CHP Genel Başkanı’nın önsöz yazdığı, CHP logolu bir kapakla sunulan ve bir CHP milletvekilinin imzasını taşıyan raporun, 'CHP’yi bağlamayacağı' söyleniyordu! Sıklıkla gözlenen bu kemiksiz tavır; sözünün arkasında duramama ve tükürdüğünü yalama çizgisi, CHP’nin temel karakteri olmuştur.

TURHAN ÖZLÜ

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu tarafından hazırlanan ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun önsözü ve CHP logosuyla yayımlanan kitapçık kamuoyunda yoğun tartışma yarattı.

Aydınlık’ın şubat başında gündeme getirdiği “Yasama Yetkisi Devredilemez” başlıklı belgede, Kaboğlu’nun “Demokratik anayasa hedefiyle yol haritası” diye tanımladığı önerileri yer alıyordu.

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu imzalı çalışmada, mevcut Anayasa'nın değiştirilemez hükmündeki ikinci maddesinde yer alan “Atatürk Milliyetçiliği” ifadesi kaldırılmıştı.

“Anayasal yurtseverlik” gibi uydurma gerekçelerle Türk, Türkiye, Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti gibi kavramların Anayasa dışına atılması isteniyordu. 

Nerede Türk adı varsa üzerine çullanıp kaldırılmıştı. Türkiye yerine (ülke), Türkiye Cumhuriyeti yerine (Cumhuriyet), Türkiye Devleti yerine (Devlet), Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yerine (insan) kavramları öneriyordu.

MAKSATLI GEREKÇELER 

Türksüz Anayasa zorlamasıyla çalakalem hazırlanmış önerilerin temel gerekçesi ise Anayasa'nın “kapsayıcı ve kucaklayıcı” olmasıdır. Bu gerekçesinin aldatmacadan öteye; maksatlı olduğu açıktır.

Atatürk’ün kendi el yazısıyla ortaya koyduğu “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” gibi son derece kapsayıcı ve kucaklayıcı tanım, Kaboğlu’nun ilgi alanında olmamıştır.

Kılıçdaroğlu ve yönetici ekibi de Atatürk’ün bu esaslı tanımını hiçbir dönem ağızlarına almadılar.

CHP’DE SUÇÜSTÜ YAKALAMA TELAŞI

Yoğun tepkiler üzerine Kaboğlu, “Rapor’da yer alan görüş ve deyimler, CHP’yi kesinlikle bağlamıyor ve sorumluluğu bana ait” açıklaması yaptı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak da CHP’yi kurtarma çabası içinde “Bir milletvekilimizin hazırladığı rapor” diyerek, suçu Kaboğlu’nun üzerine attı. 

CHP Genel Başkanı'nın önsöz yazdığı, CHP logolu bir kapakla sunulan ve bir CHP milletvekilinin imzasını taşıyan raporun CHP’yi bağlamayacağı söyleniyordu! Sıklıkla gözlenen bu kemiksiz tavır; sözünün arkasında duramama ve tükürdüğünü yalama çizgisi CHP’nin temel karakteri olmuştur. 

Öztrak’ın “Rapor Anayasa ile ilgili değil” açıklaması da yalandı. CHP sinsice yürüttüğü Bölücü Anayasa hazırlığında suçüstü yakalanmıştı. Kaboğlu, bizzat kendi yazılı açıklamasında belgeyi “Demokratik anayasa hedefiyle” hazırladığını ve yaptığı önerilerin de “yol haritası” mâhiyetinde olduğunu itiraf etmişti.

AMAÇ CHP ÖRGÜTÜNÜ HAZIRLAMAK

Raporda “Millet İttifakı” yerine de Kılıçdaroğlu ile birlikte HDP ve PKK sözcülerinin tercihi “Demokratik Muhalefet” kavramı önerildi ve tanımlandı; parti belgesine geçirilerek bir anlamda resmileştirildi.

Böylece CHP, “Millet İttifakı” ismine yöneltilen “Hangi millet” türü sorulardan da kurtarılmış oluyordu!

CHP öncülüğünde oluşan ittifak, partilerin adları tek tek sayılarak HDP’nin ittifak içindeki varlığı da kayda geçirildi; yazılı belgeye bağlandı. İşlerine geldiği zaman başvurdukları “HDP ile ittifakımız yok” sözlerinin de bir aldatmaca olduğu kanıtlandı.

'TÜRKSÜZ ANAYASA'NIN MİMARLARI CHP’DE 

Prof. Kaboğlu’nun daha 2004’te, başkanı olduğu Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu (BİHDK)’nun hazırladığı bir raporda Türk sözcüğü yerine “Türkiyelilik” kavramı öneriliyordu. Gerekçe olarak da Türk sözcüğünün “etnik temelli” olduğu ve “kimlikler çatışması” yaratacağı gösteriliyordu.  

Adalet Yürüyüşü'yle başlayan süreçte CHP örgütü, HDPPKK (ve FETÖ) ittifakına ısındırılıp hazırlanmıştı. Sıra Öcalan’ın “Açılımın kilidi” dediği yeni Anayasa'ya gelmişti.

