Habertürk canlı yayınına telefonla bağlanan Arınç, KHK'lar ile ilgili sözlerinin yanlış anlaşıldığını savundu. Arınç'a tepki gösteren Nedim Şener ise 'FETÖ'cü darbe başarılı olsaydı Arınç yine görevde olacaktı' dedi.

Arınç, ‘KHK’lar faciadır’ sözlerinin önüne, sonuna bakılmadan yorum yapıldığını iddia etti. Gazeteci Nedim Şener’in Balyoz ve Ergenekon’un intikam hisleriyle davrandığını söyledi. Nedim Şener de yanıt olarak “O günlerde FETÖ ile mücadele ederken bana Ergenekoncu diyorlardı. KHK’lar faciadır diye duygusal yaklaşımdan vazgeçin, günleriniz üzülmekle geçiyor’ diye konuştu.

İşte Habertürk’e bağlanan Bülent Arınç‘ın açıklamaları ve programda yaşanan o diyaloglar:

BÜLENT ARINÇ:Ben bu konunun artık bitmiş olduğunu düşünüyordum. En azından bugünkü açıklamalardan sonra. Üzüntülerimi ifade etmek isterim. Öncelikle benim sayın Kemal Öztürk’le yaptığım mülakat üç ayrı bölüm halinde yayınlandı. Bunlardan birincisi KHK ve 15 Temmuz, ikincisi bugünkü yargılar, üçüncüsü hakkımdaki kozmik oda iddiası ve yeni parti kurma girişimlerini gündeme getirdik. Diğer iki konuşmadan hiç bahis yok. Burada önyargısız olmadan meseleye bakmaya çalıştım. En çok KHK bir faciadır şeklindeki tırnak içinde parantez içindeki cümle üzerinden fırtına koparıldı. Oysa tamamına bakılsaydı, adalet, yargı konusu da dinlenmiş olsaydı sanıyorum tüm arkadaşlarımız bana hak vermeseler de ‘doğru ortada bir problem var bir öneri getiriyor’ denilebilirdi. KHK faciadır sözü üzerine fırtına koptu. Bu sözü çıplak olarak alırsanız, önüne arkasına bakmazsanız. Sayın Cumhurbaşkanımız ‘esefle karşıladım, bugün toplanacağız, konu üzerinde duracağız’ demesi normal. Çünkü KHK faciadır sözlerimde sadece bu kelimeye bakarsanız. Benim şahsım hakkımda kötü niyetlerini ortaya koymak isteyenler olabilir. Başlığa çıkarılan bir cümle üzerinden tartışma yapılmıştır. Yargı kararları bir kitap hakkında karar vereceğiniz zaman bir kitabın cümlesine değil kitabın bütününe bakmak lazımdır. Biz aslında yargı mağduruyuz, sayın Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanımız, ben de ve arkadaşlarımız yargı yoluyla kendilerine zulmedilmiş insanlarız. Yargıyı kutsallaştırmak gibi iddiamız olmadı. O yüksek yargı benim 4 tane partimi de kapattı.

‘FARKLI KELİMELER KULLANABİLİRDİM’

2 saat sonra YİK toplantısına gittik, 4 saat toplantı yapıldı. Çok da olumlu geçti. Belki bazı arkadaşlarımız ‘atıyorsun’ diyecektir. Bunun sonuçlarını göreceğiz. Konuşmalarımızda şahsım olarak şuna karar verdim, daha özenli olabilirim, daha farklı kelimeler kullanabilirim. Bunu yapmadığım için birileri algı oluşturmaya çalışıyorsa onları iyi niyetli olduğunu kabul etmem. O akşam benim istifa ettiğim haberleri yayınlandı. Öyle bir şey yok. Bir Cumhurbaşkanı ‘esefle karşıladım’ dedikten sonra sayın grup başkanvekili de bunun arkasına sığınarak başka şeyler söylemiş. Benim zamanında çok gereğini yaptığım işler oldu. Bu yüce görevden bu vesile ile ayrılmak gibi bir düşünce içinde değilim. Sayın Cumhurbaşkanımız YİK’in iç ve dış meselelerde çok daha iyi çalışacağımızı söyledi.

