İsveç, kadınların oy hakkı kazanmasından tam 100 yıl sonra ilk kez bir kadın başbakan tarafından yönetilecek. İsveç Başbakanı Stefan Löfven, Ağustos ayında Sosyal Demokrat Parti başkanlığını ve başbakanlığı bırakma kararını açıklamıştı. Kasım’ın ilk haftası toplanan parti kongresinde tüm bölgelerden tek aday olarak gösterilen ve Löfven kabinesinde Maliye Bakanı olarak görev yapan Magdalena Andersson, Sosyal Demokrat Parti’nin ilk kadın başkanı seçildi. Andersson, toplumsal sorunların gölgesinde zor bir süreçte başbakanlığı üstlenecek, eğer bütçe oylamasında meclisteki 8 partinin 6’sının kadın başkanını ikna edebilirse, gelecek yıl (2022) Eylül ayında yapılacak olağan seçimlere kadar İsveç’i yönetecek.

YEŞİL IŞIK İÇİN PAZARLIKLAR

İsveç, 2018 seçimlerinden bu yana azınlık hükümetiyle yönetiliyor. Çevre Partisi’yle hükümeti kuran Sosyal Demokrat Parti, Merkez Partisi ve Liberal Parti tarafından dışardan desteklenmekte. Haziran ayında kiraların piyasaya göre belirlenmesine karşı çıkan Sol Parti gensoru önergesi vermiş ve Stefan Löfven hükümetini düşürmüştü. Hükümeti daha sol politikalar izlemesi için sıkıştırmayı hedefleyen Sol Parti, pazarlıklar sonucu Löfven azınlık hükümetine yeşil ışık yakmıştı.

Kamuoyu araştırmalarında Covid19 salgını sürecinde oylarını artıran parti olmanın verdiği özgüvenle hareket ettiği gözlenen Sol Parti,bu kez de en düşük emekli maaşlarının artırılması için Magdalena Andersson ile 13 gündür pazarlık yapıyordu. Sonunda Sol Parti, başbakan olabilmek için desteklerine muhtaç olan Andersson’a hükümet oylamasında yeşil ışık yaktı. Andersson, Çevre Partisi ile azınlık hükümetini kurarken Merkez Partisi’nin de dışardan desteğini alıyor ama bütçe oylaması için yeni bir pazarlık süreci bekleniyor.

İsveç muhalefetine yöne vermeye çalışan ve muhafazakar partilerin oylarına ortak olarak meclisteki üçüncü büyük parti haline gelen göçmen karşıtı ırkçı İsveç Demokratları Partisi (SD)ise son hükümet bunalımında Hıristiyan Demokrat Parti, Ilımlı Muhafazakar Parti ile işbirliğini artırarak bloklar dışı kalmaktan kurtuldu.

İSVEÇ TERÖR VE SUÇ ÖRGÜTLERİNİN PENÇESİNDE

Entegrasyon sorunlarının çözülemediği ve patlamaya hazır bombalara dönüşmüş banliyöler terör estiren ve gençlerden oluşan silahlı çeteler arasında paylaşılmış durumda. Bu çeteleri besleyen ve uyuşturucu, fuhuş, insan ticareti yapan, kara para aklayan organize suç örgütleri İsveç’teki yasadışı silah ticaretini de elinde tutuyor. İşlenen ağır suçlar ve şiddet olayları hızla artarken kullanılan yöntemler de giderek daha acımasız ve tehlikeli oluyor. Suçsuz insanların ölümüne veya yaralanmasına yol açan şiddet olaylarında şahitler korkutularak susturuluyor. Sokakta insanların gözü önünde gerçekleştirilen infazlar, arabalara konulan bombalar, evinde otururken kurşunlanan insanlar, bombalanan ev ve işyerleri artık sıkça gazetelerin manşetlerinde. Kısacası İsveç adalet sistemi ve refah toplumu tehdit altında.Bu karanlık tablodan görev çıkaran muhalefet partileri hükümeti suçlarken faturayı da göçmenlere kesmekten çekinmiyor.