AİHM yargıcı Rıza Türmen ile Burhan Şenatalar ve İbrahim Kaboğlu CHP’ye sırf bu amaçla ithal edildiler. Türksüz Anayasa için cansiperane çalışan bu üç isim, aynı zamanda ABDBatı merkezlerinin gözde uzmanlarıdır.

ANAYASADA ATATÜRK’Ü DE ÇIKARMAYI ÖNERDİ 

İbrahim Kaboğlu’nun Türkiyelilik, eşit yurttaşlık gibi kavram ve formülleri, yıllar önce “10 Aralık Hareketi” adına hazırladığı “Yeni Anayasa” taslağında da bire bir haliyle yer alıyordu. 

Kaboğlu imzasıyla açıklanan taslakta, Anayasa'nın Başlangıç bölümünün, “Herhangi bir kişi, kurum ya da değere kutsallık atfetme kaygısı taşımaktan uzak olması” istenmektedir: “Herhangi bir kişi, kurum ya da değer” diye hedef alınan ise doğrudan Atatürk’tür; Anayasa'nın Başlangıç bölümünde yer alan “Atatürk milliyetçiliği” kavramıdır. 

Kaboğlu, Başlangıç bölümünde, Türk milleti yerine “Biz Türkiye yurttaşları olarak bu Anayasa’yı hazırladık” gibi bir ifadenin yer almasını öneriyordu: “Türk yerine yurttaş denilebilir”, Türk milleti yerine de “Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlığı” kimlik olarak tasarlanmalı diyordu. 

Kaboğlu’nun o günkü gerekçeleri de aynıdır: “Ortak kimlik” ve “kapsayıcı ve farklılıklara olanak tanıyıcı” olmak. “Anayasal yurtseverlik” ve “anayasal yurttaşlık” kavramları da aynı gerekçelerle icat edilmişti.

FEDERALİZM VE ÖZERKLİK İÇİN ANAYASA 

Kaboğlu, Anayasa'da “merkezi siyasal otoriteyi dengeleyici mekanizmalar” oluşturulması, “merkezi yapıdan uzaklaşılması”“merkezi otorite ile yerel yönetimler arasındaki ilişkilerin yeniden yapılandırılması” ve “bölgeli veya federal devletlerin kendi yasalarına ve anayasalarına sahip oldukları” ifadeleriyle açıkça federalizm öneriyordu.

2013 yılında; sözde Açılım’ın ve Bölünme Anayasası'nın zirve yaptığı günlerde Kaboğlu şöyle diyordu: “Anayasa’daki 3’üncü maddede ‘Türkiye Devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür’ der. Devlet Türkiye olursa ülkenin adı da Türkiye olduğuna göre millete siz Türk milleti diyemezsiniz.” (DİHA’ya açıklaması.)

PKK’nın Batı merkezlerinden beslenen özerklik taleplerinin zirve yaptığı günlerde Kaboğlu’nun Anayasa önerisi de hazırdı: “Fransa’nın yaptığı gibi bazı bölgelerin kendi kimliğini öne çıkaran ademi merkeziyetçi sistem.” 

Kaboğlu özerkliğin “Kürt yurttaşların yoğun talebi” olduğunu söylüyordu. PKK’nın taleplerini Kürt yurttaşların talebi diye sunuyordu.

HDP İLE BİRLİKTE ANAYASA YAPMAK 

Kaboğlu, Temmuz 2019’da CHP Nilüfer İlçe Başkanlığı'nın düzenlediği söyleşide, “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var, 2019’dan itibaren bu konuyu konuşacağız” dedi. Eşit yurttaşlık ve Türkiyeli gibi malûm formüllerini Bursa’da da tekrarladı. 

CHP’nin yeni anayasa için “üç partiyle birlikte” çalıştığını açıkladı. Böylece HDP ile ittifakın, seçim ittifakının ardından Anayasa yapmaya kadar uzanan çok daha ileri boyuta taşındığı ilan ediliyordu.

CHP, 2015 Haziran ve Kasım seçimlerinden bu yana her seçimde HDP/PKK ile işbirliği yaptı. Yeni Anayasa konusunu da bu ittifakın gereği olarak gündeme getiriyor. 

CHP sözcüleri üst üste yaptıkları açıklamalarla 24 Temmuz 2015 sonrasında bile fiilen sona eren açılıma geri dönülmesini istiyorlardı. Eski CHP Genel Sekreteri, İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin Mart 2016’da, “Umut ederiz ki çözüm süreci yeniden başlar, CHP olarak da biz destek veririz, bunu Hükümet’e de ilettik” diyordu.

Ama CHP’nin bu tavrı son üçbeş yılla sınırlı değil. 2010’lara kadar giden çok daha öncesi var.

2009 başında AKP iktidarı eliyle gündeme getirilen “Kürt Açılımı ve Yeni Anayasa” için, muhalefetin de iktidarla uyum içinde olması gerekli görülüyordu. AKP ve BDP’nin Meclis'teki sayısal güçleri yettiği halde Cumhuriyeti kuran Parti CHP’nin desteğine ihtiyaç duyuluyordu. Ama Deniz Baykal başkanlığındaki CHP sürece dâhil edilemiyordu.


Aydınlık