Kobani olaylarına ilişkin davada eski HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da aralarında bulunduğu 36 sanık hakkında "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçundan en az bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. 5 bin 268 sayfalık mütalaada sanıkların yaptığı faaliyetlere PKK terör örgütünün yöneticileri ile birlikte karar verdikleri belirtildi.

HDP'nin yaptığı çağrılar sonucunda Kobani bahanesiyle 68 Ekim 2014'te düzenlenen eylemlere ilişkin, aralarında PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinin yanı sıra eski HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu 108 sanığın yargılandığı davada, esas hakkında mütalaa sunuldu. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda önceki gün görülen duruşmada sanıkların ve avukatlarının davayı uzatma çabalarına rağmen Cumhuriyet savcısı mütalaasını okudu. 13 bölümden oluşan 5 bin 268 sayfalık mütalaada sanıklar Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ Şenoğlu, Ahmet Türk, Bircan Yorulmaz, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Altan Tan, Ayhan Bilgen, Ayla Akat Ata, Aysel Tuğluk, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Bülent Barmaksız, Cihan Erdal, Nazmi Gür, Dilek Yağlı, Emine Ayna, Sırrı Süreyya Önder, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak, Günay Kubilay, İsmail Şengül, Zeki Çelik, Pervin Oduncu, Sebahat Tuncel, Zeynep Karaman, İbrahim Binici, Can Memiş, Gülfer Akkaya, Berfin Özgü Köse, Emine Beyza Üstün, Meryem Adıbelli, Sibel Akdeniz, Mesut Bağcık, Nezir Çakan ve Aynur Aşan'ın "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçundan birer kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi.

CEZALAR ARTTIRILDI

Ayrıca sanıklar Demirtaş, Şenoğlu, Türk, Yorulmaz, Ürküt, Altınörs, Tan, Bilgen, Ata, Tuğluk, Yağcı, Yorulmaz, Barmaksız, Erdal, Gür, Yağlı, Ayna, Önder, Yıldırım, Kışanak, Kubilay, Şengül, Çelik, Oduncu, Tuncel ve Karaman'ın, aralarında Yasin Börü'nün de bulunduğu 6 kişinin öldürülmesine ilişkin "nitelikli insan öldürme" suçundan 6'şar kez daha ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılması talep edildi. Aynı suçtan sanık Nezir Çakan ve Sibel Akdeniz'in 4'er kez, Meryem Adıbelli'nin ise 1 kez daha ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmesi istendi. Bununla birlikte söz konusu sanıklar hakkında, mala zarar verme, hürriyeti tahdit, öldürmeye teşebbüs, kasten yaralama ve hırsızlık, suçlarından ise farklı oranlardan süreli hapis cezası talep edildi. Aralarında terör örgütü elebaşlarının da bulunduğu 72 sanığın ise dosyasının ayrılması talep edildi.

'TERÖR ÖRGÜTÜ YÖNETİCİLERİ İLE BİRLİKTE’

Cumhuriyet savcısı tarafından dosyaya sunulan 5 bin 268 sayfalık mütalaada, "Sanıkların yaptıkları miting, gösteri vb. örgütsel faaliyetlerdeki konuşmalarında; ırk ayrımcılığı ve nefret söylemlerinde bulunmak, direniş ve isyandan bahsetmek sureti ile sürekli şiddeti ayakta tutmak, hemen hemen her konuşmada Kürdistan'tan (Kuracakları hayali ülke) bahsederek bir ulus ve millet algısını meşrulaştırmak, PKKKCK silahlı terör örgütü yetkilileri ile görüşmek amacı ile Kandil'e giderek burada emir ve talimat almak... şeklindeki eylemleri örgütsel faaliyet olarak gerçekleştirdikleri görülmektedir. Sanıklar bu eylemleri gerçekleştirirken legal bir parti oldukları ve demokrasinin tanıdığı hakları kullandıklarını ileri sürmektedirler. Ancak yukarıya alınan eylemlerin tamamı PKKKCK silahlı terör örgütü yöneticileri ile birlikte karar verilen ve uygulamaya konulan faaliyetlerdir." denildi.

'DEAŞ SALDIRISININ KINANMASI DEĞİL’

Kobani olaylarında HDP tarafından tüm kamuoyuna açıklama yapılarak insanları sokağa çıkmaları yönünde çağrı yapıldığı kaydedilen mütalaada şu ifadelere yer verildi:

"Bu çağrı metinin de Kandil'de hazırlandığı yönünde tanık beyanları bulunmaktadır. Söz konusu çağrılar, atılan tweetin dışında mail yolu ile tüm partililer ve kayıtlı olan herkese gönderilmiştir. Çağrının gönderildiği saat gece 20.20’dir ve HDP tüm halkının sokağa çıkmasını istemektedir. Amaç Türkiye’yi protesto etmek olduğu ileri sürülmüştür. Oysa yapılan tüm çağrı içeriklerinde şiddet ve cebir kullanılması açıkça istendiği görülecektir. Asıl olayların başlangıcı da bu saatlerden sonradır. Asıl amaç PKKKCK silahlı terör örgütünün isyan provası yapmasıdır. Şehir başkaldırısı ilk defa denenmiş ve halkın katıldığı daha doğrusu plan dahilinde halkın suça tahrik edilerek sokağa çıkmasını ve onlarca kişinin ölümüne neden olunmuştur. Bu olayların Kobani’de DEAŞ tarafından yapılan saldırıyı kaldırmak arasında bir bağ bulunmadığı açıktır. Bu nedenle olayların asıl nedeninin DEAŞ saldırılarının kınanması değil, Türkiye’de bir iç karışıklık ve isyan çıkarmak olduğu da anlaşılacaktır."

'HOŞUNA GİTMEYİNCE HAKİMLERİ ELEŞTİRDİ'

Sanıkların zaman zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından örnekler sunarak, söz konusu mahkemenin doğru kararlar verdiğini, bu kararların mahkemece uygulanması gerektiğini belirterek aynı zamanda bu mahkemeye karşı duydukları saygıyı dile getirdikleri bildirilen mütalaada, "Ancak sanıklardan Selahattin Demirtaş AİHM’e yaptığı başvuru ile ilgili olarak karar verilmemesini eleştirmek suretiyle bu kez tam tersi bir tavır takınmak suretiyle AİHM ve Avrupa Bakanlar Konseyi’ni eleştirilerde bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durum sanığın kendisi ile ilgili yargılama faaliyetlerinde hoşuna gitmeyen hususlar ortaya çıktığında Türk mahkemeleri veya AİHM gözetmeksizin ve herhangi bir belge sunmadan temelsiz beyanlarda bulunmak suretiyle mahkeme hakimlerini töhmet altında bırakacak derecede eleştiriler yaptığı görülmektedir." görüşlerine yer verildi.

TEHDİTLERİNE DEVAM ETTİ

Davanın sanıklarından eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da mütalaanın açıklanmasının ardından sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı. Demirtaş, "Sarayda yazılıp mahkeme heyetinin eline tutuşturulan iddianameyi de mütalaayı da 14 Mayıs’ta yırtıp çöpe atacağız. Kumpaslarınızla bize diz çöktüremediniz ama siz halkın önünde diz çökeceksiniz." ifadelerini kullandı.