HDP'nin kapatılması konusunda konuşan Pamukoğlu, 'HDP, şu kadar oy aldı gibi yanardöner laflar, bir ahtapot gibi suları bulandırmaktan başka bir işe yaramaz. Anayasa neye amirse yapılması gereken odur' dedi

MUSTAFA İLKER YÜCEL

Türkiye TSK'nın yeniden hareket geçtiği 24 Temmuz 2015’ten itibaren terörle mücadelede yepyeni bir döneme girdi. PKK’nın şehirlerde hendek kazabildiği süreç sona erdi. Örgüt şu anda en yüksek dağların mağaralarında bile saklanamaz duruma düştü. Bir yandan da eski TBMM Başkanvekili Hasan Korkmazcan’ın “Örgütün siyasi ayağı HDP kapatılsın” çıkışı gündem belirledi. Hem arka arkaya gelen harekatları hem de siyasi arenadaki yansımalarını terörle mücadelede isim yapmış önemli komutanlardan E. General Osman Pamukoğlu’na sorduk: 

'ÖRGÜTÜN PSİKOLOJİSİ BOZULDU'

  • PKK terörüyle mücadelede önce içeride hendekler kapatıldı arkasından üç büyük sınır ötesi harekat yapıldı. Şimdi de PençeKartal ve PençeKaplan harekatları icra ediliyor. Bölgeyi çok iyi bilen bir general olduğunuz için sizden son atılan adımların askeri değerlendirmesini rica edeceğiz.

PKK, dünyadaki benzerleri gibi, siyasal amacını propaganda ve silah yoluyla gerçekleştirmek isteyen ayrılıkçı (bölücü) bir örgüttür. Kandil kadrosu tasfiye edilemediği, silahlı grupları tamamen ortadan kaldırılamadığı için de 36 yıldır varlığını devam ettirebilmiştir. Bu tip terör örgütlerinde “propaganda” ve “eylem” kırsaldaki ve yerleşim alanlarındaki militanların morallerinin yüksek tutulması yanında, örgüte eleman temini açısından da hayali faktörlerdir. Propaganda: her yerde olduklarını, küçük bile olsa eylem yeteneklerini sergiledikleri, siyasi partilerin kendilerine hoşgörülü davranmaları, başka ülkelerin siyasi amaçlarını desteklemeleri, silahtan önce gelir ve daha kıymetlidir. Örgütün propagandadan sonra esas gücü dağlardaki (kırsal) siyasi ve askeri eğitimden geçmiş olan silahlı kadrolarıdır. Yurtiçinde ve yurtdışındaki kamplar dağ kadrolarının vazgeçilmez arazi kesimleridir. Buralardan vazgeçmezler, çünkü kendilerine harekat alanı diye seçtikleri coğrafyalarda bunlardan daha iyi bir kesim de yoktur. Bu yerlere belli aralıklarla operasyon yapılması şarttır. Operasyonlar, teröristlerin zayiat vermesi, malzeme kaybetmesinin yanında, zaten çok hassas olan psikolojilerini alt üst eder, zihinsel ve ruhsal dengelerini bozarak güven duygularını düşürür ve firarlara sebep olur.

'EN BÜYÜK KAMPA GİRİLDİ'

  • Türkiye 1992 yılından beri onlarca defa Irak'ın kuzeyine operasyon düzenledi, bu operasyonlar serisinin onlardan farkları nelerdir? PKK "Pençe"den kurtulmak için nasıl bir manevra planlayabilir?

PKK’nın Kuzey Irak’ta bulunan kamplarının tamamına aynı anda yapılan ilk büyük harekat 1992 sonbaharındadır. Bu operasyonun diğer büyük operasyonlardan tek farkı, Barzani’nin peşmergelerinin de katkı sağlamış olmasıdır. Daha sonraki operasyonlardan önce görüldü ki, Ankara’dan Barzani için Kuzey Irak’ta yaptırılan karakolların hepsinde O’nun peşmergeleri değil, PKK’lılar konuşlanmaktadır! 1993 Kasımından başlayarak, 1995 Temmuzuna kadar, tek tek kamplara ve tümüne birden, mevsim ayırmaksızın üst üste bir seri operasyonlar, baskın faktörü esas alınarak yapıldı. 19911995 yılları arasındaki dönem PKK ile mücadelenin en kritik ve en hassas dönemidir. Aynı dönemde PKK’nın yurtiçi ve yurtdışı kadrolarının 13.000 kadar olduğu yabancı istihbarat raporlarında bile açık bilgiler halindeydi. Fakat, 1995 yazı ortalarına gelindiğinde aynı istihbarat servisleri ağız birliği yapmışçasına: “PKK can çekişiyor. Mücadeleyi kaybetti, kendi militanlarını kurşuna dizmeye başladı” demeye başladılar. 1995’te yayımlanan bütün gazetelerin manşetlerinde bu raporları görmek mümkündür. PKK gruplarının Kuzey Irak’taki, doğudan batıya doğru yer ve hareketleri, Hakurk kampının (Burada 9 ayrı kamp bölgesi vardır.) hemen üstünde, İran topraklarında bulunan Zagros kampından başlar, Basyan, Avaşin (MeziKaryaderi), Zap, Metinan (buraya kadar olanların hepsi Hakkari altındaki kamplardır.) ve sonra da Şırnak altındaki Sinat ve Haftanin’le sonuçlanır. Hakurk, bu kampların en büyüğüdür ve lojistik ağırlıklıdır. Fakat tüm kampların içinde Avaşin ve Zap kampı en can sıkıcı hareketlerin başlangıç ve çıkış üsleridir. Bu kamplardan birine seçkin birliklerle baskın tarzında bir darbe vurulabileceği gibi, kampların tamamına da hem aynı anda hem de zamanca kademelendirilerek (zamanca kademelendirme, örgütün dengesini bozma ve yön tayin edememesine sebep olur.) geniş çaplı bir harekat yapılabilir. Yurtdışı ve yurtiçi kamplara aynı anda, ama yeterli kuvvetlerle harekat yapmak en idealidir ve her düzeydeki PKK’lının zihinsel ve ruhsal dengesini bozar, panik ve telaşa sebep olur. Harekatın tipi ne olursa olsun; atmosfer yoklanmalı, bilgelik ve süratle yapılmalıdır. Aksi takdirde, karşı tarafta beklenen “felç” yakalanamaz.

