MURAT İNCE

18/19 Ocak 2020 tarihinde Diyarbakır’da irili ufaklı Kürtçü örgütler bir araya gelerek sözde “ulusal birlik” sağlamak için çalıştay düzenlediler. “Ulusal Birlik” söyleminin esas sahibi Diyarbakır’da toplanan bazı bölücü tabela particikleri değil, Amerikancı, bölücü PKK’dır. Kürtçü internet sitelerinden Nerinaazad bunu açıkça yazdı: “PKK’nin desteklediği, DBP ve HDP öncülüğünde tek ayaklı bir çalışma yürütülen ve sonuç verme olasılığı zayıf olarak değerlendirilen, Kürt siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin bir araya geldiği Kürt çalıştayı Diyarbakır’da başladı.”

PKK’nin çatı örgütü Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) yöneticisi Murat Karayılan ,”Kürdistan parçalarındaki tüm siyasal demokratik kurum kuruluşlara; bu tarihi süreci ulusal demokratik birlikle taçlandıralım, bunun koşulları vardır. Bunun zemini olgunlaşmıştır. Biz kendi birliğimizi kurmaktan korkmayalım” diyerek dört parçada birliğin ilk adımı olarak kongre toplanmasını işaret etti.

Diyarbakır’daki çalıştaya katılan Ahmet Türk, Fırat Haber Ajansı’na (ANF) buluşmayı şöyle değerlendirdi: “Ara sıra Başur (Güney Kürdistan’ı kast ediyor) partileri ile bir araya geliyorduk. Artık bir araya gelmemizin ve ortak hareket etmemizin kaçınılmaz olduğunu her zaman söyledik. (...) Kürtler ellerine geçen fırsatı iyi değerlendirmeli. Eğer bu dönemdeki fırsat iyi değerlendirilirse ve Kürtler birlik olursa kazanımları daha da artar. Kürtler için yeni bir süreç başlar.”

Ulusal birlik çalışmalarının DTK’nin temel faaliyetleri arasında olduğunu söyleyen DTK (PKK) Eşbaşkanı Leyla Güven 18/19 Ocak 2020 Diyarbakır Çalıştayı üzerine Mezopotamya Haber Ajansına yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Egemen güçler her ne kadar aramızda sınırlar çizmiş olsalar da, o sınırları tanımadığımızı belirtiyoruz. Sınırları kaldırmamız gerekiyor. (...) Özerklik olabilir, kanton olabilir... Ne olursa olsun herkesin statü talebi var.”

Birliğin sağlanması noktasında iki önemli ismi öne çıkarıyorlar: Abdullah Öcalan ve Mesud Barzani.

Dört parçada Kürtleri birleştirecek bir kongrenin 27 Eylül Barzanistan referandumundan bir farkının olmayacağını bile bile ve sınırları yok sayarak projeler geliştirmek Kürde yapılacak en büyük kötülüktür. Bırakalım dört ülkedeki Kürtleri, tek tek o ülkelerde yaşayan Kürtleri bile bir araya getirmek zordur. Hem dört ülkedeki sayısız Kürtçü örgüt ve partiler ve hem de örgüt ve partilerin kendi içlerindeki devasa sorunlar böylesi bir şeyi imkânsız kılıyor.

ÇALIŞTAYIN AMACI

Diyarbakır’da iki gün süren “Kürt Çalıştayı” etkinliğine Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Leyla Güven, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyeleri, Kürt siyasetçi Ahmet Türk ile birlikte, Devrimci Demokrat Kürt Derneği (DDKD), İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA), Kürdistan Komünist Partisi (KKP), Kürt Demokratlar PlatformuKuzey (PDKBakur), Kürdistan Demokrat PartisiTürkiye (PDKT) temsilcileri katıldı. PSK, PAK ve HAKPAR gibi Kürtçü partiler önceden katılmayacaklarını açıkladılar.

Reklamdan sonra devam ediyor 

Çalıştayın düzenlendiği salona Barzanistan sembollerinin asılması verilen mesajın ne olduğunu gösteriyor. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde Amerikancı Barzanistan’ın sembollerinin gölgesi altında toplantının gerçekleştirilmesi, bölücülüğün yaşadığı ülkeye ne kadar düşman olduğunu da gösteriyordu. Ayrıca, çalıştayın basına kapalı olması ve sıkı güvenlik altında gerçekleştirilmesi akıllara toplantıda neler saklanılmaya çalışılıyor sorusunu getiriyor. Acaba, açıklanan katılımcılar dışında da “değişik” katılımcıların olması mümkün mü? Diyarbakır’da bir etkinlik düzenliyorsunuz ve bu etkinliği gizli saklı yapıyorsunuz? Önemli bir sebebi olmalı!

