Hepimizin mahallesinde, sokağında “Buraya çöp dökülmez” yazan duvarlar vardır. Ne hikmetse, o yazıların altında hep çöp yığınları vardır. “Çöp dökülmez” yazan yere ya da sokağa çöp atanı uyarın, alacağınız cevap bellidir: “Herkes buraya atıyor.”

Otopark sorununda da böyledir. Engelliler için ayrılan yerler hep doludur. Engelli yerine park edeni uyardığınızda üstünüze yürümüyorsa vereceği cevap bellidir: “Herkes buraya park ediyor.”

Günlük hayattaki bu anlayış siyasete de yansımıştır.

Bir belediye başkanı adayının devletin valisine “İt” demesini eleştirdiğinizde, destekçileri hemen şu cevabı verir: “Onlar da çiftçiye, 'Ananı al da git' demişti.”

C partisinin adayının A partisinin adayından farkı olmadığını, onun da aynı programı savunduğunu, rantçı olduğunu, halkın sorunlarını çözemeyeceğini, kendi cebini dolduracağını söylersiniz. C partisinin destekçileri hemen yapıştırırlar: “A partisi yeterince çaldı, biraz da o çalsın, ne olacak.”

FETÖ ile yürümeyin dersiniz, yapıştırılar: “Onlar FETÖ ile kol kola girmişti.”

PKK ile birlikte hareket etmeyin dersiniz, yapıştırırlar: “Ama onlar da açılım yaptı.”

Kısaca, yanlışı yanlışla savunmaya pek meraklıyızdır.

MODA VE POPÜLİZMİN ANLAMSIZLIĞI

Bunun son örneğini, PuCCa takma adlı sosyal medya fenomeninin, uyuşturucuya özendirmek suçundan hapis cezası alması sırasında gördük.

Davada yaptığı savunma, moda ve popülizmin anlamsızlının bir itirafıydı: “Uyuşturucu kullanma hakkın olsaydı hangisini seçerdin paylaşımım ise anlamsız ve moda olduğu için bir paylaşımımdır.” Ün için, moda için PuCCa'nın içine düştüğü durum, sosyal medya çöplüğünü gözler önüne sermek için çarpıcı bir örnek.

PuCCa, ceza aldığınu duyururken ağlıyor, “Adam mı öldürdüm” diye soruyordu. Sosyal medyada hemen olay oldu. Destek mesajları yağdı fenomene. Hep aynı yorumlar: “Tecavüzcüler, tacizciler dışarıda. Hayvana işkence eden dışarıda. PuCCa'ya verilen bu ceza adaletsiz değil mi?”

Bu savunma, herkes döküyor biz de çöp dökelim, herkes engelli yerine park ediyor biz de edelim, herkes çalıyor biz de çalalım anlayışının meşrulaştırılmasından başka bir şey değildi.

UYUŞTURUCU PEYNİR EKMEK GİBİ SATILIRKEN...

Türk Ceza Kanunu'nun 190. maddesinde uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırıcı hareketler, suç olarak tanımlanmıştır. PuCCa suç işledi. Ceza aldı. Türkiye'de uyuşturucu sorunu diye bir gerçek var. Birçok uyarıcı madde okul önlerinde peynir ekmek gibi satılıyor. Uyuşturucu kullanımı 910 yaşlarına kadar düştü. Böyle bir dönemde en çok gençlerin takip ettiği, kendine sosyal medya fenomeni diyenlerin sözlerine dikkat etmesi gerekiyor. Aksini yaptığında cezasını çekmesinde, yanlış olan bir taraf yok. Bunun savunulacak bir yanı yok. Yanlışı, yanlışla savunmamak gerek. Eştirimizi şöyle yapsak daha doğru değil mi: “PuCCa suç işledi ve hak ettiği cezayı aldı. Tacizciler, tecavüzcüler de hak ettiği cezayı almalı, bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmalı.”

Fakat yanlışta ısrarcıyız. Sahte mağduriyetler yaratıyoruz ve bunu savunuyoruz. Üstüne üstlük kahramanlaştırıyoruz. Kırmızı Kedi gibi yayınevleri bu suçlulara sahip çıkıyor. Onun için imza günü düzenliyor. İnsanlar kuyruğa giriyor, alkışlarla karşılıyor. İmza günü için tatilini yarıda kesen de var. Sarılıp ağlayan da. Sahi, uyuştucu ticareti yapmaktan suçlu bulunan Deniz Seki de kahraman gibi cezaevine girip, kahraman gibi çıkmamış mıydı?

Gerçek adalet arıyorsak, önce yanlışı yanlışla savunmamayı öğrenmeliyiz.


Nadir Temeloğlu

Aydınlık