Prof. Dr. Özer Ozankaya

 

1990’da Sosyalist devletler yıkılırlarken, “Sosyalizmin çöküşü kapitalizmin zaferi değildir!” demiştim (Bknz.: Ö. O. Sosyalizmin Çöküşü, Kapitalizmin Zaferi Değildir, CEM Yay.1998).

Uluslararası ölçekteki sömürgecilik yoluyla sürdürülmekte olan kapitalizmin Corona’ya yenilmekte oluşunu da, uslanmaz dogmacı marksistler sosyalizmin zaferi diye sunamamalıdırlar.

İnsanlık bu iki dogma arasında yıkımdan yıkıma sürüklenmeye yazgılı değildir.

Bir önceki yazımda, NUTUK’ta “Biz de isteseydik, uygulanamayacak düşünceleri, kuramsal ayrıntıları yaldızlayıp bir doktrin yazabilirdik; öyle yapmadık.” diyen Atatürk’ün, demokratik, yani bilimsel devletçiliğiyle kapitalizmin seçeneksiz olmadığını gösterdiğini,  uluslararası bilim ve düşün insanlarının görmüş ve belirtmiş olduklarını örnekleriyle yazmıştım.

Bugün, sosyalizmi, ya da o dönemdeki uygulanan adıyla "bolşevikliği", "Bir toplumu bir bölük insanlarının düşüncelerine zorla tutsak etmek ve cılız bağımlılar olarak yaşatmak gibi doğal ve akla uygun olmayan bir yol" olarak niteleyen Atatürk’ün,  kapitalizme de yapmış olduğu eleştirileri kendi kaleminden aktarmak istiyorum:

Atatürk Yurttaş İçin Medeni Bilgiler başlıklı kitabında kapitalizmi, "yalnız başına yaşayan birey" düşkurgusuna (fiksiyonuna) dayalı olmakla eleştirir. "Yalnız serbest rekabetle bir ülkede ekonomik düzen kurulamaz; kurulabileceğini sananlar, kendilerini bir serap karşısında aldatılmaya koyuverenlerdir" der.

Atatürk kapitalizm konusundaki bu görüşüne, bu sistemin tam da temelini oluşturan ana düşünceyi sorgulayarak varmaktadır: Bilindiği gibi kapitalizm, "toplum yaşamında devletin, yalnızca güvenlik, adalet ve dışarıya karşı savunma görevlerini yerine getirmekle yetinmesini, ekonomik etkinlikleri ise tümden bireylere ya da şirketlere bırakmasını" savunur.

Atatürk, toplumda güvenlik, adalet ve bağımsızlığı korumanın yalnızca devletin görevi olduğunu, bunların aynı zamanda devletin başta gelen, asıl görevleri olduğunu kabul ederek konuya girmekte ve kapitalizme bugün hâlâ yanıtlayamadığı şu soruyu yöneltmektedir:

"Devlet, hiç bir ekonomik etkinlikte bulunmadığı takdirde, devlet kurmaktan asıl amaç olan bu temel görevleri, yani güvenliği, adaleti ve dışa karşı savunmayı yerine getirmekte güçlüklerle karşılaşmayacak mıdır?"

Atatürk, karşılaşacağı kanısındadır ve gerekçeleri şunlardır:

"Devletin temel görevlerini gereğince yerine getirebilmesi, sağlığı yerinde, yurttaşlık bilinci gelişkin, çağın bilimi, tekniği ve sanatıyla donanmış yurttaşların varlığına bağlıdır. Bunu ancak devlet sağlayabilir.

"Devlet, ülkenin güvenlik ve savunması için yollarla, demiryollarıyla, limanlarla, deniz araçlarıyla, her türlü ulaşım araçlarıyla, ulusun genel servetiyle yakından ilgilidir. Ülke yönetimi ve savunmasında bu sayılanlar, toptan, tüfekten, her türlü silahtan daha önemlidir. Özellikle para, her türlü aracın üzerinde bir varlık silahıdır.

"Ekonomik ve kimi toplumsal işler, bir yandan bireylerin yararları ile ilgilidir. Bunun için bireyciler, bu işlere devletin karışmasını kişi özgürlüğüne saldırı gibi görürler. Ama bu işler içinde bütün ulusun ortak yararına ilişkin olan noktalar da vardır:

Özel yarar, çoğunlukla genel yararla çelişme içinde bulunur. Bir de özel yararlar en sonunda yarışmaya dayanır. Oysa yalnız yarışmayla bir ülkede ekonomik düzen kurulamaz.
Çünkü özgür yarışma, güçlü ile zayıfı karşı karşıya bırakır.

İkinci olarak, kimi ortaklaşa yararlar vardır ki, bireyler ve şirketlerin bunları sağlamaya güçleri yetmez. Ya da yeterince kârlı bulmadıkları için o işleri yapmazlar. Oysa bunlar ulus için yaşamsal bir önem taşırlar ve devlet onları yapmak zorunda kalır.

Devlet herkesin ortak yararını ve ilerlemesini düşünür. Bireylerin ise özel çıkar duygusundan ne ölçüde uzaklaştırılabileceği incelenmeğe değer.

Ayrıca uluslarda özgürlük ve uygarlık geliştiği oranda devletin görevleri ve sorumlulukları da çoğalır.

Ulusal servetin dağılımında daha yetkin bir adalet, emek harcayanların gönenç düzeyininin yükseltilmesi, ulusal birliğin, demek ki iç ve dış güvenliğin, zorunlu koşuludur. Genel yarara hizmet eden genel kurumların çoğaltılması ile yalnızca çıkarsever olan etkinlikler sınırlandırılır ve yurttaşlar arasında ahlâki dayanışma gelişme olanağı bulur.'

(Bknz.: Özer Ozankaya, CUMHURİYET ÇINARI MUSTAFA KEMAL'İ "ATATÜRK" YAPAN UYGARLIK TASARIMI (CEM Yay.)

İLK KURŞUN