Kılıçdaroğlu, bir eczacının partililere, "Leblebi satar gibi depresyon ilacı satıyoruz. Kent kanser ve akciğer hastalıklarıyla boğuşuyor" dediğini öne sürdü. Kılıçcaroğlu'nun işaret ettiği eczacı, CHP liderinin açıklamalarını yalanladı.

Kılıçdaroğlu açıklamasında, "Benim bilmediğim ama arkadaşların raporlarından öğrendiğim, Düzce hava kirliliği açısından Türkiye'de bir numara. Dünyadaki en kirli havaya sahip 15 beldeden birisi. Bir eczacı arkadaşımın, Şeyma Hanım'ın söylediği şey şu; 'Ülkemizde hava kirliliğinden hayatını kaybedenlerin sayısı, trafik kazasında ölenlerden daha fazla. Ancak buna rağmen hiçbir önlem alınmıyor. Düzce halkı kanser ve akciğer hastalıklarıyla boğuşuyor. Ayrıca depresyon hastalarının sayısı da gün geçtikte artıyor. Leblebi satar gibi depresyon ilacı satıyoruz. Ben kendi sağlığım ve tüm komşularımın sağlığı için endişe içindeyim. Gün geçmesin ki yeni bir kanser vakası duymayayım.' dedi." ifadelerini kullanmıştı.

Düzce'de eczane sahibi Şeyma Ulusoy, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun algı operasyonunu çökertti.

Eczaneye gelenlerin CHP'li olduğunu bilmediğini söyleyen Ulusoy, şu ifadeleri kullandı:

"Biz eczanemizde her günkü gibi hizmetimizi veriyorduk. İki bayan arkadaş geldi. Bize araştırma merkezinden gelip anket yaptıklarını, il dışından gelip Düzce hakkında bilgi topladıklarını söylediler. Yardımcı olmak ister misiniz? Diye sordular. Yardımcı olmak istedik. Düzce hakkında soru sordular. Özellikle pandemide çektiğimiz durumları, sıkıntılarımızı konuştuk. Sağlıkçılar olarak yaptığımız çalışmaları söyledik. Peşinden ben Düzce'nin kadınlarından bahsettim. Ne kadar çalışkan olduklarından bahsettim.

Ben onların siyasi bir partiden geldiğini bilmiyordum. Bize sadece araştırma için geldiklerini söylediler. Eğer siyasi bir partiden geldiklerini bilseydik kabul etmezdik. Biz bir sağlık kuruluşuyuz. Siyasi görüşüne bakmaksızın tüm hastalara hizmet vermek durumundayız. Eczanede pek siyaset konuşulması çok hoş değil. İsmimin grup toplantısında geçtiğini duyunca şok oldum. Bizim söylemediğimiz şeylerin lanse edilmesi, bazı şeylerin çarpıtılması. Hiç konuşulmayan şeylerin benim ağzımdan söylenmiş gibi yapılması ve benim ismimin iznim olmadan belirtilmesi bizi üzdü. Bir insan antidepresan ile ilgili böyle bir şey der mi? Zaten antidepresanı reçetenin hekimi olmadan bizim vermemiz mümkün değil. 'Leblebi gibi antidepresan satıyoruz' gibi bir laf benim ağzımdan kesinlikle çıkmadı."

İddiaların odağındaki eczacı sözlerini şöyle sürdürdü:​

"Böyle bir tabiri bir eczacı kullanmaz. Kanser hastalarının sayılarını bilemeyiz. Ben küçük bir eczaneyim böyle bir şeyi zaten bilmem, hiçbir eczacı da bilmez. Bunun teşhisini koyan da hekimdir, biz değil."