M. Kemal Paşa önderliğinde 19 Mayıs 1919’da başlayan, Büyük Taarruz ile doruğa çıkan, işgalci düşmanın 9 Eylül 1922’de denize dökülmesi ile zafere ulaşan Türk Devrimi’ni 'Dünyayı (özellikle mazlumlar dünyasını) sarsan üç yıl' olarak nitelemek yanlış olmaz


Her şey Mustafa Kemal Paşa’nın 100 yıl önce Samsun’da kara ayak basması ile başladı. Bunun bir yolculuk, bir hava değişimi olmadığı ilk günden belliydi. Bu bir kalk borusu, bir ayaklanma çağrısı idi. Haksız bir barışı Türklere dayatan Batılı büyük devletlere, onlarla işbirliği içindeki padişaha vb. karşı bir ayaklanma çağrısıydı… Olaylar hızla gelişti... Amasya Buluşması, Erzurum ve Sivas Kongreleri derken Kuvayı Milliye oluştu. Millet kalk borusuna yanıt verdi, harekete geçti. Kuvayı Milliye başkenti Ankara ile buluştu. Hakimiyeti Milliye forsu göndere çekildi. 

Milli Mücadelenin dönüm noktası Sakarya savaşı idi. Ankara’nın çok yakınlarına kadar yaklaşan düşman orduları Sakarya’da yenilgiye uğratıldı. Ankara kurtulmuştu.

SAKARYA’DAN AFYON’A…

Milli Mücadelenin kaderini değiştiren Sakarya Savaşı'ndan (Ekim 1921), Afyon’daki Büyük Taarruza (30 Ağustos 1922) kadar dünya nefesini tutarak dikkat kesildi. Ankara’nın sessiz sedasız nihai kapışmaya hazırlandığını sağır sultan duydu. Sovyet elçisi bile cepheye gidip askerlerle bir araya geldi, Azerbaycan yardım elini uzattı. Hint Hilafet Hareketi’nin temsilcileri Ankara’da M. Kemal Paşa’yı ziyarete geldiler. (Bunlar en bilinenler, gerisini bulup çıkarmak bizlere düşüyor.) Batılı gazetecilerden biri giderken öteki Ankara yolunu tutuyordu.  

Ankara, Sakarya’dan Afyon’a mazlumlar dünyasının göz bebeği idi. 3. dünyanın o yıllarda, o koşullarda doğduğu bile söylenebilir.

Sakarya Savaşı Milli Mücadele'ye ikircikli bakanlar için uyarıcı oldu; Fransa İngiltere’den koparak Türkiye ile anlaştı. Sovyetler, Ankara hükümeti ile ilişkilerini sıklaştırdılar. Dünyanın dört bir yanındaki mazlum kitleler, özellikle sömürge yönetimleri altında yaşayan Müslüman kitleler, Anadolu’daki direnişi dikkatle izliyorlardı. İslam dünyasının aslanı M. Kemal Paşa kılıcını çekmiş, İngiliz gavurunun üzerine yürüyordu.

Büyük Taarruzun hazırlıkları başladı. Yunan ordularını Sakarya’da geriletmek yetmiyordu, düşman Anadolu’dan, mümkünse Batı Asya’dan tümüyle sökülüp atılmalıydı. Düşmanı Anadolu’dan söküp atmadan Milli Ant (Misakı Milli) ve tam bağımsızlık esasına uygun bir barış yapmanın imkansız olduğu anlaşılmıştı. 

Sıra düşmanı “vatanın harimi ismetinde” boğmaya gelmişti.

BÜYÜK TARRUZ

Sakarya’dan Büyük Taarruza kadar geçen bir yıl Türkiye’nin kaderini belirledi.

Milli ordunun hazırlıkları bir yıl içinde tamamlandı. Ülkede yararlı, gerekli ne varsa hepsine el kondu, Ordu’ya verildi.

Başkumandan ve arkadaşları uzun müzakerelerden sonra düşman ordusuna taarruz etme kararını vermişti. M. Kemal Paşa, 1922 Ağustos'unun sonuna doğru sessiz sedasız Ankara’yı terk etti. Karargâh olarak belirlenen Afyon’un güneyindeki Şuhut’a vardı.

