NADİR TEMELOĞLU

Cumhurbaşkanı Erdoğan uçağa binmeden önce açıklama yaptı. Birçok gazete, “NATO’nun bel kemiğiyiz.” başlığıyla gördü.

Evet, Cumhurbaşkanı’na göre Türkiye NATO’nun bel kemiği ülkelerden biri.

Maalesef, 15 Temmuz yıl dönümünde bu manşetleri görüyoruz.

Gelin NATO gerçeğini konuşalım.

NATO, bir savunma örgütü değildir.

ABD’nin NATO üyelerini kontrol örgütüdür.

Kaldı ki, Biden’ın zirvede yaptığı konuşma bir seçim kampanyasına dönüştüğünü gördük.

Peki NATO, bu kontrolü nasıl sağlıyor?

Yanıt: NATO devletleri içinde örgütlediği yeraltı örgütlenmesiyle…

EN ETKİLİ YERALTI FAALİYETİNİ TÜRKİYE’DE ÖRGÜTLEDİLER

NATO en etkili yeraltı faaliyetini Türkiye’de örgütledi.

Bunun için FETÖ ve PKK’yı kullandı.

Resmî verilere göre bugüne kadar 125 binden fazla FETÖ ve PKK bağlantılı unsur Devlet örgütünden ihraç edildi. Bunların 25 bini Türk Silahlı Kuvvetleri’nden, 30 bini Emniyet Örgütünden, 8 bini jandarmadan, 10 bini yargıdan atıldı.

İŞTE BİLANÇO

NATO, FETÖ, PKK ve diğer yeraltı unsurlarını kullanarak Türkiye’de birçok kanlı eylem yaptı:

67 Eylül 1955 tertibi, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbeleri ve 1516 Temmuz 2016 kanlı darbe girişimi…

1980 darbesine giden süreçte binlerce gencimizim birbirine kırdırılması, 1 Mayıs 1977 Taksim, Kahramanmaraş, Erzincan, Çorum katliamları; 2 Temmuz 1993 günü Madımak’ta aydınlarımızın yakılması ve hemen üç gün sonra Kemaliye Başbağlar’da köylülerimizin kurşuna dizilmesi…

PKK Terör Örgütünü kurmak, silahlandırmak, ASALA ve JCAG gibi terör örgütlerini kullanarak 31’i diplomat 58 vatandaşımızı şehit etmek…

Eski Jandarma Genel Komutanımız Org. Eşref Bitlis’in, Uğur Mumcu’nun, Bahriye Üçok’un ve nice aydınımızı şehit etmek… Son 70 yılın bütün “faili meçhullerinin” faili, NATO’dur.

ErgenekonBalyoz tertipleri…

Ayrıca ABD ve NATO, aynı zamanda iç yıkıcılığı örgütleyen ve ateşe süren güçtür. Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ı devirme planlarını ilan etmektedirler. Bir NATO tatbikatında Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açık açık hedef alınması bunun en net göstergesidir.

Türkiye, 1516 Temmuz 2016 gecesi NATO Gladyosunu silahla ezmiştir. NATO’nun general ve subayları bugün Türkiye hapisanelerindedir.

NATO zincirlerini kıran Türkiye, PKK’yı hendeklere gömmüştür ve ABD güdümlü bölücü örgütü sınır ötesi harekâtlarla temizlemektedir.

ESAS TEHDİT NATO’DAN GELİYOR

Bugün Türkiye’miz, dış cephede ve iç cephede ABD’nin silahlı tehditleriyle karşı karşıyadır.

ABD’nin Dedeağaç, Kavala, Selanik, Larisa, Stefanovikio ve Girit’teki üslerine yerleştirdiği silahların namluları Türkiye’ye bakıyor. Güney Kıbrıs’taki Agratur ve Dikelya İngiliz üsleri de NATO üsleridir. Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki ABD üslerinin cephesi de Türkiye’ye dönüktür ve PKK’yı koruyor. ABD ve İsrail, yanlarına Yunan ve Güney Kıbrıs donanmalarını alarak Doğu Akdeniz’de Noble Dina ve Nemesis deniz tatbikatlarıyla ülkemize yönelik tehditlerini yoğunlaştırdı.

