GÖKHAN BÜYÜK

Aydınlık’a konuşan İlahiyatçı Yazar Nazif Ay, Diyanet İşleri Bakanlığının bu tutumunun çok değerli olduğunu söyledi. 

Nazif Ay, orucun hangi şartlar altında tutulması, hangi durumlarda tutulmaması gerektiği konusunda aydınlatıcı bilgiler verdi. İslam dini insanların beş hususta korunmasını istiyordu. Ay, şöyle sıraladı: nefsin korunması, aklın korunması, malın korunması, neslin korunması, dinin korunması. Başrolde nefsin korunması, yani insanın kendisini koruması olduğunu belirten Ay, insanın kendisini koruyamadığı bir durumda oruç tutmasının zararlı olacağını ifade etti. Ay şöyle konuştu: 

“Çünkü insan öz varlığını iyi koruyamazsa akıl sağlığını da koruyamaz. İnsan kendi varlığına özen göstermezse malını, mülkünü de muhafaza edemez. Yine çünkü insan kendine ilgi ve dikkat göstermezse, insanlığa ve ailesindeki bireylere de gereken özeni gösteremez. Ve en son çünkü insan kendisine mukayyet olamazsa, kendisine gerekli önemi gösteremezse dinine de sahip olamaz. Dolayısıyla koronavirüs günlerini yaşadığımız bugünlerde önlemlere daha fazla dikkat etmeliyiz.” 

'BAŞKALARINI DA KORUMAKLA YÜKÜMLÜYÜZ' 

“Pek çok kişi farz kavramını bazen yanlış anlıyor. Farz Allah’ın emri demektir ve insanlarımız farz kavramının bize gereklilik olarak bir şey söylemesi için mutlak Kuran’da geçmesi gerektiği gibi bir anlayışa sahip. Halbuki farz illa Kuran’da bizzat ismi zikredilerek oluşan bir emir değildir. Genel kurallara bağlıdır. Bakara suresinde 'Ey iman edenler. Kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayın' deniliyor. Bu emir yaşamda karşılaştığımız pek çok olayın şifresidir. Yani bir kişi, 'Trafikte kırmızı ışıkta geçmek Kuran’da geçmiyor, böyle bir ifade yok. Bu nedenle bunu ihlal etmek normaldir' diyemez. Koronavirüs olayının yaşandığı bugünlerde de önlemlere riayet etmek hem farzdır hem de bizden dolayı başkalarına gelebilecek zararı önleme noktasında da gereklidir. Çünkü kul hakkı denilen bir kavram vardır. Biz sadece kendimizi değil başkalarını da korumakla yükümlüyüz. Bundan dolayı gerekli önlemleri alma noktasında hem kendimize, hem de kendi varlığımızın dışındaki insanlara, hayvanlara, bitkilere karşı sorumluluğumuz vardır. Bu sorumlulukları yerine getirmek hepimiz için dini vecibedir, yani sorumluluktur.“ 

'SAĞLIKLI KİŞİLER DE DİKKATLİ OLMALI' 

Diyanet İşleri Başkanlığının bilim insanlarına işaret etmesinin çok değerli olduğunu söyleyen Ay konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Bilim insanlarının uyarılarına baktığımız zaman, durumu pozitif çıkan hastaların zaten oruç tutmaması gerektiğini, hatta durumu kritik olanların da tutmaması gerektiğini ifade ediyorlar. Ben de şöyle söylüyorum. Diyanet İşleri Başkanlığının Bilim Kurulunu bu konuda otorite görmesi çok önemli bir husus. Çünkü bizim birebir ne yapmamız gerektiğini, metabolizmamızın ne kadar etkilenebileceğini, bağışıklık sistemimizin ne kadar zarara maruz kalıp kalmayacağını bilen en etkin kurum, sağlık kuruludur. Bunların genelinin görüşü, evet pozitif hastalar veya durumu kritik olan hastalar oruç tutamaz. Zaten İslam dini de bunu 'Hasta olan, mazereti olan kişi oruç tutamaz' diye söylüyor. Yalnız beni burada en çok ilgilendiren taraf şu: Biliyorsunuz koronavirüs bağışıklık sistemini zayıflatıyor ve bağışıklığa zarar veriyor. Eğer böyle bir tehlike varsa sağlıklı kişilerin de dikkatli olmaları gerekiyor. İnsanların kafasında sağlıklarına zarar verecek bir durum oluşabileceğine dair bir husus varsa oruçlarını gelecek zamanlara ertelemeleri gerekir. 

"En önemlisi insanın kendi sağlığıdır. Sağlık olmadığı takdirde ibadet de olamaz. O yüzden ibadet sağlığa bağlıdır. Kişinin sağlığı olmadığı durumda ibadet de ortadan kalkar. Fıkıhta bir örnek anlatılır: Bir cami içerisinde ibadet ederken dışarıdan imdat sesi gelirse herkesin namazı bırakıp o imdat sesine yönelmesi ve yardım isteyen kişiye yardım etmesi gerekir. Aksi halde herkes manen sorumlu olur.”