ERDOĞAN’IN YANINDAKİLER BENİ ONA KÖTÜLEDİ

Bizim arkadaşlarımızın bir yanlışı var. 2014’ten sonra sayın Cumhurbaşkanımızla bazı konularda itilafa düştüm. Birbirimizi suçlar hale geldik. Bazı insanlar trollerle, gazeteci kılıklı adamlarla, parti içinde bazı adamlarla beni uzaklaştırma içerisinde oldular. Ben de Twitterdan karşılık verdim. Parti içinde ayrışma oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında yer alanlar ben ona karşıtmışım gibi beni kötülemeye çalıştılar. Manisa’da siyaset yaptığım yerde birtakım yeni yetmeler bana çullanmaya başlamışlar. Bir toplantıda şu anda milletvekilimiz olan sayın Murat Baybatur, ‘Arkadaşlar bu kardeşler kardeştirler. Bunlar sokakta tesadüfen birbirleriyle tanışmadı. 1978’den beri arkadaşlıkları var. Yarın onlar kolkola olacaklar da size acıyorum, siz kaybedeceksiniz’ demişti. Nitekim 2 sene sonra bu gerçekleşti. KHK’lar faciadır sözü konuşmanın içerisinde birkaç defa geçiyor doğru. Dışarıdan bakıldığında sanki KHK’ların tamamını söylemişim gibi. Hayır asla ve kata. Ben 16 Temmuz hain darbe girişiminin mağdurlarından birisiyim. Gece yarısı bombalar patlarken Beştepe’nin karşısında oturuyordum…. O gece 250 şehidimiz, 2 bin civarında yaralımız olduğunu da biliyorum. Biz şehitlerin afedersiniz istismarını yapanlardan değiliz. Şehitliğe gönülden inanmış insanlarız. 15 Temmuz’un gerçek kahramanları başta sayın Cumhurbaşkanımız ve bu şehit ve gazilerdir. Görüyorum ki en azından.

“NEDİM ŞENER’İN ORTAYA ATTIĞI VE BENİ ÇOK ÜZEN BİR İDDİA VAR”

Nedim Şener ve bazılarının bunları dinlemeden yorum yapmaya çalışıyorlar. Bu yanlıştır, vicdansızlıktır. Lütfen böyle yapmayın. Bir sözden cımbızla almayın. Ben konuşmasını iyi bilen adamım. Evet şunu söylememeliyim belki. KHK bir faciadır. Cumhurbaşkanımızın ve hükümetin 16 Temmuz’da iki seçeneği vardı, ya sıkıyönetim ya OHAL. Mümkün değildi başka. Yargılama başlamamış, OHAL olmazsa bu işin düzeltilmesi mümkün değil. Gerekenler yapıldı. Peki kamuda çalışırken bu hain terör örgütünün irtibatları var mı diye. Bu konuşmanın tamamını izlerseniz bunun mecburiyet ve gereklilik olduğunu göreceksiniz. KHK bir ihtiyaçtı, fantazi değildi, gerekliydi. 2 yıl sonra OHAL bitti. Ne yaptılar? İrtibatları, iltisakları, mensubiyetleri dolayısıyla çıkarılmış olan insanların dosyalarını incelemeye başladılar. Kendilerine verilen görevi yaptılar. OHAL Komisyonu’nun verdiği kararların yargıya gitmesi de kararlaştırıldı. Şu anda Ankara’da 6 tane idari mahkeme yargı merci oldu. Onları da tartışabilirim ama zamanı değil onun. 3 sene geçmiş olmasına rağmen bu örgütle ilgili bir yargı ve araştırma faaliyeti var. Ama KHK ile kamudan ihraç etmek idari bir tasarruftur. Devlet tedbir alıyor. Acaba dışarıdakilerle iltisaklı insanlar var mı? Bunların araştırmasına sıra geldiği zaman birtakım sıkıntılar çıktı ortaya. Hakkında dava açılmış insanlar varsa beraat edenler oldu. İdari tasarruf orada, yargı kararı burada. Hakkında takipsizlik kararı verilenler var. Üçüncüsü üç sene geçmiş hala iddianame yazılmayanlar var. Sadece minimize etmek, lokal bir anlayışı ortaya koymak bakımından yargı sonunda beraat etmiş, takipsizlik kararı alınmış insanlar hakkında iade işlemi yapılmamış diyorum ben. OHAL Komisyonu’nun incelediği dosyalarda yüzde 10’unda iade kararı verildi. Geri kalan da gazete aboneliği, Bankasya’da para yatırmak, sendikaya üye olmak idare bakımından tedbir gözüküyor. Yargı kararını vermişse artık o kararın gereği yapılmalıdır, inanın bunu söyledim. Yeminle bunu söyledim. Çok yakın arkadaşlarım bile sadece bu cümleye bakarak ‘insanlar yanlış mana çıkarabilir’ tavzih edelim dedim. Bugün sayın Cumhurbaşkanımızı çok haklı buldum. Sayın Nedim Şener’in ortaya attığı beni çok üzen bir olay var. Bir insanın özel ismini ortaya koyarak, gelişigüzel, uluorta konuşulmasını yakışıksız buluyorum. Bu özel hayatımıza taarruzdur. Bir ismi zikrederek benimle akrabalık bağının söylenmiş olması, Allah’tan korkun bu yapılacak bir şey değil. Evlatlarla, yeğenlerle zaman içinde tartışılmış konular vardır. Rahmetli Özal da, Demirel de bunun dışında değil. O kadar aceleci ve acemice konuşuyorsunuz ki, ah elime fırsat geçse de Bülent Arınç arefe oldu bir başkası da bayram oldu telaşı içerisindesiniz. Ben bahsettiğiniz kişiden çok memnunum. İsmini bu kadar söyledikçe eşinin, çocuklarının ne hale geldiğini düşünüyor musunuz? Allah’tan korkun.