'ABD PKK'YI ORDU YAPMAK İSTİYOR'

  • ABD, Türkiye İdlib'de güvenliği sağlamaya çalışırken Suriye'nin kuzeyine yığınak yapıyor. Her hafta tırlarla silah sevkıyatı oluyor. Geçen hafta da PKK ve Barzani'ye yakın gruplar ABD'li yetkililerin nezaretinde "siyasi birlik" kararı aldı. Suriye'nin kuzeyinde Türkiye ne yapmalı?

ABD’nin bölgedeki siyasi hedefi, bir Kürt devletini kurmaktır. Ve bu siyasi hedefinden hiçbir koşul altında vazgeçmeyecektir. Suriye savaşından sonra da bu siyasi amaç, Fırat’ın doğusunda görüp, silahlandırıp, donattığı 50.000’i aşkın PKK’lıyı, PYD adı altında büyük bir güç halinde toplamıştır. Bu durum, PKK’nın 1984’ten bu yana ulaşabildiği en büyük teşkilattır ve bunun adı Ordulaşmaktır. Bu gücü ABD kurmuştur ama Rusya, Fransa ve Almanya da bu siyasi hareketin arkasındadır…

  • PKK örgütsel olarak sıkıştı. Gözü HDP'de. Silahlı mücadelede kaybedince siyasi alanda HDP'yle nefes almaya çalışıyor. Bu noktada CHP yönetiminin HDP'ye "demokrasi" talep eden çıkışları oluyor. CHP tabanında bu vahim çizgiye ses çıkmamasının sebepleri neler olabilir?

Parti veya kişi, kim ki, “Çözüm yeri meclistir” diyorsa, dünyadaki diğer örneklerde görüldüğü gibi; bunlar, terör örgütünün destekçileri, propagandistleri, diğer bir tabirle “yardım ve yatakçıları”dır. PKK’nın da silaha sarılma amacı zaten siyasi çözümdür ve elbette, bunun yeri meclistir…

'OY SAYISI DEĞİL ANAYASA ÖNEMLİ'

  • Ahmet Davutoğlu konuşmalarında "Güvenlikçi politikalar özgürlüğü engelliyor" vurgusu yapıyor. Bir asker olarak bu görüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu söz, “terörle mücadele”yi de kapsıyorsa, yanlıştır ve bir saman yığınının üstünden atlamak için uzun mesafe koşan birinin durumuna düşmek olur.

  • TBMM eski Başkanı Hasan Korkmazcan "Terörün siyasi ayağı olduğu gerekçesiyle HDP'nin kapatılması" çağrısında bulundu. Yüzlerce aydın imza vererek destek oldu. Siz bu çağrıyı nasıl değerlendiriyorsunuz?

HDP, şu kadar oy aldı, şuna bu kadar oy verdi gibi yanardöner laflar, bir ahtapot gibi suları bulandırmaktan başka bir işe yaramaz. Anayasa neye amirse yapılması gereken odur.

  • Libya’daki mücadelenin boyutunu ve önemini nasıl görüyorsunuz?

