Gündem yoğun. Kaz Dağı, kamuda imzalanan toplu sözleşme, adli yıl açılış töreni, PKK/HDP’li belediye başkanlarına görevden el çektirilmesi son günlerin sıkça tartışılan konuları...

EMRE ALBAYRAK

Yaz aylarından bu yana gündem yoğun. Kaz Dağı, kamuda imzalanan toplu sözleşme, adli yıl açılış töreni, PKK/HDP’li belediye başkanlarına görevden el çektirilmesi, Diyarbakır annelerinin eylemi, Fırat’ın doğusuna operasyon son ayların sıkça tartışılan konuları.

Türkiye, Batı karşıtı kampta yerini almaya başladığı 2015 yılından beri hem dışardan, ziyadesiyle de içerden baskı altına alınmaya çalışılıyor. Kafaları esas karıştıran da iç cephedeki baskı.

Bugünlerde yaşadığımız polemikler, 4 yıldır Vatan SavaşıSaray Savaşı, aynı gemide olup olmamak tartışmalarının tezahürü. Bir yandan emperyalizme karşı kavganın göbeğinde olanlarla açıktan ya da utangaç şekilde Amerikan gemisine binenlerin arasındaki mücadeledir yaşananlar...

Olgular neler?

Yargının FETÖ ve PKK’yı mahkum etmesi Küçük Amerika sürecini bitirmiştir. S400 alımı ulusal güvenlik alanında adeta bir devrimdir. Doğu Akdeniz’de donanmamızın sondaj gemilerimize refakat etmesi emperyalizme meydan okumadır. Ülkemiz, Amerikan emperyalizmiyle her alanda mücadele etmektedir.

Bu yaşananlara muhalefetin tutumu ne olmuştur? Muhalefet nasıl yapılmalıdır?

Türkiye’de muhalefet ikiye ayrılır. Bir; ülkeyi yönetmeye aday yapıcı muhalefet. İki; majestelerinin muhalefeti ya da müzmin muhalefet.

Birinci tür muhalefet; antiemperyalisttir, iç cephede birliği savunur, bilimseldir ve hakikati savunur. İkincisi tür muhalefet; gerçeği çarpıtır, içeride bozgunculuk propagandası yapar. ABD ve AB’ye selam çakar.

Konu FETÖ ve PKK’ya karşı mücadele, S400, Doğu Akdeniz olunca birinci tür muhalefet Türkiye’nin yararını savunur ve yapılanların kendi programının bir ürünü olduğunun bilincindedir. İkinci tür muhalefet, FETÖ ve PKK ile mücadelede mağdur edebiyatı yapar, terörle bağı olanlara "adalet" ister. S400’ün ülkemizi değil sarayı koruyacağını iddia eder. Doğu Akdeniz konu olunca "herkes orada, Türkiye yok" diyerek ABDİsrailYunanistanGKRY’ye karşı sondaj çalışması yaopan Fatih, Yavuz, Barbaros gemilerimizi görmezden gelir. Sahi bunu söyleyen Kılıçdaroğlu uzayda mı yaşıyor?

"Kaz Dağı"nda sözde çevreci gruplar istismara başlar. AB’den fonlandıklarını belgeleriyle ortaya koyarız. Cevap bile veremezler, çünkü suçları sabittir. Evvelden vatanseverliksolculuk, Batılı bir kuruluştan para alanı kınamayı hatta onu protesto etmeyi gerektirirdi. Şimdilerde AB’den para alanları ifşa edince adına “komploculuk”, “indirgemecilik”, “saptırmacılık” diyorlar. Bu AB; Kazdağı Derneği’ne, TEMA’ya niye para verip “gidin çevre savunuculuğu yapın” diyor acaba? Anlaşılıyor ki AB’den fonlananları hedef alamayanlar, emperyalizmin maden çıkarmamıza karşı olmadığını iddia edecek seviyede “kitle kuyrukçusu” olmuşlardır. Ortada halk hareketi olsaydı Vatan Partisi en önde olurdu.


Ancak Kirazlı’da iktidarın ekonomik alandaki yanlış tercihlerinden kaynaklanan bir sorun var. Buna tepki göstermek gerekir. Ancak, Vatan Partisi’nin her “kalabalık” gördüğü yere gitme gibi bir düzen içi alışkanlığı olamaz!