NAZLI ILICAK’IN SERBEST KALMASINI SAVUNDU

Benim Nedim Şener hakkında olumlu düşüncelere sahiptim. Uğur Dündar’la birlikteydi. Uğur Dündar’ı severim. Nedim Şener’de yanıldığımı düşünüyorum. Ben Mehmet Haberal, Mustafa Haberal, Erdem Gül, Enis Berberoğlu için olumlu şeyler konuştum. Ahmet Şık hakkında olumlu konuşmadım en azından sustum. Bilmediğim, tanımadığım, beğenmediğim bir insandı. Şener’i dün, evvelsi gün de dinledim. 80 yaşına gelmiş kadın gazeteci tahliye oluyor, Nedim Şener dövünüyor, ‘çıkmaması lazım, içeride çürümesi lazımdır’ diyor. Neredeyse ‘bunu asın’ diyecek. Meslektaş dayanışması diye bir şey vardır. Şimdi hukukçu arkadaşlarımız var. Bir yargı safhasına geçerken herşey iddianame ile bitmiyor, başlıyor. Öncesi de var. Nedim Şener hakkında birisi ihbarda bulunmuş diyelim. Özel ismini kullanarak söyleyeyim ki biraz da üstüne alınsın. Nedim Şener Ergenekon ve Balyoz’un intikamını almaya çalışıyor. Şener hakkında bir iddia var, savcı ne yapacak inceleyecek araştıracak ki, bu adam hakkında bir iddianame hazırlamaya gerek var mı diye. Savcı önce soruşturma açacak ondan sonra iddianame yazacak. Ondan sonra suçun vasfına göre ağır cezada yargılanacak. Burada verilecek kararla da bitmiyor, istinafa gidiliyor. İstinafla da bitmiyor. Yargıtay’a gidiyor orada da bitmiyor. Anayasa Mahkemesi ve AİHM var.

MEHMET AKİF ERSOY: Bir izleyicim, özellikle Ergenekon, Balyoz sürecinde mağdur olan birisi. Biz suçsuz yere hapiste yatarken, TRT sayın Arınç’a bağlıydı, keşke bu tavrı sergileseydi demiş, buyrunuz.

‘TEK YANLIŞIM TÜRKİYE BAĞIRSAKLARINI TEMİZLİYOR SÖZÜMDÜ’

