İstanbul basını Kurtuluş Savaşını karalarken Anadolu Ajansı, Milli Mücadele’yi adım adım tüm Türkiye’ye ve dünyaya duyuruyordu.

Milli Mücadelenin Basın Öncüsü: Anadolu Ajansı
Ümit Çalışkan 
Ümit Çalışkan

Tarih, ülkelerin yürütmüş olduğu tüm faaliyetlerinde uygulaması gereken çok önemli bir gerçeği her döneminde dayattı. Bu gerçek, girilemeyen yerlere girebilen, ulaşılamayan yerlere ulaşılabilen bir kabiliyetti. Bu gerçek “propaganda”dan başka bir şey olamazdı. Propaganda, o kadar güçlü o kadar kuvvetliydi ki okyanus ötesindeki toplumlara bile yaptığınız bir faaliyeti çok rahat ulaştırıyorsunuz. Şüphesiz ki en önemli kolunu basın oluşturmaktadır. İşte bu yazımızda Türk devriminin öncü basını “Anadolu Ajansı”nı Milli Mücadele’de, Cumhuriyetin ilk yıllarında ve günümüze gelen süreçte sırtlandığı onurlu mücadelesini anlatacağız.

Anadolu Ajansı’ndan Önce Topraklarımızda Neler Oldu?

Atalarımız Çanakkale’de İngiliz emperyalizmine karşı tüm Türk ulusuna büyük bir örnek teşkil edecek vatanseverlik göstermiş, Çanakkale’nin tepelerine kahramanlık destanını yazmışlardır. Her ne kadar kahraman ordumuz Çanakkale’de muazzam bir zafer kazansa da Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılmıştır. Akabinde çok ağır koşullar içeren Mondros Mütarekesi 30 Ekim 1918’de imzalanmıştır. Bu dönemde işbirlikçi, İtilafçı basın harekete geçti. İşgal kuvvetleri ve Damat Ferit Paşa hükümetinin ortak çalışmalarıyla “TürkiyeHavas Reuter Ajansı” kuruldu. Bu ajans tüm işgalcilere geniş imtiyazlar tanıyarak ülkemizin çıkarlarının tam karşısında haberler yapıyordu. Mustafa Kemal, Samsun’a çıkmadan önce İstanbul’da bulunduğu vakitlerde bu ajansın uydurma, karışıklık çıkarmaya ve zihinleri bulandırmaya yönelik haberlerinden rahatsızlık duymakta ve çevresini bu ajansa itimat etmemeye uyarmaktaydı.

İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgalinden dört gün sonra 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkarak Milli Mücadele’nin meşalesini tutuşturan Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’da giriştiği kurtuluş hareketinin sesini duyurmak amacıyla çeşitli girişimlerde bulundu. AA’nın kuruluşundan önce, 411 Eylül 1919 tarihlerinde toplanan Sivas Kongresi’nde alınan kararların duyurulması amacıyla adını kendi koyduğu İradei Milliye gazetesinin 14 Eylül 1919’da yayınlanmasını sağlayan Mustafa Kemal, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelişinden hemen sonra, ilk işlerden biri olarak gazete konusuna el attı ve 10 Ocak 1920’de yayın hayatına başlamasına öncülük ettiği Hakimiyeti Milliye gazetesinin de adını koydu.

Basın Öncüsü Anadolu Ajansı Kuruluyor

Mondros Mütarekesi ile beraber Osmanlı toprakları işgale açık bir hale gelmişti ve korkulu senaryo da gerçekleşti. 16 Mart 1919’da İstanbul işgal edildi. Ardından Şehzadebaşı Karakolu’ndaki kahraman kolluk kuvvetlerimiz alçakça şehit edildi. Meclis iradesine de el atan işgalciler Meclisi Mebusan’ı kapattırdı. Bu tablo neticesinde Mustafa Kemal, artık İstanbul’un bittiğini ve gerçek milli meclisin Ankara’da açılması gerektiğini bildiren bir telgrafı tüm iller ve komutanlıklara çekti. Milli kurtuluş mücadelemizi zafere ulaştırmak istiyorsak Anadolu’da bir milli meclis kurulması şarttı. İstanbul’daki Milli Mücadele’ye destek veren aydınlar da artık İstanbul’da kalınamayacağının kararına varıp Ankara’ya, Milli Mücadele saflarına katılmak için yola çıktılar. Bu gelişmeler Anadolu Ajansı’nın da adım adım kuruluş süreci olacaktı.

