Tiktok çöplüğünde hunharca muz yiyen Suriyeli mültecilerin videoları hızla yayılmaya başladı.
Dün de Göç İdaresi'nden ve Emniyet yetkililerinden peşi sıra, muzlu video çeken bazı kişilerin sınır dışı edildiğine dair açıklamalar gelmeye başladı. Haber dış basında da yer buldu.
Mesele nedir diye şöyle bir baktım...
Muz yeme akımı, Youtube'da yayınlanan bir sokak röportajı üzerine başlamış.
Videoda bir grup vatandaş, öğrenci olduğu anlaşılan Suriyeli genç bir kıza sokak ortasında yükleniyor...
Yaşlı bir adam, "Sen burada kiracısın, biz burada ev sahibiyiz. Sen benden daha rahat yaşıyorsun. Ben muz yiyemiyorum. Kilolarla muz alıyorsunuz pazarlardan" diye sesini yükseltiyor...

Bu sırada yaşlı bir kadın, "Aynen aynen, bir saniye" diyerek adamın omzuna vurup ekliyor:
"Kuaförden çıkmıyorlar, kuaförden çıkmıyorlar. Ben kuaföre gidemiyorum!"
Bu sırada genç kız, "Ama paramızla gidiyoruz. Beleşe bir şey yapılmıyor bize" diye söyleniyor.
Yüksek sesle düşünüyorum...
Belli ki mülteci kızla empati yapan Suriyeli gençler, uğradıkları ayrımcılığı ve yaftalamaları protesto etmek için sosyal medyada bir protesto akımı düzenlemeye kalkıştılar...
Ne var ki ellerine yüzlerine bulaştırdılar... Araç olarak, bulaşanın seviyesini ışık hızıyla düşüren Tiktok'u tercih etmeleri zaten başlı başına hataydı. Halleri, tavırlarıyla da antipatikleştiler.
Sonuçta da mesajlarını veremedikleri yetmiyormuş gibi, mülteci haklarını önemseyen insanları bile sinir etmeyi başardılar... Medyanın ve siyasetin yabancı düşmanlıklarını konuşturacak bahane arayan tiplerine can suyu verdiler.
Tabii tüm bunları, kampanyanın tam da Meclis'teki Suriye tezkeresi görüşmesine denk gelmesini tamamen "tesadüf" kabul ederek söylüyorum.

***


'MUHTAR BİLE OLABİLİR' DİYORLAR
Millet İttifakı'na yeni cumhurbaşkanı adayı bulmuşlar.
Çok çaresiz olmalılar ki, yine okyanus ötesinden isimleri tartışmaya başladılar.

Kulislerde son olarak Cola'nın CEO'su Muhtar Kent'in adı geçiyormuş.
"Muhtar bile olabilir" diyorlarsa bunlar niyeti bozmuş, demedi demeyin.
Özkök için halay vakti.

***


CUMHURİYET'İN 98. YILINDA CHP
Atatürk, karara bir gece önce Çankaya Köşkü'nde Latife Hanım'a hazırlattığı yemekte sınırlı sayıda katılımcıyla son şeklini vermişti.
98 yıl önce bugün de Meclis'e gelerek Cumhuriyet'i ilan etti.
Devlet Başkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı görevlerini bıraktı.
Meclis'teki gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alarak Türkiye Cumhuriyeti 1. Cumhurbaşkanı seçildi.
Aynı zamanda CHP Genel Başkanlığı görevini de sürdürecekti.
Mandacılara teslim olmak yerine "Batı'yla" savaşmayı göze alan kadronun lideri Atatürk'ün ömrünün sonuna kadar Genel Başkanlık yaptığı partisi bugün mandacılardan hallice bir pozisyonda.

Cumhuriyet, bir asır sonra sınırlarının yeniden çizildiği bir coğrafyada sınırlarını, bağımsızlığını, egemenliğini koruma sınavı veriyor...
Onlar Türk askerinin meşru müdafaa hakkını kullanmak için Misakı Milli sınırlarındaki varlığına bile "Ne gerek var" diye karşı çıkıyorlar.
Meclis'teki tezkere oylamasında Türkiye'nin rakiplerini sinirlendirmemek, Batı başkentleriyle uygun adım yürümek için oybirliğiyle TSK'nın elini kolunu bağlamaya çalışıyorlar.
"Yedi Düvel"e karşı savaş kararını alan o Meclis'teki tek partinin nasıl bu hale evrildiğine, sınır ötesinin kendilerine görev tevdi etmesini bekler hale geldiğine şaşırıyor insan...
Bağımsız Türkiye'yi 100. yılına taşıyan AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti 12. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı tebrik ederim.

Melih Altınok/Sabah