Ulusal çıkar, siyasi ve askeri kurmaylıkta net ve kesin şekilde bir hedefin ele geçirilmesine odaklanmak ihtiyacını gerektiriyorsa, tüm ulusal güç unsurları seferber edilir ve bu her devlet için de tarih boyunca böyle olmuştur. Şu anda Libya’da süregelen çatışmaların adı; iç savaştır ve savaşlar kötüdür ama iç savaş en kötüsüdür. Olaya bir Libya ve tarafları ile bakmak, tarihsel kanıtları hiç bilmemek demektir. Şimdilik cereyan eden şeyleri Libya topraklarındaymış gibi görmek de eksikliktir. Mesele Akdeniz’dir, dün burada neler olduysa yarın da aynı şeyler olacaktır. Şimdilik pek sesi çıkmaz gibi görünmekle birlikte Akdeniz sahnesinin oyuncularından biri İngilizlerdir. Akdeniz’in kontrolü demek; Cebelitarık, Malta, Kıbrıs ve Süveyş’tir. Süveyş hariç, diğer üç yerde İngiliz üsleri vardır. Akdeniz’in kuzey komşuları Fransa ve İtalya, I. ve II. Savaşlarda İngilizlerle bazen müttefik bazen değil, hep Akdeniz’de ve Akdeniz’in güney kıyılarında kendilerine “yaşam alanı” sağlama mücadelesi yapmışlardır. Her iki savaş öncesi ve devamında birçok şilep, yolcu gemisi, savaş gemisi kimin tarafından torpillendiği veya hangi denizaltı tarafından batırıldığı ortaya çıkarılamadan Akdeniz’in dibini boylamışlardır. ABD ve Rusya, ki Rusya Akdeniz’de örtülü de olsa ilk defa oyuna dahil olmuştur. ABD’nin ne zaman kiminle, nasıl, ne yapacağını en ileri öngörü sahibi dahi kestiremez. Ve Akdeniz’in eski sahildar oyuncularından hiçbiri kendi ayağına basılmasına müsaade etmeyecektir. Güçlerinden kaynaklı bir küstahlığa meylederek kontrolden çıkabilirler. Libya ateşi eğer, yoğun bir siyasi ve diplomatik hamlelerle söndürülemezse, kimin kazanıp kimin kazanamayacağından öte çok canlar yakacaktır.

  • Uzun süredir basından uzaksınız. Komutan Osman Pamukoğlu şu sıralar neler yapıyor?

Okuyorum, düşünüyorum ve yazıyorum. Son bir yılda farklı konularda dört kitabım yayınlandı. Bunlardan birinin adı: “III. Dünya Savaşı”. Bu kitap yayımlandıktan 45 gün sonra, 40 ülkede TV ve gazetelerde manşet oldu. Rusya’da 182, Çin’de 87 olmak üzere 402 medyada yer aldı. Şu anda, “Yıldızlar Doğuyor Mu Orada Hala?/Göç”, “Gardaş Sarıkamış Ne Yana Düşer/Sarıkamış”, “İsyankar Doğanlar/İttihat ve Terakki” ile “Tarihten Günümüze/Propaganda” kitapları, sırayla yayınlanmak üzere yayınevindeler. Elimde bulunan üç kitabı da bu yılın sonunda yayınevine teslim edince, 17 yılda 32 kitap yazmış olacağım. Bu kitaplardan 5’i roman, diğerleri deneme ve biyografidir.

  • Şu sıralar ne okuyorsunuz, ne izliyorsunuz, ne dinliyorsunuz?

Bir kitabı yazabilmek için bazen onlarca kaynak kitabı incelemek, birbirleriyle kıyaslamak, çelişkileri bulmak ve ayıklamak gerekiyor. Yazım öncesi hazırlık benim için yazmaktan daha çok zaman alıyor. Yazar demek üslup demektir ve bunu oturtamazsanız, bence o kitabı siz yazmış sayılmazsınız!

Yıllardır konferanslarda, toplantılarda ve fuarlarda gençler hep bana sorarlar: “Hangi kitabı okuyalım?” Cevabım tektir: “Tüm dünya klasiklerini! Çünkü en iyi yüzme derin suda öğrenilir, cılız derelerin kenarında çimerek değil.” derim. Arkadan “Hangi yazarı okuyalım?” sorusu gelince de cevabım tektir: “Dünya klasiklerini okuduktan sonra, sen dere kenarlarında kendine eziyet çekmeyi öğrenirsin…”

ANAYASA VE KANUNLAR ‘KAPATILMALI’ DİYOR

Anayasa'nın 68/4. fıkrası siyasi partilerin anayasal özgürlüğünün sınırlarını belirliyor: “Siyasal Partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne (…) aykırı olamaz.”

Anayasa'nın 69. maddesi bir siyasi partinin, 68/4. fıkrada tarif edilen eylemlerin odağı olması halinde Anayasa Mahkemesi kararıyla temelli kapatılacağını öngörüyor.

Siyasi Partiler Kanunu'nun 80. maddesi, 'siyasi partilerin devletin tekliği ilkesini değiştirmek amacını güdemeyeceğini ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamayacağını' vurguluyor. Bir siyasi parti hakkında hangi hallerde kapatma kararı verileceği Siyasi Partiler Kanunu'nun 101. maddesinde ayrıntılı olarak düzenleniyor.

Bir siyasi partinin kapatılması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın harekete geçmesi ya da TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin başvuru yapması gerekiyor.


Aydınlık