Ankara’ya yola çıkan kağnılar arasında kimler yoktu ki: Yunus Nadi, Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar, Mehmet Akif Ersoy daha nice isim bu kutlu yola baş koymuştu. Gelen kağnılar arasında Yeni Gün gazetesinin sahibi Yunus Nadi ile gazeteci yazar Halide Edip, 31 Mart'ta Geyve'de buluştular. Trenle yollarına devam eden "millici" iki aydın, GeyveAkhisar istasyonundaki mola sırasında Ankara’ya gider gitmez ilk iş olarak "bir ajans teşkilatı" kurulmasının gerekliliğini görüştüler. Yunus Nadi ve Halide Edip, ajansın adını konuşurlarken "Türk," "Ankara" ve "Anadolu" seçenekleri arasından "Anadolu Ajansı"nda karar kıldılar. Gelin, bu yolculuğu bir de Yunus Nadi’nin anılarından dinleyelim.

"Mart 31, sene 920. Geyve'ye muvasalatımızın dördüncü günü ve üçüncü sabahıdır. Bugün Ankara'ya doğru yolumuza devam edeceğiz, çünkü beklediğimiz Halide Edib hanım kafilesi dün akşamüstü Geyve’ye geldiler.

Halide Edib Hanım ile ancak Akhisar istasyonundaki bir mola sırasında ayaküstü biraz görüşebildim."

Bu konuşma sırasında Halide Edip, Anadolu’nun haklı davasını bütün dünyaya anlatabilmek amacıyla 'bir ajans teşkilatı' kurma önerisinde bulunur:

"... Gider gitmez bir ajans teşkilatı kuralım, o vasıta ile dahile ve harice söyleriz.

Birinci şart hanımefendi. Sonra tabii bunun teferruatı gelir; mesela ilk merhalede neşriyat, ki başlı başına teşkilata ihtiyaç gösterir.

Tabii sıra ile hepsi yapılır. Fakat benim fikrimce ilk iş ajans olmalıdır. Hatta isterseniz adını burada koyuverelim: Mesela Türk Ajansı, mesela Ankara Ajansı, mesela Anadolu Ajansı...daha da bulunabilir.

Bana (Anadolu Ajansı) en iyi isim gibi görünüyor.

Bana da öyle. Değil mi, evvela kendini ve mümkünse bütün vatanı kurtaracak olan Anadolu’dur. O halde kararımızı vermiş olalım: Anadolu Ajansı...

Evet Anadolu Ajansı hanımefendi..."

Bu uzun yolculuk sonrasında nihayet Ankara’ya varıldı. Vakit kaybetmeden bu ajans fikri Paşa’ya bildirilmeliydi. Yunus Nadi’nin anılarından devam edelim:

"...Sonra Halide Edib hanımla Akhisar istasyonunda karar verdiğimiz Anadolu Ajansı’ndan bahsedildi. Eğer Paşa da muvafık görürse yarından tezi yok, hemen işe başlanabilirdi. Paşa, fikri çok güzel buldu. Ancak Paşa, memleket muhitine telgrafla verilmek üzere yazılacak olan haber ve yazıların ilk günlerdeki eşkalini bir kere kendisi görmek istiyordu. Takip olunan siyaset ve zihniyete muhalif bir şey olmasın diye.

İlk günleri, diyordu, bu yazılarda gerek fikir, gerek tarzı tahrir itibarile belki bazı tashihat yapılmak lazım gelebilir. Fakat üç beş gün geçtikten sonra zaten siz takip olunan siyaseti kavramış olacağınızdan artık belki buna da hacet kalmadan iş kendi kendine yürür gider.

Ajans bahsinde kararımız şu oldu: İlk günü Paşa Anadolu Ajansı’nı bütün memlekete takdim edecekti. Yani şu ve şu maksatlarla Ankara’da bir Anadolu Ajansı teşkil edildi. Memleketin her tarafını, şu müşkül anında, cereyan eden ahvalden haberdar edecektir. Bu ajans tebligatını şu ve şu suretlerde mümkünse ve mümkün olduğu kadar memleketin en ücra köşesine kadar yayacaksınız, diyecekti. Halide Edib hanımla ben de neşri o günlerin işine yarayacak resmi, gayri resmi, yerli ve yabancı haberleri toplayarak günde en az iki servis yapmak üzere telgrafhaneye verecektik."