ARINÇ:Aytuğ Bey zamanında bunlara nasıl karşı çıkmadı demişti. 15 Haziran 2015’te milletvekilliğim ve bakanlığım bitti. Parti içinde yaşadığımız bazı şeylerle aktif siyasete veda ettim. Zamanında söylemedi de şimdi söylüyor sözlerinin muhatabı ben değilim. O zamanın FETÖ’cü savcı ve hakimleri iddinamelerini tanzim ederken herkesin isimlerini yazdılar. Astsubaydan başlayıp, orgenerala kadar. Bir genelkurmay başkanı bile terör örgütü zanlısı olarak içeri alındı. Biz o zaman isyan ettik, Haberal konusunda isyan ettik. Benim tek yanlışım şudur, o zamanki gazete Taraf’tı zannediyorum. Birtakım yayınlar yapıldı. Balyoz, Kafes gibi planlar ortaya çıkarıldı. Dedim ki ‘Türkiye’de cuntacılık düzeni var, darbe yapmışlar, muhtıra vermişler, eskiden bu yana darbeciliğe, cuntacılığa hevesli insanlar olabilir. Onlarla ilgili yargılama süreci olursa Türkiye bağırsaklarını temizler’ dedim. İşin içine gazetecileri de soktular. 201314’lerden sonra ortaya çıkan kumpası gördük. Ben o zaman da ‘tutuklama istisnadır, serbest kalmak asıldır’ demiştim.

‘SAYIN ARINÇ DUYGUSAL YAKLAŞIMLARDAN VAZGEÇİN! O İSİMLER KİMLER?’

NEDİM ŞENER: Ben pompacılık yapan Danıştay üyesiyle, evinize temizliğe gelen şube müdür kimdir? Onların isimlerini ya siz bize iletin, ya da onları OHAL komisyonuna verin. ‘KHK faciadır’ diye bu duygusal yaklaşımdan vazgeçin. Bu pompacı Danıştay üyesi kimdir, evinize temizliğe gelen şube müdürü kimdir?

ARINÇ: Nedim Bey, KHK faciadır demiştim ama senin konuşman da tam bir facia. Orada, burada çalışan insanların isimlerini soruyorsun. Bu dünyada görülmüş bir şey mi? Siz diyorsunuz ki hayır mağdur olan yoktur.

ŞENER: Bu isimlerle bu kadar yakınsınız. Tıpkı bizim yaptığımız gibi OHAL Komisyonu’na ulaştırıp çözmek varken bu tür yorumlara sebebiyet yaptınız. Günleriniz üzülmekle geçiyor, o zaman bize verin

ARINÇ: Senin görevin değil, benim de görevim değil.

ŞENER:Olur mu öyle şey.

ARINÇ: İş bulup çalışamıyorlar, sıkıntı çekiyorlar. İsmini verecek değilim, arayıp bulursunuz.

‘TÜRKİYE BAĞIRSAKLARINI TEMİZLİYOR’ LAFINI GENERALLER İÇİN SÖYLEMİŞ

RUŞEN GÜLTEKİN: Türkiye’de yargı bağımsızlığı ile ilgili sorunlar var. Hakim ve savcılara coğrafi teminat gelmeden bunun halledilmeyeceğini biliyorsunuz. Bunlarla ilgili çabanız olacak mı? Türkiye bağırsaklarını temizliyor cümlesinden rahatsızlığınız var mı? Tüm vicdanınıza konuşuyorum, kendi yakınınız hakkındaki kararın temyiz edilebileceğini düşünüyor musunuz?

ARINÇ: Ruşen Bey samimiyetinize inanıyorum. Bu soruyu sormadan benim konuşmamı dinleseydiniz, bu akşam çok daha rahat olacaktınız. Yargı reformu diye birinci pakette hemen hemen üçte ikisi hukukçularla, hukuk fakültesiyle ilgili konular var. İstinaf mahkemelerin görev alanına giren hususlar var. Adalet Bakanımıza güveniyorum, ikinci ve üçüncü paketlerde sizin söylediğiniz konu benim de takibimdedir. Bundan emin olunuz. Bağırsaklarını temizleme sözü benim ağzımdan çıktı. Tutanaklara geçmiş, herkesin okuduğu şeyleri inkar etmem. O sözlerimde cuntacı olarak tanıdığım bildiğim orgeneral, korgeneral insan içindi. Onun dışında gazeteciler için yemin ederim söylemedim. Nedim isim isteyip duruyor. O cuntacı isimleri konuşmak doğru değil. 2019’un en güzel gazetecilik yapan Kemal Öztürk’ün videolarını izleyin. Savcı temyiz etti. Sayın Şener gerekçeli karar yazıldığında görecek bunu.

AYTUĞ ATICI:Önemli tespitte bulundunuz. Gizli tanık ve iftiracılar türedi, seyyar iftiracılar var dediniz. Efe kod adlı bir gizli tanık var. Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Bu sayın İlhan Cihaner davasında gizli tanıklık yapmıştı. Siz de sahip çıkmıştınız. Kaderin cilvesi mi, ilahi adelet mi bilmiyorum. Aynı gizli tanık sizin yakınınızla ilgili tanıklık yapınca kıyameti kopardınız. O zaman yanıldıysanız acaba Cihaner’den mi özür dilersiniz.

