"Dört aydan beri ilk kez bir dereceye kadar saf hava soluyordum. Gerçekte, ateş hattında yaşayanların soluduğu hava, insan cesetlerinin kokmasıyla niteliğini kaybetmiş bir hava idi.”

Mustafa Kemal, son muharebelerde üç gün üç gece düşmanla çarpışmış, tümeniyle birlikte uyumamıştı. Dört aydan beri süren Arıburnu Cephesi’nin kanlı muharebeleri Mustafa Kemal’i o denli yormuştu ki…

Zayıflamış, hasta denecek kadar bitkin ve yorgun düşmüştü.

8 Ağustos 1915… Anafartalar Grup Komutanlığı’na atanmıştır.

Yeni görev yeri Anafartalar’a hareketinden önce birliklerine bir veda mesajı yayımlar. Şöyle der: ¨Bugüne kadar bana gayret ve fedakârlığınızla kazandırdığınız başarıları, yeni aldığım vazifede de, bana olan sevgi ve güveninizle tamamlayacağınıza inanarak size veda ediyorum.¨

27’nci Alay Komutanı Şefik Bey’i Tümen Komutanı olarak görevlendirir.

8 Ağustos 1915… Gece yarısından yarım saat önce, saat 23.30’dur. Atlar hazırlanmıştır. Tabip Yarbay Hüseyin Bey ve bir süvari subayı da Mustafa Kemal’le birlikte gitmek için hazır bekliyorlardı.

Tümen karargâhı ve alay komutanları uğurlamak için yerlerini alırlar. Albay Mustafa Kemal, kısa bir konuşma yapar, helalleşir. Yarbay Şefik’e tümen komutanlığı görevinde başarılar diler. 

Karanlık gecede, savaş uğultuları ve düşmanın aydınlatma fişeklerinin parıltısı altında atına biner. Anafartalar Grup Komutanlığı’nı devralmak üzere, Kemalyeri’nden Anafartalar’a doğru hareket eder.

Karargâhı ve alay komutanları büyük bir saygıyla arkasından baktılar. Önce görüntüsü kayboldu, sonra atların nal sesleri savaş gürültüsü içinde duyulmaz oldu.

Yıl 1915… 8 Ağustos, günlerden Pazar, saat 23.30’du.

Mustafa Kemal, savaş günlüğüne şunları yazar:

“8/9 Ağustos 1915 gece yarısından önce saat 11.30’da (23.30), gecenin karanlıkları içinde, 19’uncu Tümen karargâhından hareket ettim. Kemalyeri civarından Kocadereköy kuzeyine çıktım. Dört aydan beri ilk kez bir dereceye kadar saf hava soluyordum. Gerçekte, Arıburnu bölgesinin ateş hattında ve orada karargâhlarda yaşayanların soluduğu hava, insan cesetlerinin kokmasıyla niteliğini kaybetmiş bir hava idi.”

***

İnsan savaşta her şeye alışır; ama gömülmemiş ölülerin burnunuzdan girip genzinize inen keskin, buruk kokusu muharebe meydanında karşılaşmak zorunda olduğunuz en kötü şeydir. Bu koku insanın yiyeceğine de siner.

Düşman askerleri, arkadaşlarının ölülerinin yanı başında biftek pişirdiklerinde şaşkınlığınız daha da artar.

Çanakkale Cephesi, Devlerin Savaşı, Gelibolu…

Kumsalda gömülen ölülerin çevresine yüzlerce yengecin üşüştüğünü görürsünüz.

Ve sürü halinde sineklerin varlığı, vızıltısı savaşan askerler için korkunç bir işkencedir.

Milyonlarca sineğin uğrak yeriydi savaş meydanı.

İşte dört aydır süren muharebelerin yaşandığı böyle bir savaş meydanında, Mustafa Kemal yeni komuta yerine doğru gidiyordu. Dört aydan beri ilk kez, tam olmasa da biraz temiz hava soluyordu. 

***

Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı karargâhına ulaştığında, dağınık ve düzensiz birliklerle karşılaşır. Birlikler hakkında yeterli bilgileri alamaz.

9 Ağustos sabaha karşı saat 4.00 civarında, yazılı bir emir yayımlar. Anafartalar Grup Komutanlığı’na atandığını, birliklerin yerlerinin ve düzenlerinin bildirilmesini emreder.

9 Ağustos Pazartesi, sabahın erken saatleri… Albay Mustafa Kemal, karargâhıyla muharebeyi sevk ve idare edeceği gözetleme yerine sert adımlarla gelir. En ufak bir yorgunluk belirtisi yoktur. Kararlı, inançlıydı. Zafer adamıydı. Savaşın sanat yönünü severdi.

Birinci Anafartalar Muharebesi… 45 dakikalık topçu ateşinden sonra, saldırı 5.15’te başladı.

Birliklerden raporlar akmaya başlamıştı.

İşgal Kuvvetleri Komutanı, İngiliz General Hamilton savaşı gemiden yönetiyordu. Sabahın erken saatlerinde çok ümitliydi. Saat 6.00’dan sonra manzara kötüleşmeye başlar. Güvendiği askerlerin yığınlar halinde, tepeleri bırakarak kaçışlarını gemi güvertesinden büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı içinde seyreder.

Türkler, Anafartalar tepelerinden süngü hücumuyla düşmana koşuyorlardı.

İngiliz Orgeneral Hamilton, günlük defterine o gece: “İkindi üzeri, saat 18.00’de bütün cephe birden çökmüş gibiydi... Düşman (Türkler) çok büyük istekle savaşıyor… Yarımadadaki çarpışmalar sırasında kalbim nasır bağladı. Ama bu sahnenin acısı yüreğimi parça parça etti… Ne söylense yararsız…¨ satırlarını, savaşı kaybeden bir komutanın hüzünlü duygularıyla yazdı. 

Albay Mustafa Kemal ise Büyük İskender’i, Hannibal’i, Sezar’ı, Napolyon’u kıskandıracak bir zafere imza atmıştı…

Çok değil bir gün sonra, 10 Ağustos 1915’te, Conkbayırı’nda Truva’nın intikamını alacaktı.

Sonraki yazıda, Conkbayırı Muharebesi’ni inceleyeceğiz…

Kaynakça:

Naim Babüroğlu, KEMALYERİ, Asi Kitap, İstanbul, 2017.

Naim Babüroğlu, Çanakkale 1915Almanların Büyük Tuzağı, İstanbul, 2017.