Yunus Nadi’nin ifadesiyle “5 Nisan akşamı” Mustafa Kemal Paşa’nın karargahı Ziraat Mektebi’nde (şimdi Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü), yemekten sonra Anadolu Ajansı’nın kurulması fikri büyük bir heyecanla kabul edildi. Bu akşam yemeğinin sabahında 6 Nisan 1920 günü Anadolu Ajansı’nın kuruluşu gerçekleştirildi. Ziraat Mektebi’nin bir odasında hızlıca çalışmalara başlandı. Mustafa Kemal, Anadolu Ajansı’nın kuruluşunu duyurmak için hemen harekete geçti. Mustafa Kemal Paşa, “Heyeti Temsiliye adına” bu çalışmaları bizzat yapmakla, hem Anadolu Ajansı’nın üstleneceği işleve verdiği önemi göstermekte hem de daha başından ona etkinlik kazandırmayı amaçlamaktaydı. Mustafa Kemal, Milli Mücadele’nin ateşini tutuşturduğu bütün yurda; askeri ve sivil makamlara gönderdiği “tarihi genelge” ile Anadolu Ajansı’nın kuruluşunu duyurmakla kalmadı; girişilen mücadelenin iç ve dış kamuoyuna duyurulmasının önemine de işaret etti.

Anadolu Ajansı Çalışmalarına Başlıyor

AA'nın kurulması Milli Mücadele ve Ankara Hükümeti’yle ilgili gelişmeleri merak eden, içten içe bağımsızlık ateşiyle kaynayan Anadolu'da büyük heyecan yarattı. Mustafa Kemal Paşa'nın genelgesinin ardından yurdun dört bir tarafından Ankara'ya AA'nın kurulmasına ilişkin tebrik telgrafları gelmeye başladı. Bu telgraflarda AA bültenlerinin dağıtımı, halka ulaştırılması hususunda her türlü çalışmaya hazır olunduğu bildiriliyordu.

AA'nın haberlerinin sadece halka değil, cephede savaşan askeri birliklere de düzenli olarak ulaştırılması için tedbirler alındı. Anadolu Ajansı bültenleri bunun dışında yine Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde İtilaf devletlerinin baskı, sindirme ve işgal girişimlerine karşı bölge halkında direnme bilincini geliştirmek amacıyla yayın yapan Anadolu basınına da ulaştırıldı. Bu bültenleri ulaştırmayanların “vatan haini” olarak ilan edilmesi kararı alındı.

Öte yandan bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın emriyle Anadolu Ajansı'nın haberlerinin büyük bir gizlilik içinde işgal altındaki İstanbul'da halka ve Milli Mücadele yanlısı gazetelere ulaştırılması için de yoğun çaba sarf edildi. Ankara Hükümeti’nin resmi tebliğleri, yurt dışından önemli gelişmeler, halka uyarılar, TBMM'den ve cepheden havadisler ile işgal güçlerinin kara propagandalarına yanıtlar içeren AA bültenleri büyük bir boşluğu doldurdu, adeta Milli Mücadele'de adına basın denebilecek ikinci bir cepheyi açtı.

Anadolu Ajansı, Milli Mücadele’yi adım adım tüm Türkiye’ye ve önemli Avrupa ülkelerine duyuruyordu. İkdam gazetesinin 9 Ağustos 1921 tarihli sayısında, Anadolu Ajansı’nın oluşturduğu 5 ve 6 Ağustos 1921 çıkışlı haberlerde, Mustafa Kemal Paşa’nın “Başkomutanlığa” getirildiği bildiriliyordu. 27 Ağustos 1922 tarihli Hakimiyeti Milliye manşetinde, “Dün Sabahtan İtibaren Bütün Cephelerde Kahraman Ordularımız, Düşmanla Çarpışmaya Başladı” deniliyordu. Türk Orduları, İzmir yolunda iken; 6 Eylül 1922 tarihli Hakimiyeti Milliye’nin AA kaynaklı manşeti: “Yunanlılar Bir Mütareke Rica Ediyorlar” şeklindeydi. Türk ordularının İzmir’e girdiğinin ertesi günü Kastamonu’da Vali Süleyman Necmi Bey, zaferi halka Anadolu Ajansı’nın haberini okuyarak duyuruyordu.

