Muğla’nın Bodrum ilçesinde, Sözcü yazarı Yılmaz Özdil’in, imara aykırı yapılaşmayla 142 metrekareden 310 metrekareye çıkarılan villasının kaçak eklentilerinin yıkımı için verilen süre dün dolmuştu.

Bunun üzerine Bodrum Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ile Zabıta Müdürlüğü ekipleri, dün sabah saatlerinde villaya gelerek yıkım işlemine başlamıştı. Ancak Özdil’in avukatının itirazı üzerine Muğla Bölge İdare Mahkemesi, yıkım işleminin yürütmesini durdurdu. Böylece yıkım işlemi yapılmadı.

Günlerdir süren villa tartışmasıyla ilgili Yılmaz Özdil’in köşesinden bir yanıt vermesi bekleniyordu. Ancak Özdil bir hafta suskun kalmayı tercih etti.

Bugün konuyu köşesine taşıyan Özdil, ardından yazılarına bir süre ara verdiğini duyurdu.

Özdil şöyle yazdı:

“Bodrum’daki alt tarafı iki oda bir salon yazlığımızla alakalı linç kampanyasını biliyorsunuzdur mutlaka… Allah sizi inandırsın, Kardak Krizi’nde bile hadiseyi takip eden bu kadar sayıda gazeteci yoktu!

İlla yıkılacaksa yıkılır, hatta biz yıkarız, canımız sağ olsun. Ama buna “bağımsız yargı” karar verir. Yandaş tetikçiler değil. Hukuksuz işimiz olmadığını, o evde bir kuruş haram bulunmadığını, devlet gücünü kötüye kullanarak intikam alınmaya çalışıldığını, organize kötülük’le karşı karşıya olduğumuzu herkes biliyor… Bizim meselemizle yakından ilgilenen, bizi tanıyan tanımayan, bütün mimarlar, bütün inşaat mühendisleri, bütün avukatlar biliyor. Vicdanı olan herkes biliyor. Müsterihiz.

Seyahat yasağı var. İstanbul’dayım.

“Valilikten izin alırsan Bodrum’a gidebilirsin” diyorlar. Bana yönelik hukuksuz uygulamayla mücadele edebilmem için, Akp valisinden hukuki izin istememi bekleyenler, sanırım beni hiç tanımıyor.

“Gazetecilere seyahat yasağı yok, gazeteci kimliğinle git” diyenler var. Benim öyle bir kimliğim yok. Sadece nüfus cüzdanım var. Hayatım boyunca basın kartı kullanmadım. Çünkü, gazetecilik yapmak için de hükümetten izin almama gerek yok.

Dolayısıyla, taa 700 kilometre uzaktan boğuşmaya çalışıyorum. Orada benim adıma uğraşan kötü gün dostlarımın, avukatlarımın hakkını ödeyemem, kendilerine yürekten teşekkür ederim.

Ama, sabahın köründen itibaren telefon üstüne telefon, Türkiye’nin dört bir yanından arayan soran derken, günlük yazıya odaklanıp baskıya yetiştirebilmem maalesef imkansız.

Az biraz izin rica ediyorum.”