Nitekim, Alman ve Fransız basını bu küstah benzetmeyi açıkça ifade etti. Oysa aynı selam daha birkaç yıl önce Fransız futbolcular tarafından Macron karşısında da verilmişti!

TÜRK SPORCULARA CADI AVI

Millilerimizin Arnavutluk maçında asker selamı vermesinden beri, Avrupa’da sadece spor camiası değil, tüm kamuoyu Türk futbolcuların hareketlerini izlemek için seferber olmuş durumda. Adeta bir cadı avı yaşanıyor.

Hamburg’un St. Pauli takımı, oyuncusu Cenk Şahin’i takımdan kovdu. Sebebi, Cenk’in sosyal medya hesabından “Mehmetçiğimizin yanındayız.” demesi idi. Bu kararda St.Pauli’nin sol görüşlü taraftar grubunun baskısı etkili oldu.

Alman milli takımının iki Türk oyuncusu İlkay ve Emre’nin, milli takımımıza dair bir sosyal medya gönderisini beğendikleri için maruz kaldıkları tehdit ve baskı ise tam bir kara mizah örneği oldu. Futbolcular, beğenilerini geri almak zorunda bırakıldılar. Aynı şekilde, Arnavutluk maçında bu selamı vermiş olan Kaan Ayhan, bu baskı yüzünden Fransa maçında gol sevincini arkadaşları ile paylaşamadı. Almanya’daki tuhaflıklar öyle bir hal aldı ki yerel futbol federasyonları peş peşe “asker selamına karşı hazırlıklı olduklarını” açıkladılar. “Selama müdahale için nasıl bir hazırlık yapmış olabilirler ki?” diye düşünürken, Münih’ten amatör bir Türk takımı hakkında “soruşturma başlatıldığı” haberi geldi. Almanların “selamofobisi” mahalle takımları düzeyine inmişti!

Eş zamanlı olarak İtalyan takımlarında oynayan Türk futbolcular için de bir linç kampanyası başladı. İtalyan siyasetçiler ve gazeteciler, Türk futbolcuların İtalyan kulüplerinden kovulmalarını talep ettiler.

TÜRKLERE KARŞI 'MİLLİ BİRLİK'

Fransa’da yaşananlar ise hepsinden önemlidir. Çünkü, Fransız siyasetçiler konuya ciddi biçimde müdahil oldular. Spor bakanı, UEFA’nın Türkiye’ye karşı sert yaptırımlara gitmesini talep etti, dış işleri bakanı maça gitme planını iptal ederek milli takımımızı protesto etti. Merkez sağ UDI partisinin başkanı Lagarde, “Kürt müttefiklerimizin yanında olmamız lazım” dedi. Milliyetçi Marine Le Pen de UEFA’yı Türkiye’ye yaptırımlar uygulamaya davet edenler arasındaydı.

Ama bunların içinde en dikkate değer sözler sosyalist/komünist başkan adayı JeanLuc Melenchon’dan geldi. Bizdeki Batı hayranı muhaliflerin de gözdesi olan Melenchon, “Türk futbolcular sporcu değil düşman askeridir, o şekilde muamele görmelidirler” diyerek benzeri görülmemiş bir provokasyona imza attı. Fransızlar Melenchon’un çağrısına uysalardı, herhalde futbolcularımızı “düşman askerleri” gibi öldüreceklerdi! Cezayir başta olmak üzere tüm sömürge dünyasından çok iyi katliam deneyimine sahip olan Fransızların bu kez bu çağrıya uymamış olmasına şükretmeliyiz.

Avrupa’da aşırı sağdan aşırı sola, tüm siyasetçilerin Türk düşmanlığında birleşmiş olması bize bir mesaj vermelidir. Sorunun boyutları, bizim haklı davamızı Batılılara anlatamıyor olmamızın ötesine geçmiştir. Doğrusu, Avrupa’da faşizm hortlamıştır ve bu seferki yakıtı, bin yıllık bir nefretin ürünü olan Türk düşmanlığıdır.


Aydınlık