Resmi bir ziyaret kapsamında bulunduğu Ankara'da gazetecilere önemli açıklamalar yapan KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, "Şu anda Doğu Akdeniz bölgesinde sahada bozulan dengenin tekrar kurulduğu bir noktadayız" dedi.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre KKTC Başbakanı Ersin Tatar'ın resmi ziyareti kapsamında Ankara'da bulunan Özersay, Diplomasi Muhabirleri Derneğine (DMD) üye bazı gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Türk tarafının, Doğu Akdeniz'deki kaynakların sadece paylaşımına değil yönetimi konusuna da önem verdiğini ifade eden Özersay, şunları söyledi: "Güney'den genelde şu eleştiri geliyor: 'Siz kuzeyde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olduğunuzu söylüyorsunuz. Güneydeki alanlarda ne işiniz var?' Eğer bize kuzey sizin, güney bizim diyorlarsa bunu net bir biçimde söylemelerini istiyoruz. O zaman başka bir eksende konuşalım. Eğer 'Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Adası bir bütündür, vardır ve Avrupa Birliği'nin (AB) içerisindedir ve bu kaynaklar iki topluma da aittir' diyorlarsa, evet bizim adanın her iki tarafında hakkımız var, o nedenle lisans verdik."

Özersay, Türk tarafının Kıbrıs konusunda 2011'de çok köklü bir paradigma değişikliğine gittiğini ve sadece protesto etmeyi bırakıp eyleme geçtiğini vurgulayarak, "Lisans verdik, sismik araştırma yaptık, kazı yapma noktasına kadar geldik. Özellikle 2011'den sonra bugün, Doğu Akdeniz bölgesinde sahada bozulan dengenin tekrar kurulduğu bir noktadayız" ifadelerini kullandı.

TUTUMUMUZ DEĞİŞTİ

Zaman zaman "Doğu Akdeniz'de çatışma ihtimali var mı?" sorusunun gündeme geldiğini anımsatan Özersay, "Eğer biz bu çalışmaları yapmamış ve bu dengeyi kurmamış olsaydık bugün çatışma ihtimali çok daha yüksek olurdu. Denge kurulduğu oranda çatışma ihtimali azdır" dedi.

Özersay, şöyle devam etti: "Türk tarafının tutumu belki 2011 yılına kadar 'yaparsan savaş gemisi gönderirim, engellerim' şeklindeydi. Şimdi öyle değil. Kıbrıs adası etrafında Kıbrıslı Türklere ait olan bu deniz yetki alanı içerisindeki lisanslar bağlamında 'yaparsan engelleyeceğim' şeklinde değildir tavrımız. 'Yaparsan, aynı bölgede ben de yapacağım veya yaptıracağım' şeklinde bir tavırdır. Bunun dışındaki alanlarda, Türkiye'nin deniz yetki alanlarında söylediği şey ise 'Ben fiili durum yaratmana izin vermem. Bu, benim alanımdır. Burada yapmaya kalkarsan izin vermem' şeklindedir."

'AB VE ABD ADİL DAVRANAMAZ'

Özersay, AB ve ABD ile ilişkiler konusunda da uzun dönemli projeksiyonlar yapmak için erken olduğunu belirterek, ABD'nin konuya yaklaşımına ilişkin, "Bu kaynakların paylaşımı bağlamında Kıbrıs Türkü'nün haklı olduğunu kabul eden bir duruş var şu ana kadar, bunda bir eksilme olmadı" diye konuştu. AB'nin Kıbrıs sorununu, Türkiye ile Rumlar arasında bir "mesele" olarak tanımladığını ifade ederek Özersay, "Bizi yok sayıyor. Bu çok endişe vericidir" dedi.

Özersay, AB'nin, Kıbrıs Türkü'nü nasıl gördüğünü kestirmenin güç olduğuna dikkati çekerek, "AB, 2004 hayal kırıklığı ertesinde Kıbrıs Türk halkına çok fazla bir açılım ya da perspektif verebilecek durumda değil" yorumunu yaptı.

Özersay, şu ifadeleri kullandı: "Ben AB'den veya Brüksel'den Kıbrıs Türkü'nün duruşunu kabul etsinler diye nasıl bekleyebilirim? Üstelik de üye devlet kabul ettiği Kıbrıs Rum tarafıyla dayanışma halinde olmak zorunda. Biz bunu gündelik hayatımızda da hissediyoruz. AB ne bize adil davranabiliyor, adil davranmak istese de adil davranamaz zaten, kurumsal yapısı buna müsaade etmiyor."