Bir dostum, “Cinsellik saçma bir eylemdir diyen Tolstoy’un 13 çocuk yaptığını öğrendiğimden beri kimseye güvenim kalmadı” derdi. Ancak İmam’a küserek Cami boykot edilmez. Tolstoy’un sözüne itimat etmeyerek topyekûn güven kaybı yaşanmaz. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını eleştiren Yılmaz Özdil Barış Pınarı operasyonuna ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek verdi; “Başka Türkiye yok. Dik dur, eğilme, yanındayız...Ecevit gibi dirayetli ol canımı ye” mesajıyla taraftar ve muhalif birçok kimseyi şaşırtmayı başardı. Özdil, operasyon ve Kıbrıs çıkartması hakkında abuk sabuk konuşan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı da eleştirmişti. ABD ile varılan mutabakat sebebiyle Hükümetin bizi yeniden oyuna getirdiğini Ecevit gibi dirayetli davranamadığını söylüyor.

Özdil, Hükümet erbabının başarısızlığını ve yeteneksizliğini akademik ve mesleki özgeçmiş ve kariyerleriyle ilişkilendiriyor. Tarihin şahit olduğu en aptal başkana sahip olan ABD’den gelen heyetin sahip olduğu yeteneklerini, güçlü altyapılarını, tecrübelerini övüyor. Hangi kaynağı söylemişse, Suriye İstihbarat Başkanının İskenderun kökenli olduğunu iddia ediyor. Suriye gibi bir devletin bile görevlendirme yaparken o makama uygun olan kişileri getirdiğini ama bunu mevcut hükümetin yapmadığını iddia ediyor. Bugün Suriye istihbarat başkanını seçerken bile sorun yaşadığı ülke hakkında uzman olduğunu iddia eden Yılmaz Özdil, Suriye’de bu atamayı yapan Esad’a Ekim 2013’te Halk TV’de “Hacivat, bedevi, ahlaksız katilden mi öğreneceğiz demokrasiyi, Başbakanıma (Erdoğan) hakaret edemez. Bu laflar ona yedirilmeli. Bu arkadaşın (Esad) ve babasının Suriye’de beslediği terör örgütünün sayısının haddi hesabı yok” demişti. Kıssadan hisse Yılmaz Beyin politik savrulmaları ve nabza göre şerbet vermesi tescillidir.

“Bizim hükümet yetkilileri alanlarında uzman değil” diyen Özdil, Akar’ın Savunma bakanı olacak kapasiteye, İmam hatip kökenli Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Reisi Cumhur olacak beceriye, vizyona, dehaya ve dirayete sahip olmadığını söylüyor. O vakit Barış Pınarı kararını alan, yöneten ve olması gereken hasletlere sahip olmayanın neden yanında oldun? Yılmaz Özdil çelişkileri iyi yakalıyor, tespit ediyor ve genelde taşı gediğine koyuyor. Ancak her konuda uzman olduğuna inandığı için çoğu kez yanılıyor. Nesnel durum tahlilinden ziyade öznel koşullara göre konumlandığı ve tepki verdiği için özellikle Suriye konusunda çok hata yapıyor.

KAZANAN TÜRKİYE, SURİYE, RUSYA KAYBEDEN ATLANTİK

Yılmaz Özdil 19 Ekim 2019’da, “Ateşkes yaparak destan yazdık!” yazısında ABD ile varılan mutabakatı eleştiriyor. Bunu hezimet olarak görüyor; “Harekâtı başlatarak zafer kazanmıştık... Harekâtı durdurarak zafer kazanmış olduk... Şimdi sırada geri çekilerek zafer kazanmamız var” demiş. Bu ifadeleriyle kastı Erdoğan hükümetinin icraatları ile alay etmek. Zaten yazının tümünü okuduğumuzda bu gayet açık. Hatırlayınız, yazılarımızda, “bilmeyenin bilene karşı bir savı olmaz sadece cahilliği, iftirası, fitnesi olur” ifadesini sıkça kullandık. Yılmaz Bey birçok eleştirisinde haklı. Ancak Hz. Ali’nin ‘Hak söyler Batıl arzular’ sözüne uygun davranmaktan kaçınmalı. Sayın Özdil’in, gazetemiz yazarlarından Atakan Hatipoğlu’nun ‘Çatışan Güvenlikler’ yazısını okumasını tavsiye ediyoruz. Zira, Barış Pınarı Operasyonu ile kazanan cephede Rusya, Suriye ve Türkiye var. Kaybeden cephede ABD, SDG/PKK, Fransa, İngiltere ve İsrail var.

Sayın Özdil’in iddia ettiği gibi Suriye sahasındaki gelişmeler ABD tehditleri ve gücü sayesinde yön alıyorsa, SDG/PKK’nın “8 senede elde ettikleri kazanımları 8 günde kaybettiler” feryadı atan İsrail ve Batı medyasının ve politikacıların bu hezeyanlarının sebebini araştırsın. Ayrıca Salı günü hasıl olacak PutinErdoğan zirvesi ile Rus, Türk ve Suri güvenlik temsilcilerinin toplantılarını yakinen takip etsin. Ama özellikle Dr. Doğu Perinçek’in Milletimizle paylaştığı Rusya Federasyonu devletinin 17 Ekim 2019 tarihli çözüm önerilerini dikkatlice okusun.

SOÇİ ZİRVESİNDE RUSYA’NIN HEDEFİ

Birkaç maddesini buraya taşıyalım gerisini Aydınlık gazetesinde okuyabilirsiniz:

Rusya’nın ana hedefi ABD ve Fransa’yı Suriye topraklarından çıkarmaktır. Tam da bu nedenle Rusya Türkiye’nin harekâtına karşı çıkmamakta ve bu konuda Beşer Esad’ın da uyum içinde olmasını sağlamaktadır. Moskova için Suriye meselesinin çözümü, ancak Suriye toprakları içindeki Batı ordularının arındırılmasıyla mümkündür. Türkiye, bu çerçevede bu amacın gerçekleşmesine yardım eden dost kuvvet olarak değerlendirilmektedir. ABD, Fransa ve İsrail, Kürtleri (bunlara Kürt teröristler de dâhildir) destekledi, bu nedenle Türkiye’nin Rojava’ya harekâtı, Batı güçlerinin çıkartılmasını sağlayan önemli ve olumlu bir şey olarak görülmektedir.

Türkiye’nin Rojava’ya harekâtının kabul edilmesi, İdlib’deki sorunun çözümüyle bağlantılıdır. Ankara’nın kontrolündeki muhalif güçler, oyun dışına çıkarılmalıdır. En saldırganları Libya’ya gönderilebilir, ılımlılarına af uygulanacaktır. Rojava harekâtı Erdoğan’a bunu yapma imkânı vermektedir ve bu durumda Erdoğan [muhalif güçler nezdinde] bir itibar kaybına da uğramayacak, öyle ki Rojava’daki başarılı harekât onun konumunu güçlendirecektir.

Sayın Özdil muziplik ve hükümetle alay etsin diye söylemiş ama “Harekâtı başlatarak zafer kazanmıştık... Harekâtı durdurarak zafer kazanmış olduk... Şimdi sırada geri çekilerek zafer kazanmamız var” demiş. Elhak doğru bir tespit.


Aydınlık