Yayımlanan “Sonuç Bildirgesi” ana eksen “dört parçada ortaklaşarak ulusal kongre” düzenlemek olarak açıklandı. İki gün süren toplantıda kalıcı ittifak modeli için “Ulusal Meclis mi?”, “Kongre mi?”, ya da “Demokratik cephe mi?” üzerinde tartışmalar yaşandı. Ulusal değerlerde ortaklaşmayı hedefleyen çalıştay; ortak çalışmada engellerin aşılması ve sorunların giderilmesi yönünde adımların atılacağını duyurdu. Kısacası yine dağ fare doğurdu! Toplantının sonuç bildirgesine bakıldığında yeni bir fiyaskonun yaşandığına tanık olacaksınız.

PKK’nın Özgür Yaşam Gazetesi’nden Özgür Paksoy çalıştayı şöyle değerlendiriyor: “Kürtlerin dört parçada maruz kaldığı saldırılara karşı birliğin elzemliği vurgulandı. Yine Kürtlerin dünya devletlerinin gündeminde olduğu, Ortadoğu’yu şekillendiren temel özne olduğuna işaret edildi.”

24 Temmuz 2015’ten sonra HDP, PKK’yı hendeklerden çıkarmak ve halk nezdinde yitirdikleri itibarlarını kurtarmak için değişik zamanlarda hamlelere girişiyor ve CHP ile sözde solcuları da sürece dâhil edebiliyor. Selahattin Demirtaş Tiyatrosu, 6 milyon oyun siyasal propagandada sıklıkla kullanılması, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Güneydoğu Anadolu’ya yaptığı “ziyaretler” ve HDP’ye destekleri, kayyum atamaları üzerinden koparılan gürültü, HDP’yi şirin gösterme söylemleri vb hepsi PKK’yı dar çemberden kurtarma operasyonları olarak görülmelidir.

2020 BÖLÜCÜLERİN YILI OLACAKMIŞ!

PKK’nın aşırı güç kaybetmesi, büyük kadro kaybı, çatışmalara sürdüğü sözde komutanların imha edilmesi ve savaşa sürecek gençlerin tedarikindeki zorluk örgüt içi krizi derinleştiriyor. MOSSAD’ın 20’şer kişilik gruplar halinde son iki yıldır eğittiği kontra elemanların örgütte etkin hale gelmesi (https://www.aydinlik.com.tr/mossadpyd/ypgyiegitecekdunyahaziran2019) ve özellikle PYD (Suriyeli) ile PKK’nın (Türkiyeli) lider kadroları arasındaki uzlaşmaz hale gelmiş çelişkileri de katarsak PKK’nın ne büyük ve vahim ortam içinde olduğunu görürüz. Tüm bu ve benzeri olgulara rağmen bazı Kürtçülerin 2020’yi “Kürtçülük yılı” ilan etmeleri komiktir.

HDP’nin önemli isimlerinden İmam Taşçıer; Kürtler arasında ulusal birlik çalışmalarının hızlanacağını ve 2020 yılının “Kürt yılı” olacağını söyledi. Taşçıer, “Ulusal birlik sağlanmayana kadar Kürtlerin başarı elde etmesi imkânsızdır. Kürtler, birliklerini sağlayamazsa bir yüz yıl daha geriye gideceklerdir. Birlik, mutlaka 2020 yılında hayata geçirilmesi gerekir. 2020 yılı Kürtlerin yılı olacaktır.”

HANGİ ULUSAL KİMLİK?

Reklamdan sonra devam ediyor 

Ulusal kimlik denildiğinde çok doğal olarak Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan ve Türk Kimliği taşıyan vatandaşlarımız akla gelir. Zira ülkemizin dört bucağında yaşayanların aklına başka bir şey gelmez. Ama getirenler var. ABD emperyalizminin kimlik dağıtımının ağına takılan PKK ile diğer bölücüler elele Türk Kimliğini tahrip etmeye ve birliği zedelemeye yönelik çalıştayları gözlerimizin içine baka baka düzenleyebiliyorlar. Konunun anlaşılması için ülkemizde geçmiş dönemde yaşanan bir örneği getiriyoruz.