Çevrecilik bahane, bozgunculuk şahane!

Kamuda toplu sözleşme işçilerin ve sendikaların ortak imzasıyla Türkİş Başkanı Ergün Atalay tarafından imzalanır. Aynı koro, ‘’işçiyi sattı’’ lakırtısına başlar. Türkİş ve Ergün Atalay’a niye karşısınız? Türkiye gemisinde olduğu için mi?

19 Mart 2019 tarihinde Cumhurbaşkanlığının çağrısıyla Hukuk Politikaları Kurulu toplantısına başta İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere çok sayıda baro başkanı katılır. KHK’lerle “mağdur” edilen FETÖ’cüler için “Adalet” nöbeti tutmakta beis görmeyen bu illerin baro başkanları Adli Yıl Açılış Töreni’ne katılmamayı marifet sayarlar. Üstelik dört yıl aradan sonra TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’na konuşma hakkı tanınmışken. 2019 Mart’ında Cumhurbaşkanlığının çağrısına uyan barolarımız Yargıtay’ın çağrısına niye uymuyorlar? Peki Metin Feyzioğlu’na edilen hakaretlerin sebebi ne? Türkiye gemisinde olduğu için mi?

Bu arada CHPHDP ittifakı Bayan Kılıçdaroğlu, Bayan İmamoğlu ve Bayan Demirtaş’ın samimi buluşmasında ete kemiğe bürünür. Tarihimizde emperyalizme karşı savaşmış Nene Hatunlar, Kara Fatmalar, Çete Ayşeler varken bu hanımefendilerin teröre destekte buluşması Türk kadınının mücadelesini asla küçültemez!

Terörle bağı olan HDP’li belediye başkanlarına siper olan sözde Atatürkçülerin sözde solcuların ‘’PKK şehitleri’’ için saygı duruşunda bulunarak ‘’gerilla marşı’’ okuyanlara karşı çıkmasını beklemiyorduk herhalde...

Diyarbakır annelerinin haklı mücadelesine sahip çıkmayanlar, ‘’bu zamana kadar neredelerdi’’, ‘’o anneleri oraya AK Parti gönderdi’’, ‘’Cumartesi annelerine niye sahip çıkmıyorsunuz’’ gibi akla izana sığmayan bahanelere sığındılar.

Şimdi Türk ordusu Fırat’ın doğusuna operasyona başlamak üzereyken aynı koro yine ‘’muhalefete’’ başladı. ‘’Ortadoğu bataklığına saplanıyoruz’’ diyenlerin kendisi ABD’nin bataklığına saplandı.

Trump, kara gücünü bir peçete gibi buruşturup fırlattı. Türkiye’nin kararlılığı ABD askerlerinin Tel Abyad ve Resul Ayn’dan çekilmesini sağladı. PKK’nın Suriye kolu SDG’yi koruyan Yankee ayak altından çekildi. Şimdiden not düşelim. Bu harekata kim karşı çıkıyorsa PKK’nın kaderini paylaşır. Türk vatanseverlerinin kalbi Mehmetçik ile birlikte çarpıyor.

Bütün bunları yazarken aklıma mütareke döneminin meşhur “sosyalisti” İştirakçi Hilmi geldi. Atatürk, Anadolu’da tarihin ilk Kurtuluş Savaşı’na önderlik ederken yakasında kırmızı karanfili, İngilizlerin kendisine armağanı olan son model otomobili ile İstanbul’da ‘’iştirakçiliğe’’ devam eden Hüseyin Hilmi Bey’in günümüzdeki temsilcileri de tarihin çöplüğündeki yerini alacaktır. Amerikan gemisinde yer alanların sırtında yumurta küfesi yoktur. Çünkü Türkiyemizin bağımsızlık yolunda attığı adımlarda en ufak bir sorumlulukları bulunmuyor. Hiç şüphe yok. Amerikan Muhipleri Cemiyeti’nin gönüllü iştirakçilerine ve onların ağababalarına karşı Türk milleti yeniden muzaffer olacaktır.


Aydınlık