ARINÇ: Çok haklı söylüyorsunuz. O zaman İlhan Cihaner makamından alınıp götürüldü bildiğim kadarıyla. Bu kumpaslar ortaya çıkınca işin iç yüzü belli oldu. Bu kişi sadece bizimki ile ilgili gizli tanıklıkta bulunmadı. Erzurum’a gitti baro başkanının mahkumiyetine yol açtı. Bu dosyanın içinde enteresan bir şey var. Gizli tanık diyor ki, damadım olan kişi kayınpederinden bazı isimler alıyor, Adalet Bakanlığı’na getiriyor atama istiyor diyor. O zaman Şevket Kazan Adalet Bakanı idi. Bu yalanın neresinden tutacaksınız. 1996 yılında benim damadım olan kişi tıp fakültesinde. 7,5 sene sonra damadım oluyor. Tayyi mekan yapmışız, ona listeleri vermişiz. Bu güvenilmez adam sonra kaçtı, bazen sınırda yakalandı iddaları var. O yüzden mahkeme onun beyanına itibar etmedi. Gizli tanıklık ve itirafçılık bir yaradır.

AYTUĞ ATICI İLE BÜLENT ARINÇ ARASINDA FARK YOK

ŞENER: Bülent Arınç, benim Ergenekon ve Balyoz’un intikamını almak gibi iftira atıyor. Balyoz sanıkları gereken soruları soruyorlar. Bülent Arınç’ın içinde olduğu hükümet FETÖ ile işbirilği yaparken Hrant Dink cinayetini ortaya çıkarmış bir insanım. Hapishaneye girdim, anlımın akıyla çıktım. O gün FETÖ ile mücadele ederken bana Ergenekoncu diyorlardı. Bülent Arınç’la Aytuğ Bey arasında hiçbir fark yok. Nazlı Ilıcak’la beni kıyaslamaya kalkıyor. Kafasında gazeteci olarak Nazlı Ilıcak’ı yaşatan birisi beni zaten yaşatmaması gerekir. Nazlı Ilıcak’ı gazeteci zanneden tabii ki bana gazeteci demeyecek. Ben her zaman o köşe yazıları gazetecilik mi, değil midir onu sordum. Madem Bülent Arınç ona çok üzülüyor. Tam da darbeden önce ülkeyi, hükümeti hedef alan konuşmalarda ‘Bu karanlık günler bitecek’ dediği zaman, Erdoğan’a hakaret ettiği zaman sesini çıkarsaydı. Ahmet Altan ne diyordu konuşmalarında, ‘Bir gün gelir Erdoğan’ı da götürürler çöp tenekesinin yanında kafasına sıkarlar’ diyordu. O zaman sesini çıkarsalardı.

DARBE BAŞARILI OLSAYDI ARINÇ YİNE BENZER KONUMDA OLACAKTI

Kendi yakını olarak örneklediğimiz kişi hakkında değil bir sürü kişi hakkında. İlhan Cihaner’le ilgili ne yaptı? İlk defa bir cumhuriyet başsavcısının makamı basıldı. O gün gözyaşı döktüm. Cumhuriyet başsavcılığında FETÖ’cüler sürükleyip getir diler ya. Sırf altyazı yüzünden Mustafa Hoş işini kaybetti. Özür dileyeceği o kadar çok kişiler var ki. Taraf Gazetesi’nin ismini veriyor ya, neydi gazetenin adı diye hatırlamakta zorlanıyor ya. O kadar iyi biliyorsunuz ki o gazetenin adını. Bülent Arınç, Balyoz ve diğer operasyonlarla ilgili belgelerin olduğunu kendisi itiraf ediyordu. Bülent Arınç, ‘cübbemi giyeceğim’ demişti. Paralel devlet mücadelesinde sen kimin yanında durdun? Erdoğan’ın yalnızlığından bahsediliyor ya, sen neredeydin? Darbe 15 Temmuz 1016’da olmuş. Herkes pozisyonunu almış. Darbe başarılı olsaydı bugün Bülent Arınç yine benzer konumda olacaktı. Şimdi itibar suikastı yapmasın.