2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanarak ülkemize büyük bir gurur yaşatan Prof. Dr. Aziz Sancar, “Başarımı memleketime ve Cumhuriyet devrinin başlattığı eğitime borçluyum’ dedi. Prof. Dr. Aziz Sancar’ın bu sözleri batı dünyasının son 300 yıldır çıkardığı en genç profesör olan Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nu akıllara getirdi.

Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, hayatını Türkçeye ve bilime adayan 20.yüzyılın en büyük Türk profesörlerindendi.

İki kez Nobel’e aday gösterilen Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, başarısının nedenini yalnızca kendi zekasına bağlamıyor, ortaokul ve liseyi o dönemde dünyadaki en iyi orta eğitimin verildiği Türkiye'de okumuş olmasına borçlu olduğunu söylüyordu.

Sinanoğlu, hayatını Türkçeye ve bilime adayan 20.yüzyılın en büyük Türk profesörlerindendi. 1963 yılında 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak 28 yaşında “tam profesör” unvanını aldı. Bilimin ana dille olması gerektiğini haykıran Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, Türkçe’nin matematiksel yapısından dolayı en iyi bilim dili olduğunu da her fırsatta dile getiriyordu.

Sinanoğlu, bir Türk'ün bilim dünyasında neler yapabileceğini dünyaya gösteren büyük bir cevherdi. Türkiye’de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok toplumda bir Türkçe bilinci oluşturmaya adadı ve Türkçe’nin yabancı dillerin istilası altında olduğunu vurguladı. Eğitim dilinin Türkçe olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savundu.

19 Nisan 2015 tarihinde hayatını kaybeden Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, yaptıklarıyla gençliğin önünde büyük bir örnek olmuştur. O, eserleri ve düşünceleriyle artık ölümsüz…

Gençlere “Atatürk'ün dediklerini bol bol okuyun, onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye'nin şerefli, refah, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir.” tavsiyesinde bulunuyor “Ben Atatürk'ü görmedim ama onu ruhuyla yetişen son nesilim” diyerek taşıdığı Atatürk ruhunun yaşamındaki önemini vurguluyordu.

SAYISIZ BAŞARIYA İMZA ATAN EŞSİZ BİLİM ADAMI

Babasının (Nüzhet Haşim Sinanoğlu) Türkiye Başkonsolosluğunda görev yapmakta olduğu Bari'de doğdu. 1939 yılında İtalya'da II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından ailesiyle Türkiye'ye döndü.

Oktay Sinanoğlu, sonradan TED Koleji olan Ankara Yenişehir Lisesi'ne burslu öğrenci olarak girdi ve 1953 yılında bu okulu birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla Kimya Mühendisliği okumak üzere ABD'ye gitti. 1956'da ABD Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.

1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nü sekiz ayda bitirerek yüksek kimya mühendisi oldu. “Alfred Sloan” ödülünü aldı. 1959'da Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de kuramsal kimya doktorasını tamamladı. 1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi (asistan profesör) oldu.

19601961 yıllarında atom ve moleküllerin çokelektronlu kuramı ile “Doçent” oldu. 1963'te 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak 28 yaşında “tam profesör” unvanını aldı. 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde bu sanı kazanan en genç öğretim üyesidir.

1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu'na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör ünvanını verdi. Yale Üniversitesi'nde ikinci bir kürsüye daha profesör olarak atandı. 1973'de Almanya'nın en yüksek “Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü”nü ilk kazanan kişi oldu. 1975'de Japonya'nın “Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülü”nü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu'na ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü ünvanı verildi. 1976'da Japonya'ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi TürkJapon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerikan Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Meksika hükümeti tarafından yüksek Bilim Ödülü “Elena Moshinsky” ile ödüllendirildi.

Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörlerinden biri oldu. DNA sarmalının çözelti içinde o biçimde nasıl durduğuna açıklama getirdi. Dünyanın pek çok yerinde buluşları ve kuramları ile ilgili konferanslar verdi.

1980'li yıllarda çalışmalarını kimya biliminin basit bir şekilde öğretilmesine yönelik bir kuramsal çerçeve üzerinde yoğunlaştırdı. Ancak 1988'de yayımlanan çalışmaları akademik dünyada ilgi görmedi. 1993'te Yale Üniversitesi'ndeki profesörlük görevlerinden erken sayılabilecek bir yaşta emekliye ayrıldı. Aynı yıl Türkiye'ye dönerek Yıldız Teknik Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Kimya Bölümü'nde profesörlüğe atandı. 2002 yılında bu görevden de emekliye ayrıldı.

Türkiye'de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok Türk ulusal kimliği ve Türk diliyle ilgili milliyetçi görüşlerini yaymaya adadı. Eğitim dilinin resmi dil olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savunmaktadır. Matematiksel yapısından dolayı Türkçe'nin en iyi bilim dili olduğunu söylemektedir.

Yaşamı boyunca Kuantum mekaniği'ne birçok katkıda bulunmuş bir bilim adamıdır. P.A.M. Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözümleyemediği bir problemi, “Kuantum mekaniği”nde, Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri çözdü. Böylece Kimya bilimini bu topolojik inceleme ile sağlam bir temele oturttu.

Tüm akademik çalışmaları içinde en önemli 5 kuramı şöyledir:

Many Electron Theory of Atoms and Molecules (1961) – Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı.

Solvophobic Theory (1964) – Çözgeniter kuramı.

Network Theory (1974) – Kimyasal tepkime mekanizmaları kuramı.

Microthermodynamics (1981) – Mikrotermodinamik

Valency Interaction Formula Theory (1983) – Değerlik kabuğu etkileşim kuramı..

“OKTAY SİNANOĞLU’NDAN GENÇLERE!”

– Türkiye' de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının.

– Sırf üniversite bitirdi desinler diye, ananız babanız Amerika'da master yaptı diyerek öğünebilsin diye yükseköğrenime gitmeyin. Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız.

– Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk Dünyası, Avrasya, insanlık için olsun. Yüksek hedefleriniz için çalışın. O zaman, kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir.

– Maddiyat ve maneviyatı dengeleyin.

– Formülünüz ‘bilim' + ‘gönül‘dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur.

– Gündelik siyaset, çıkar grupları, dışarıdan güdümlü gizli veya açık ‘cemiyet'lerden uzak durun.

– Atatürk'ün dediklerini bol bol okuyun, onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye'nin şerefli, refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir.

– Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih ve kültür bilincini, binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir.

– Başkasını taklit etmeyin. Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes sonradan sizi taklit edecektir.

– Eğitimde önce bir meslek, gerçek bir beceri, bir altın bilezik sahibi olmaya bakin. Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir.

– Bulabilirseniz Türk okuluna, eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin.

– Konulara merak sarın, not için çalışmayın.

– O meslekte yararlı olacak bir yabancı dili öğrenin. Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale gelmek hiç şart değil.

– Unutmayın ki Türk olmak bir kafa gönül işidir. Türk kültürüyle, diliyle, ata sevgisiyle Türk'tür. Soy sop meselesi karıştırarak, o her şeyimizi borçlu olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına, yaygaralarına kulak asmayın. Kültür genleri, Irk genlerinden daha önemlidir.