Hayatımıza 16 Temmuz 2016 sabahı giren çok önemli bir gerçek var. Bizim ve bütün gelecek nesillerin nasıl yaşayacağını belirleyen bir gerçek.

Börü filminde çok güzel anlatılıyor. 10 saatten fazla süren savaş bitmiş, çetecilerin artıkları derdest ediliyor. Polis Özel Harekât’ın gazileri, bir yandan büyük ihaneti alt etmenin verdiği huzur, bir yandan şehitlerinin kederi, yol kenarlarında çöker otururlar. Kamera iç hesaplaşmaları çeker. Hani hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti denir. Atlatılan tehlikenin ardından söylenir. Doğru, öyle olur. Oyuncular, belki haklı bir davayı anlatmanın da verdiği kuvvetle o anları çok iyi yansıtmışlar.

EN HUZURLU SABAH

Biz de tam o saatlerde Vatan Partisi Genel Merkezi’nde aynı duygularla oturuyorduk. Ankara’nın en hassas yerlerinden gelen silah sesleri dinmiş, çatışma haberlerinin yerini, yakalamalar almıştı. Hem yüzyılın en büyük tehdidini savuşturmanın, hem görevimizi yapmış olmanın rahatlığı vardı içimizde.

Görevimizi yapmıştık. En kritik anda Genel Başkanımız bütün vatanseverleri canlandıran mesajlarını TV’lerden vermişti:

“Bir avuç FETÖ’cü hain bunlar ve ezilecekler.”

Ve evet yüzyılın en büyük tehdidini atlatmıştık.

Ama ehem’in mühim’i vardı.

Biz o sabah Gladyo’dan kurtulmuştuk.

SALGINA DA GLADYO’SUZ GİRDİK

Sonuçları kısaca hatırlatalım.

Türk Ordusu, 2. İsrail’in göbeğine kılıç gibi daldı. ABD’nin neredeyse yarısı uygulanmış, nihayete erdirilmek üzere olan planı çökertildi…

Bir Mavi Vatanımız oldu…

Türkiye Avrasya’daki yerini hızla alıyor…

Bu arada virüs salgınına Gladyo’nun devletimizi baltalayamadığı koşullarda girmemizin büyük şans olduğunu vurgulayalım.

Liste çok uzatılabilir, dört yıldır kentlerimizde tek bir terör eylemi olmaması gibi daha birçok örnek verilebilir.

Gladyo’nun beyni bala’sı o gece elinde silahla yakalanmış, ABD’nin Türkiye’deki kolu 12 saatlik bir ameliyatla kesilip atılmıştı.

CHP’NİN ROLÜ

CHP, bu büyük olayın karartılması ve hiç değilse bilinçlere yansımaması için çok çabaladı. “Tiyatro” dediler, “Senaryo” dediler. FETÖ buluşu olduğu kanıtlanan “Kontrollü Darbe” lafını ilk sahiplenen Kemal Kılıçdaroğlu oldu.

Yetmedi, darbecilerin hapisten kurtulması için “Adalet” yürüyüşleri düzenlediler.

DARBE ŞAKŞAKÇILARI

O geceyi es geçmeyelim. Erken saatlerde, henüz kimin yeneceğinin belli olmadığı sıralarda darbeciler lehine gösteriler düzenlediler. Halk TV, TRT’deki mecburi yayından hemen sonra “Yurtta Sulh Konseyi” bildirisini ilk yayınlayan TV kanalı oldu. Tabii gönüllü olarak. Yorumcuları, Tayyip Erdoğan aleyhine, darbeciler lehine konuşmalar yaptılar.

Şimdi çıkmışlar, “Bizim darbelerle hiçbir ilgimiz olamaz” diye yaygara yapıyorlar.

RICCIARDONE BULUŞMASI

Bizim aklımıza da soru düşürüyorlar. Şöyle ki…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2013 Ekim’inde ABD’nin Ankara Büyükeliçisi Francis Ricciardone’yle görüşmüştü.

Görüşme gizli tutulmuştu, ötesi, buluşmada başka bir genel başkan yardımcısı yoktu. O zaman Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu’na sorulmuş. Loğoğlu, kendisinin bulunmadığını, haberinin de olmadığını söylemiş. CHP’deki başka emekli büyükelçilere, o zamanki Başdanışman Aydın Ayaydın’a sorulmuş, onlar da aynı yanıtları vermişler.

Görüşmenin yeri de alışılmamış. CHP Genel Merkezi’nde değil, Ankara’da bir otelde buluşmuşlar.

2.5 saat ne konuştular, hâlâ sır.

Acaba sayın Kılıçdaroğlu, bütün bu tartışmaların ortasında, ABD Büyükelçisi Ricciardone’yle ne konuştuklarını açıklar mı?


Aydınlık