BEL KEMİĞİMİZ KIRILMADAN BEL KEMİKLERİNİ KIRALIM

NATO, Türkiye’nin bütün güvenlik ve ekonomik sorunlarının temelidir.

ABD hegemonyasının, küreselleşmenin ve sıcak paracıların sopasıdır.

Türkiye NATO’dan ayrılmadan ne güvenlik ne de ekonomik sorunlarını çözebilir.

NATO’dan ayrılmak, ABD tehditlerine ve tertiplerine karşı en etkin uygulamadır. NATO’dan kurtulan Türkiye, iç cephesini birleştirir ve sağlamlaştırır, Ekonomide Kurtuluş Savaşını zafere ulaştırır.

NATO’dan ayrılmak, aynı zamanda Asya’ya yönelişi güçlendirir ve dış cepheyi pekiştirir.

Türkiye’nin NATO’ya karşı bağımsızlığını ve güvenliğini savunmaya yönelik uygulamaları, NATO içindeki çözülme sürecini hızlandıracak ve Dünya Barışına katkıda bulunacaktır.

NATO’dan çıkalım, Gladyo’dan kurtulalım, güvenliğimizi sağlama alalım.

NATO’dan çıkalım, Ekonomik Kurtuluş Savaşımızı zafere ulaştıralım.

NATO’dan çıkalım, Asya uygarlığının öncü konumlarına yerleşelim.

AFGAN ÇOBAN MESELESİ…

DİLEK GÜNGÖR SABAH

Şu anda gidin Anadolu'da tarlaları, dağları dolaşın. Tarlada çalışanlar Suriyeliler ve Irak Türkmenleri… Çobanlık yapanlar da Afgan ve Özbekler… Tek bir tane yerli işçi bulamazsınız… Öyle birilerinin söylediği gibi 'ucuz işçi' de değiller…

Misal, bizim köyde çiftçilikle uğraşan birkaç arkadaşla konuştum…

Şu anda tarlada günlük yevmiye 1.000 TL. Mesai sabah 8'de başlıyor, akşam 17'de bitiyor. Fazla mesaiye kalırlarsa ücretler değişiyor. O zaman parayı kilo hesabına göre alıyorlar. 10 ton kabak çekirdeğini yüklemek 2.0003.000 TL. Aynı şekilde besicilerde de en büyük problem çalıştıracak eleman… 5060 bin TL maaş vermelerine rağmen eleman bulmakta zorlanıyorlar.

Peki yerli işçi neden çalışmıyor?

Köyde kalan gençlerin birçoğunun işsiz olsa da eleman aradığınızda kimsenin başvurmadığını, başvursa da başladıktan bir gün sonra bıraktığını söylüyorlar. Herkesin rahata alıştığını, kimsenin iş yapmak istemediğini, oturduğu yerden para kazanmak istediğini anlatıyorlar. Söyledikleri bir şey daha var:

"Kaymakamlıklar, belediyeler, sosyal yardımlaşma vakfı o kadar çok destek veriyor ki… Devlet vatandaşını hazıra alıştırdı. Kimse iş yapmak istemiyor. İhtiyaç sahibi olduğunu söyleyip kaymakamlığa gidince kömürü evine geliyor, sosyal yardımlaşma vakfına gittiğinde aylık bağlanıyor, belediyeye gittiğinde erzağını, giysisini alıyor. Bu kişi çalışır mı? Bu desteklerden yararlanmak için evini, tarlasını başkasına devredip, kendini dar gelirli ve ihtiyaç sahibi gösteren bile var."

Bunu birçok sanayiciden de duyuyorum.

Maalesef, sosyal yardımlar vatandaşımızı tembelliğe alıştırdı. Bu ülke ekonomisine de zarar veriyor. Gerçek ihtiyaç sahibi olanlara devlet sonuna kadar destek olsun ama çalışabilecek olanları da işgücüne yönlendirsin. Aydınlık