ABD Başkanlığına seçilen Joe Biden'ın, ulusal güvenlik ekibinde Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörlüğüne, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın döneminde DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilciliğini yürüten Brett McGurk'ü getireceğini açıklaması ABD'nin gelecek dönemde benimseyeceği Orta Doğu politikasının sinyallerini verdi.

8 Ocak'ta ulusal güvenlik ekibinde yer alacak yeni isimleri açıklayan Biden'ın ekip için Obama döneminde görev yapan isimleri tercih etmesi dikkati çekti. Dış politikada etkili olacak isimler arasında Obama döneminde DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilciliğini yürüten Brett McGurk de yer alıyor.

Biden'ın, terör örgütlerine desteğiyle bilinen tartışmalı isim McGurk'ü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü yapacağını duyurması, ABD'li diplomatın geçmişte Irak ve Suriye'de yaptıklarını akıllara getirirken, ABD'nin yeni dönemde bölge ülkeleri üzerinde olumsuz bir politika izleyeceği izlenimi oluşturdu.

DİPLOMASİ KARİYERİNE IRAK'LA BAŞLADI
ABD'de 20 Nisan 1973 tarihinde dünyaya gelen McGurk, Columbia Üniversitesi'nde hukuk eğitimi aldı. Bir dönem avukatlık yapan McGurk, 2004'te kariyerinin yönünü diplomasiye çevirdi ve ilk işi Bağdat Büyükelçisi John Negroponte'ye Irak Anayasası'nın yazımında danışmanlık yapmak oldu.

McGurk'ün Irak'ta görev yaptığı 20042009 yılları, Irak'ın yeniden yapılandırıldığı dönemdi. Bu ortamda McGurk, Irak'taki mevcut kaosun taşlarını ören ekibin baş aktörlüğünü yaptı.

Genç diplomat, eski ABD Başkanı George Bush döneminde önce Ulusal Güvenlik Konseyi'ne atandı. Kısa süre sonra da Bush'un Irak ve Afganistan danışmanlığı görevini üstlendi.

Barack Obama, Ocak 2009'da görevi George Bush'tan devraldığında, McGurk'ün "başkanın üst düzey danışmanı" olarak görevine devam etmesini istedi.

20042009'daki Irak deneyimi sayesinde McGurk, Eylül 2014'te Obama'nın DEAŞ'la Mücadele Özel Temsilcisi John Allen'ın yardımcısı oldu, Ekim 2015'te ise Allen'dan görevi devralarak onun yerine geçti.

Trump'ın Ocak 2017'de göreve gelmesine dek Irak ve Suriye'de etkin rol alan McGurk, Trump'ın eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey'i Suriye özel temsilcisi olarak atamasının ardından geri plana çekildi.

Şubat 2019'da görev süresi dolacak olan McGurk, son dönemlerinde düşük profilde görev yapıyor, daha ziyade Irak'taki süreçle ilgileniyordu.

Özel temsilci, Trump başkanlığındaki ABD yönetiminin 19 Aralık 2018'de Suriye'den çekilme kararından 3 gün sonra istifa etti.

İstifa mektubunda, DEAŞ'ın bölgede hala aktif olduğunu ve terör örgütünün henüz tam olarak yenilmediğini ileri süren McGurk, çekilme kararının örgüte tekrar yayılması için alan sağlayabileceğini savundu.

IRAK'TA DEAŞ'A ZEMİN HAZIRLADI
McGurk'ün etkin olduğu dönemlerde Orta Doğu'da yürüttüğü görevlere, üstlendiği rollere ve yaptıklarına bakıldığında Biden'ın gelecek dönemde benimseyeceği bölge stratejisinin sinyalleri okunuyor.

McGurk, görev yaptığı 20042009 yıllarında Irak'ı etnik ve mezhep temelli bir kaos ülkesine dönüştürüp DEAŞ'a zemin hazırladı. Irak'taki kaosun baş aktörlüğünü yapan McGurk, ülkedeki federal yapısının da mimarı olarak tanındı.

ABD'li diplomatın yazımında büyük role sahip olduğu Irak Anayasası, Ekim 2004'te ülkede Sünni Arapların rahatsızlığına rağmen kabul edildi. Ülkeye federal yönetimi getiren ve Kürt nüfusun çoğunluklu olduğu üç kuzey iline özerklik veren anayasa, ciddi ihtilaflara yol açtı. Hemen sonrasında Ocak 2005'te Erbil, resmen özerk yönetimini ilan etti.