Yaz boyunca İsveç siyasetine damga vuran “IŞİD’in İsveçli kadınları ve çocukları” konusu, İsveç’te örgütlenen radikal İslamcı kesimlere karşı “teyakkuzu” artırdı. Öyle ki hükümet tarafından “Şiddet Yanlısı Aşırı Uçlarla Mücadele Merkezi” (CVE) adıyla kurulan merkez, tamamen radikal İslamcılarla mücadeleye odaklanmış durumda. Buna karşılık halen terör listesinde olan “PKK”,özellikle kuzey Suriye’de IŞİD’e karşı verdikleri mücadeleyle “kahraman” gibi tanıtılarak gündem dışında tutulurken, kuzey Suriye’de kurulan YPG yönetimi IŞİD ile ilgili konularda hükümetin muhatabı durumunda. Örgütün İskandinav temsilcisi de “yerel Kürt bölge temsilcisi” olarak gazetelere demeç vermekte.

SİLAH AFFI

İsveç’te illegal silahların sayısını azaltmak amacıyla şimdiye kadar dört kez silah affı çıkarılmasına ve son iki af kapsamına patlayıcıların da dahil edilmesine rağmen ülke neredeyse bir silah deposu gibi. Silah affı sırasında 2 ton patlayıcı madde, 12 bin silah, 120 bin mermi, 22 el bombası, 31 bomba polise teslim edilmişti ancak bu silah ve cephanelerin büyük bir çoğunluğunun suç örgütlerinin elindeki silahlar olmadığı ortaya çıkmıştı. Polis, geçtiğimiz günlerde suç örgütlerinin elinde 1300 civarında silah olduğunu hatta suç örgütlerinin biber gazı atan silahlarda değişiklik yaparak gerçek silah haline getirdiğinin tespit edildiğini açıklamıştı. İşte bu kontrol dışı silah ve patlayıcılar İsveç halkında hiç alışık olmadıkları bir korku ve güvensizlik yaratmış durumda.

IRKÇILARIN BASKISI ALTINDAKİ MUHALEFET VE SUÇ ÖRGÜTLERİ

Uzun zamandır göçmen yoğun banliyölerin patlamaya hazır bombalar durumunda olduğu bilinmesine rağmen, hükümetlerin bu bölgeleri ayağa kaldırmak için önerdiği önleyici çareler çözüm için yeterli olamıyor. Söz konusu bölgelerde sosyoekonomik açıdan geri kalmışlık devam ederken, sorunların çözümü ve kullanılacak yöntemler konusunda anlayış birliğinin olmaması bu bölgeleri suç örgütlerine teslim ediyor. Eli silah tutan çocuk yaşı da giderek küçülüyor. Ne acıdır ki silaha sarılarak birbirini infaz eden çocuk yaştaki çete üyeleri değişik savaş bölgelerinden gelen “savaş yorgunu” sığınmacı ailelerin çocukları.

Halkın güvensizlik ve korku duygularını körükleyen, her fırsatta hoşnutsuzluklardan pay çıkarmaya çalışan İsveç Demokratları (SD) partisi, mevcut durumun kazananı. İsveç’teki çete savaşları ve radikal İslamcı tartışmalarına daha fazla polisiye tedbir, artan kontrol ve yasa değişiklikleri önerisiyle gelen SD, hem İsveç’e göçün sınırlanmasını istiyor hem de suça karışan göçmenlerin sınır dışı edilmesini savunuyor. Kamuoyu anketlerinde İsveç Demokratları (SD)’na oy kaptırdıkları anlaşılan muhafazakâr muhalefet partileri de SD gibi sorunları daha fazla polis ve cezaların artırılması yoluyla çözmekten yana, suça karışan göçmenlerin İsveç vatandaşlıklarının geri alınması da önerilerden biri. Hükümet ise muhalefetin kışkırtıcı tuzağına düşmeden suç örgütleriyle ve yükselen ırkçılıkla mücadele etmeye çalışıyor.