AA, Kurtuluş Savaşı’nda çok zor bir görevi yerine getirdi. İçeride, savaşan ve dış dünyadan habersiz kalmış bir halkı ülke ve dünya olaylarından haberdar kılmak, bazı yabancı ve İstanbul gazetelerinin teslimiyetçi tutumlarıyla mücadele etmek gerekiyordu. Dışarıda, ulusal mücadeleyi savunmak, Türkiye’nin haklı istekleri konusunda kamuoyunu aydınlatmak meselesini en büyük davası bildi. Beraberinde müthiş bir fedakârlıkla ve vatanseverlikle bu davayı başarıya ulaştırdı.

Cumhuriyet’in ilk yıllarına gelince Türk devriminin tüm başarılarını Anadolu Ajansı aracılığıyla duyduk. Lozan Barış Görüşmeleri’nin sonuçları, Hilafetin kaldırılması, Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun kabulü, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni anayasaya kavuşması... Bunlar ve çağdaş devlete yönelişte attığımız pek çok adımımız Anadolu Ajansı ile izlendi.

Atatürk’ün devrimlerini halka anlatmak amacıyla çıktığı yurt gezilerinde de AA muhabirleri hep yanındaydı. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in 22 Eylül 1924’te Öğretmenler Birliği’nce, Samsun İstiklâl Ticaret Mektebi’nde onuruna verilen çay partisinde söylediği, her zaman yol gösterici nitelikteki ünlü sözleri, AA bülteninde şöyle yer aldı:

“Dünyada her şey için, uygarlık için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak aymazlıktır, bilgisizliktir, doğru yoldan sapmaktır.”

Anadolu Ajansı’nın Bıraktığı Miras

Anadolu Ajansı’nın tarihini Türkiye Cumhuriyeti tarihi ile özdeşleştirsek hiç de yanılmış olmayız. AA muhabirlerinin yazdıkları haberler, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti konularında hazırlanan kronolojilerde yer aldı; Atatürk’ün söylev ve demeçleri ile ilgili eserlerde, Atatürk’ün yurt gezilerini anlatan kitaplarda, tarih ve anı kitaplarında Anadolu Ajansı’nın haberlerinden sıkça yararlanıldı. AA muhabirleri, Atatürk’ün, Türkiye Cumhuriyeti ve halkı için gerçekleştirdiği her güzel şeyde yaşadığı sevince, mutluluğuna tanıklık ettiler; hastalığında, O’nun sağlığına ilişkin haberleri duyururken hüzünlendiler. Atatürk’ün ölümünde ise vatandaşlara da dağıtılan ve onların gözyaşları içinde okudukları hükümetin “Resmi Tebliğ”inin yer aldığı bülteni yazmanın acısını içlerinde hissettiler.

Anadolu Ajansı’nın tarihi, Türk basın tarihi ve Türk edebiyatı tarihi için de önem taşımaktadır. Türk basınının gelişmesine öncülük eden Yunus Nadi Abalıoğlu, Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay gibi kalemler, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi Türk edebiyatının önemli yazarları ve araştırmacıları ve daha niceleri, Anadolu Ajansı’nın kuruluşundan itibaren kurumda görev aldılar, onun gelişmesi için uğraş verdiler.

Geçenlerde 100. yaşını kutlayan Anadolu Ajansı’nı bizler de vatansever Atatürkçü gençler olarak tebrik ederiz. Türk devrimlerine inanmış, vatanın bağımsızlığı için her türlü fedakârlığa gözünü bile kırpmadan atılmaya ant içmiş Türk gençliği olarak, Anadolu Ajansı ve gücünü Türk bağımsızlık hareketinden alan nice kurumumuzu savunacağımıza söz veriyoruz.

Ümit ÇALIŞKAN

TLB İzmir İl Sorumlusu

Kaynakça:

1) www.aa.com

2) www.yeniçağ.com, Anadolu Ajansı'nın yüzyıllık yolculuğu yazısı

3) Yunus Nadi, Ankara’nın İlk Günleri, İstanbul, 1959, s. 7778.

4) Halide Edip Adıvar, Türkün Ateşle İmtihanı, İstanbul, 1983, s. 108.

5) İzzet Öztoprak, Kurtuluş Savaşında Türk Basını, (Mayıs 1919Temmuz 1921) Ankara, 1981, s. 2930.

6) ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 2, Cilt: I, Mart 1985

tgb.gen.tr