Irak'ta ihtilafları ve Sünnilerle Şiiler arasında bölünmeleri körükleyen McGurk, bu haliyle terör örgütü DEAŞ'a zemin hazırlarken, örgütün Haziran 2014'te Musul'u ele geçirmesine de destek verdi.

Suriye ve Irak arasında gayri resmi temaslarını yürüten McGurk, DEAŞ'ın Musul'u ele geçirdiği sırada Erbil'de öncesinde ise Kobani'de (Ayn elArap) bulunuyordu.

TERÖR ÖRGÜTÜ YPG/PKK'NIN GÜÇLÜ DESTEKÇİSİ MCGURK
Terör örgütü YPG/PKK'nın en güçlü destekçilerinden McGurk, örgütün silahlanmasına ve işgallerine yardımcı olmasının yanı sıra, terör kisvesinden çıkıp çeşitli isimlendirmelerle siyasi bir kılıfa bürünmesi için çabaladı.

McGurk, Suriye'nin kuzeyinde DEAŞ ile mücadele bahanesiyle YPG/PKK'ya destek vererek iç savaş sonrası parçalı bir Suriye haritası çizmeye koyuldu.

Diplomat, Suriye'yi parçalama planları kapsamında bölgede sözde devlet kurmak isteyen terör örgütlerine desteğini hiç esirgemedi.

McGurk'ün örgüte meşruiyet kazandırma projesi çerçevesinde YPG/PKK'dan silah ve lojistik desteğiyle diplomata yakın bazı küçük gruplar, Ekim 2015'te "Suriye Demokratik Güçleri" (SDG) altında birleşti.

Bu tarihten sonra başta McGurk olmak üzere Amerikalı yetkililer, DEAŞ ile mücadelede SDG'ye destek verdikleri yönünde açıklamalar yaptı.

McGurk'ün bu planları Türkiye'nin Suriye'de terör örgütlerine karşı başlattığı Fırat Kalkanı Harekatı ile sonrasında Zeytin Dalı ile Barış Pınarı harekatları olmasıydı başarıya ulaşabilirdi.

Türkiye'nin bu operasyonları ayrılıkçı teröristlerin planlarını suya düşürürken, Suriye'nin parçalanması planına da engel oldu.

TERÖRİSTLERDEN PLAKET ALDI
McGurk, Özel Temsilcilik görevi süresince Suriye'nin kuzeydoğusunda YPG/PKK'nın işgal ettiği bölgeyi birçok kez ziyaret ederken, bunların çoğu basına yansıdı.

Kobani'nin DEAŞ'tan alınarak YPG/PKK'nın işgaline girmesinin yıl dönümü olan 1 Şubat 2016'da McGurk'ün, YPG/PKK'nın sözcülerinden Polat Can'ın elinden plaket aldığı fotoğrafları yayımlandı.

Türkiye'nin tepkisine rağmen Ağustos 2016'nın sonunda McGurk, tekrar örgüt kontrolündeki bölgeye gitti ve desteğini yineledi.

McGurk Mayıs 2017'de Rakka'nın kuzeyindeki YPG/PKK noktalarını ziyaret ederek aralarında Şahin Cilo, Aldar Halil, Enver Müslim'nin de olduğu terör örgütü elebaşlarıyla poz verdi.

ARAPÇA VE FARSÇAYI BİLMESİ İYİ BİR "İSTİHBARATÇI" OLMASINI SAĞLIYOR
McGurk'ün, siyasi aklının, gizli müzakerelerdeki başarısı ve tecrübelerinin yanı sıra Arapça ve Farsça biliyor olması da ona avantaj sağlıyor. Orta Doğu'da konuşulan bu iki dili bilmesi diplomatın, kolay iletişim sağlamasının yanı sıra gizli görüşmeler ve anlaşmalar imzalamasında şüphesiz kendisine fayda sağlıyor. Ayrıca bölgeyi ABD ve İsrail lehine dizayn edebilecek nitelikte iyi bir "istihbaratçı" olmasına imkan veriyor.

Biden'ın bu seçimi ise Orta Doğu konusunda Türkiye politikasında Trump'tan daha sert bir tutum sergileme niyetini ortaya koyuyor. İran'a yaptırım uygulayan, Rusya ve Türkiye'yle müzakere yolunu seçen Trump'ın aksine Biden'ın İran'la müzakerelere oturup, Türkiye ve Rusya'ya karşı tutum sergilemesi bekleniyor.