NATO İLE İLİŞKİLER

2014 yılından beri NATO ile “güçlendirilmiş ortaklık” çerçevesinde ilişkilerini artıran ve sıkça askeri ve stratejik tatbikatlar yapan İsveç’te en son Ekim ayında bir tatbikat yapıldı. 2527 Ekim tarihlerinde yapılan tatbikat kapsamında NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve NATO Genel Sekreter Yardımcısı Micea Genoana, NATO’nun en yüksek karar organı NAC ( Kuzey Atlantik Danışma Kurulu)’ın yıllık ziyaretlerinden birini gerçekleştirdi. 25 Ekim’de Finlandiya’yı, 2627 Ekim’de de İsveç’i ziyaret etti.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile Finlandiya ve İsveç’in arasında yapılan ikili savunma işbirliği ve yakın ortaklık görüşmelerinde, Baltık Denizi çevresindeki gelişmeler güvenlik politikaları açısından değerlendirildi.

Ev sahibi olarak İsveç’teki toplantılara katılan İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde ve Savunma Bakanı Peter Hultqvist “Güvenlik açısından Avrupa’da durum bizim açımızdan kötüye gidiyor. Bu nedenle NATO’nun Genel Sekreteri JensStoltenberg ve diğer NATO ülkelerinin büyükelçilerini İsveç’te ağırlamaktan memnuniyet duymaktayız” derken kamuoyunda İsveç’in 1814 yılından bu yana sürdürmeye çalıştığı “tarafsızlık ve bloklar dışı kalma” siyasetinin sonu mı gelindiği sorusu güncellendi.

Hükümetin giderek daha fazla Atlantik yanlısı bir tutum takınması, Sol Parti ve Çevre Partisi dışında kalan partiler tarafından olumlu karşılanıyor ve İsveç’in NATO üyeliğine sıcak bakılıyor. “Stratejik ortaklık” adına NATO ile işbirliğini artıran İsveç yeni bir yol ayırımına gelmiş durumda. Sayıları az da olsa “eski sosyal demokratların” bağlantısızlık konusundaki yaklaşımının Magdalena Andersson hükümetini ne kadar etkileyebileceği henüz bilinmiyor. Baltık Denizi’nde suları sürekli sıcak tutmaya çalışan NATO ve ABD’ye karşı tavırda değişiklik olup olmayacağı da merak konusu.

İSVEÇ'E ALINAN EN PAHALI SİLAHLAR PATRİOTLAR

ABD ile artan askeri işbirliğinin bir sonucu olarak Patriot savunma sistemini almaya karar veren İsveç’e ilk 4 ateşleme sistemi18 Kasım’da törenle teslim edildi. Amerikan Patriotları İsveç hava savunma gücünü takviye edecek ve balistik füzeleri düşürebilecek. Patriotlar İsveç ordusunun şimdiye kadarki en büyük ve en pahalı silah yatırımı oldu. Yüzlerce yeni iş sahası yaratacağı ileri sürülen sistem tamamlandığında yaklaşık 12 milyar krona mal olacak. İsveç Genelkurmay Başkanıyla birlikte törene katılan Savunma Bakanı Peter Hultqvist, ateşleme ünitelerinin teslimi sırasında mutluluğunu gizlemeden verdiği röportajlarda “bu bizim askeri gücümüzü ciddi biçimde artıran denenmiş ve güvenli bir sistemdir” derken iyi bir yatırım yapıldığını da vurguladı. Kamuoyunda patriotlara ödenen bedelin çok yüksek olduğu tartışmalarına ise “ekonomik çerçeveden çıkılmadığını” ve bilgilerin “gizlilik yasası” kapsamında olduğunu belirtmekle yetindi. Genelkurmay yetkilileri de İsveç’te 103 A/B olarak adlandırılan Patriotların alınacağı bilgisinin kamuoyuna açık ancak kaç adet alınacağı bilgisinin gizli olduğunu vurguladılar!

Bu sorunlar gölgesinde İsveç’in yeni başbakanı seçilen Magdelana Andersson’un atacağı adımlar merakla izlenecek.