Süleyman YURDDAŞER / Ziraat Yüksek Mühendisi
9 Aralık pazartesi günü Aydınlık gazetesinde Recep Erçin imzalı bir haber manşetten verilmişti. Habere göre, Ticaret Bakanlığı’nın zincir marketlere sınırlandırma getirileceği, yeni düzenlemede yerleşim yerlerinin nüfusunun dikkate alınacağı belirtilmektedir. Ancak, 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun bu konuda yetkiyi Cumhurbaşkanına verdiği belirtilmekte.

Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken de bu konudaki görüşlerini sıralayarak, şu tedbirleri öngörmektedir;

Marketlere çalışma saati kısıtlaması getirilmeli

Ekmek sigara gibi ürünlerin satışı önlenmeli (marketlerde)

Yan yana market açılmasının önüne geçilmeli

Ayrı markete ayrı gramaj uygulamasına son verilmeli. Vatandaş yanıltılmamalı

Et, meyve ve sebzede KDV eşleşmesi yapılmalı

Özel markalı ürünlere kriter konulmalı
 
gramajlı ürün satışları denetlenmeli

Bunlara katılmamak olası değil ancak, başka tedbirle de ilave edilebilir.

AVRUPA'DAKİ ÖRNEKLER

Sn. Palandöken, "yan yana market açılması" önlenmeli diyor ya AB ülkelerine gidenlerin dikkatini çekti mi bilmiyorum ama ben, bırakın yan yana market açmayı cadde ya da sokaklardaki sigara, çakmak vb. ufak tefek tüketim maddesi satan küçük büfeler bile belli mesafelerde ve belli nüfus yoğunluğuna göre açılabildiğini gördüm. Büyük alış veriş merkezleri (AVM) kesinlikle kent merkezlerinden km’ce dışarda açılabiliyor. Ancak merkezlerde tüketim kooperatifleri satış mağazaları açabiliyor. Örneğin İtalya’da "Koop İtali" satış mağazaları var ve Koop İtali’nin yıllık cirosu 15 milyar avro olduğu tespit edilmektedir. Bu, tüketim kooperatifleri konusunda İskandinav ülkeleri ve Japonya başı çekmektedirler.

Burada, birkaç yıl müşavirlik yaptığım büyük bir gıda şirketi sahibinden dinlediğim bir hikayeyi nakletmekte fayda görüyorum. Mesleğinde üst düzey eğitim amacı ile bir süre ABD’de bulunan bu arkadaşın hikayesi bir halı mağazası ile ilgili. "ABD’de bir halı firması yeni açılan bir eyaletteki hava alanında halı mağazası açmak ister, gerekli yerlere başvurusunu yapar. Ancak, eyalet yetkilileri bu başvuruyu olumlu karşılamazlar, fakat yol göstermeyi de ihmal etmezler. Halı firmasına bir adres verirler ve orada halı mağazasını açabileceğini ve oldukça iyi iş yapacağını da ilave ederler. Yeni açılan hava alanındaki isteğin neden ret edildiğine de açıklarlar. Anılan halı firmasından önce bir firma başvuruda bulunmuş ve ona gerekli izinler verilmiştir. O hava alanının halı mağazası için ticari kapasitesinin ancak bir mağaza kadar olduğu da belirtilir."

Bu hikayenin ana fikri, halı firmasını korumak gibi görünse de aslında devlet, halı firmasının karını düşünmekte ve bu kardan alacağı vergiyi gözetmektedir. AB’deki küçük büfelerin korunması da aynı maksatladır. Bilindiği gibi, ABD ve AB’de kapitalist sistemle yönetilmektedir. Hangi sistem olursa olsun kuralları olmalı ve ödünsüz uygulanmalı, devlet de ticarethaneler de korunmalıdır.

BATAN İŞYERLERİ

Kendi yaşadığım küçük ilçeden de bir örnek vermek istiyorum. 1987 yılında bulunduğum ilçede tarımsal üretim için girdiler pazarlayan küçük bir şirket kurmuştum, o yıl ilçede benzer işi yapan üç işyeri faaliyet de idi, bugün aynı işi yapan 22 işyerine ulaşmış durumda. Üstelikte ilçede tarım arazisi % 10 küçülmüşken ve tarımsal üretimin üreticiye getirisi dibe vurmuşken. Biz bu işin bu koşullarla yürüyemeyeceğini görerek faaliyetimize 2018 yılında son verdik. Durum böyle iken Sn. vergi dairemiz kapatılan iş yerimizin 70 bin TL vergi borcu olduğunu tebliğ etmiştir. Oysa 25 yıl hiç aksatmadan ve kazancımıza göre vergimizi ödemiştik. Geçtiğimiz ay ne yazık ki aynı işi yapan iki işyerinin daha iflas ederek battığını üzülerek öğrenmiş bulunmaktayım. Kalanların da bu koşullarda işlerine devam etmeleri pek olanaklı görülmemektedir.

Özetlersek, Bektaşi’nin "hesabı ben yaptım oldu," mantığı ile değil, devlet, akıl ve bilimin ışığında kurallar koymalı, planlamalı, kontrol etmeli ve hem kendini hem de açılmasına izin verdiği ticarethaneleri koruyup kollamalıdır. "Sürdüm çayıra Mevlam kayıra" dersek Cenabı Mevla da sormaz mı size verdiğim aklı ne yaptınız diye?