25 Ağustos 1922 akşamı gece yarısına doğru yaveri Muzaffer Bey’e “Hadi haritaları topla, hareket ediyoruz” talimatını verdi. Yola düştüler. “Ortalık zifiri karanlıktı. Fenerlerin titrek ışığı altında Kocatepe’ye doğru ilerleme başladı. Arazi arızalı olduğu için ağır ağır ilerliyordu. Nihayet tepeye ulaşmıştı. 'Allah Türk milletini ve ordusunu koruyacaktır' diye mırıldandı. “ (Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, s.134)

26 Ağustos 1922. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte taarruz başladı… M. Kemal Paşa akşama doğru “Yarın öğleden sonra Afyon’da olacağız” dedi yavaşça. Çevresindekilerin bile kuşku ile baktığı öngörü ertesi gün gerçekleşti.

30 Ağustos… “Allah Allah” sesleri yükseliyordu siperlerden… O anda M. Kemal Paşa ayağa kalktı, eliyle muharebe alanını göstererek bağırdı: “Hacı Anesti (Yunan Ordusu başkomutanı) mağrur kumandan! Neredesin, gel de ordularını kurtar.” ( Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, s. 135)

Büyük Taarruz Akdeniz’in yolunu açtı. Ordu her gün yol üzerindeki illeri, iriliufaklı kasabaları kurtararak 9 Eylül’de İzmir’e vardı. İzmir kurtuldu.

BÜYÜK TAARRUZ’UN DÜNYADAKİ YANKILARI

Türk ordularının saldırıya geçerek Yunan kuvvetlerini Afyon’da perişan etmeleri, böyle bir şeyi beklemeyen Batı’da şaşkınlık yarattı. Mazlumlar dünyası ise sevinçten uçuyordu. O sıralarda İngiliz sömürgecilerine karşı bağımsızlık bayrağını yükseltmek için harekete geçen Hintli lider Nehru duygularını şöyle yansıttı: “Mustafa Kemal’in Yunanlılara karşı 1922 Ağustos'unda Afyon’da kazandığı büyük mücadelenin zaferini duyduğumuz zaman, hapisteydik; habere ne kadar çok sevindiğimizi çok iyi hatırlıyorum.” (Nehru, Dünya Tarihinden Kesitler, s. 751)

Hindistan’dan yükselen bir başka ses Hilafet Komitesinden geldi. Örgütün başkanı Muhammed Çotani Türkiye’nin Paris temsilciliğine şu telgrafı yolladı.

“Yunan ordusuna karşı kazanılan parlak ve şanlı zaferden dolayı Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine, muzaffer orduya bütün Hindistan’ın özellikle Müslümanların en içten tebriklerini iletmenizi rica ederim.” (B. Şimşir, Doğu’nun Kahramanı Atatürk, s. 42) O sıralarda, Hindistan’ın dört bir yanından, Karaçi’den Bengal’den deyim yerinde ise, kutlama telgrafları yağdı.

Zafer Afganistan’da milli bayram havasında kutlandı. Kafkasya’dan Sibirya’ya kadar aynı coşku gözleniyordu. Özellikle Azerbaycan’da insanlar neredeyse mutluluktan uçuyordu. O hava Çin’e, Japonya’ya, Afrika’ya da yansımıştı. Gazeteler Türk zaferinin haberleri ile doluydular. O sıralarda İngilizlere karşı tepkilerin başladığı Mısır da, çeşitli kesimler mektuplarla, telgraflarla M. Kemal Paşa’ya ulaşmaya çalıştılar. Mısır basını “Serdarı namdar” yani ünlü başkomutan M. Kemal Paşa’yı “İslamın şampiyonu” olarak alkışlıyordu. (Morning Post, Londra, 21.9.1922) 

Büyük zaferin ardından Paris’teki Türk temsilciliğine Milli Mücadele'yi büyük bir dikkatle izleyen Kuzey Afrika ülkelerinden çok sıcak kutlama mesajları geldi. Türk Devrimi’nin Kuzey Afrika’daki Müslüman halkları derinden etkilediği kısa sürede ortaya çıkacaktır.

SONUÇ

Amerikalı gazeteci John Reed Rusya’da Bolşevik Devrimi’ne tanıklığını “Dünyayı Sarsan 10 Gün” kitabı ile kalıcılaştırmıştı. Devrim’in 10 gününde yaşanan olaylar, insanlık için sarsıcı olmuştu.

Aynı şekilde, dünyanın dört bir yanından yükselen seslerin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan tablodan hareketle, M. Kemal Paşa önderliğinde 19 Mayıs 1919’da başlayan, Büyük Taarruz ile doruğa çıkan, işgalci düşmanın 9 Eylül 1922’de denize dökülmesi ile zafere ulaşan Türk Devrimi’ni “Dünyayı (özellikle Mazlumlar Dünyasını) Sarsan 3 Yıl” olarak nitelemek yanlış olmaz.