Ulusal birlik diyerek etnik kimliği öne çıkaranların 2000’li yılların başında neler yaptıkları hafızalardadır. Bölücülüğün odağı haline gelen HADEP’in kapatılacağını gören PKK onun yerini alacak partiyi DEHAP’ı kurdurmuştu. İç sorunlarla boğuşan DEHAP 8 Haziran 2003 tarihinde düzenlediği İkinci Olağanüstü Kongresi’nde yüzlerce katılımcı, salonda ellerinde TC kimliğini havaya kaldırarak “Kimliksiz yaşamak istemiyoruz” sloganları atmış ve bu katılanlara alkışlatılmıştır.

Diyarbakır’da ki çalıştayda yer alan partiler, diğer bölücü parti ve örgütler, KESK, EĞİTİMSEN, TTB, TMMOB gibi sendikalar, dernek adı altında örgütsel faaliyet sürdüren organizasyonlar, CHP, ÖDP, EMEP ve diğer solu maske edinen partimsi kliklerde PKK/HDP’nin değirmenine su taşımış ve yaratılan tahribatta sorumluluk üstlenmişlerdir.

PKK, HDP’DİR

PKK, HDP’ye gelene kadar değişik isimlerle kurdurduğu partiler kapatılmıştı ama amaçları aynı kalmıştı. Şimdilerde CHP başta olmak üzere değişik kesimlerde HDP’nin PKK’dan ayrı olduğu safsatası sürekli dillendiriliyor. Ancak durum hiçte öyle değil. Şu örnek bile başlı başına PKK’nın legal kolu HDP’nin durumunu açıklamaya yetiyor. DEHAP kurucularından eski Genel Sekreter Nurettin Sönmez o dönem görüşlerini şöyle dile getiriyordu: “Biz kamuoyuna PKK’yi terörist görmediğimizi, Türkiye koşullarının yarattığı bir gerçeklik olduğunu, barışın yaratılması için PKK’nin yasal kolu olduğumuzu açıklamayı hedeflemiştik.” Bu sözleri yalnızca Nurettin Sönmez değil, değişik zamanlarda Hatip Dicle ve diğer bazı üst düzey yöneticilerde değişik vesilelerle aynı görüşü dillendirmişti. HDP’yi PKK’dan ayrı olarak pazarlamaya çalışanlar, yalancı olmanın ötesinde ABD/İsrail’in kara gücünün terörist eylemlerinin destekçisi konumuna nesnel olarak düşerler.

BÖLÜCÜLÜĞE GEÇİT YOK

Çalıştay sonunda yapılan açıklamada “Umudu pratikleştireceğiz” sözlerinin karşılığının boş olduğunu daha önceki pratiklerden biliyoruz. Barzanistan sembolleriyle PKK sembolleri nasıl bir arada olacak? PKK ne zamana kadar buna tahammül edecek? Kuzey Irak’taki bölgesel yönetim kendi içinde paramparça ve orada yaşayan Kürtleri birleştiremiyor. Peki, dört parçada yaşayan Kürtleri nasıl birleştirecek? İrili ufaklı tüm Kürtçü partiler birbirinin düşmanı ve her biri diğerinin kuyusunu kazmak için pusuda bekliyor. Böylesi bir ortamda Kürtçü partiler ancak taraftarlarını bir arada tutabilir.

Kürtçü tarihçi yazarlardan Namık Kemal Dinç ise çalıştay üzerine şu tespitte bulunuyor: “Ulusal kongre için birtakım girişimler olsa da bunun ete kemiğe büründüğünü gösteren bir işaret ortada yok.” Türkiye’yi saldırgan ülke olarak nitelendiren N. Kemal Dinç, Kürtçülerin gerçeğini görüyor.

PKK önderliğinde ve onun dayatmalarıyla bir araya gelenlerden Kürtleri birleştirmelerini beklemek saflıktır. Emperyalizme sırtını dayayanlar hiçbir şart altında birliği sağlayamazlar. Zaten emperyalizm birliği değil bölünmeyi amaç edinmiştir. Ülkeler ve milletler ne kadar parçalanırsa emperyalizm tarafından yönetilmeleri o kadar kolaylaşır.

ABD/İsrail’in piyonu PKK/HDP’ye yönelik olarak Diyarbakır’da direnişin simgelerinden bir aile mensubu son sözünü şöyle haykırmıştı: “BAŞLARIM SİZİN KÜRDİSTAN DAVANIZA.”Aydınlık