Ercan Dolapçı

İçeride huzursuzluk yaratmaları önlendi. Bu mücadelenin yararları en çok İkinci Dünya Harbi yılları içinde görüldü. 6 yıl süren dünyanın en büyük ve kanlı savaşında Türkiye tarafsız kaldı. Büyük güçlerin baskısına rağmen Türkiye dik durdu. Burada iç sorunlar kaşınamadı. Dini yobaz ve etnik ayrımcılık kullanılarak Türkiye’ye karşı şantaj da yapılamadı. Bunda, Cumhuriyet yönetiminin ciddi tutumu ve bu hareketleri geçmişte ezmesi ve sıkı takip etmesi önemli etmen oldu. Bu mücadele 1945 yılında savaşın bitmesinden sonra, 1950 yılına kadar İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu dönemde titizlikle sürdü. Buna ilişkin önemli bir belge Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 12 Temmuz 1947 tarihinde Müftülüklere gönderdiği yazıda ortaya çıkıyor. 

DİYANET’İN TARİKATLAR TALİMATI 

29 Nisan 1947 tarihinde Diyanet İşleri Başkanı olan, Milli Mücadeleye katılmış, Cumhuriyet’in aydın din adamı Ahmet Hamdi Akseki imzasıyla yayımlanan yazıda tarikatlar hakkında şunlara dikkat edilmesi isteniyor: 

“Bazı yerlerde ne oldukları belirsiz bir takım kimselerin halk arasında hususi maksatlarla tarikat propagandaları yaptıkları haber alınmakta ve hatta bu cihet mahkemelerden gelen resmi evraktan da anlaşılmaktadır. 

Dini ve milli vahdeti ihlal edecek mahiyette olan ve İslâmlıkla alakası bulunmayan bu gibi hareketleri önlemek için:

1 Evvelâ; mıntıkanızda Şeyh ve Halife unvanıyla faal kimseler bulunup bulunmadığının, varsa; kendilerinin ve tarikatlarının adları ve faaliyet derecelerinin, 

2 Bunların ne gibi bir maksat takip ettiklerinin ve bunun için ne yolda çalıştıklarının ve halka neler telkin ettiklerinin, 

3 Halktan para alıp almadıklarının, 

4 Ayin yapıp yapmadıklarının ve ayinleri mahiyetinin, 

5 İnabe veriyorlarsa ne suretle verdiklerinin ve içlerine kadın alıp almadıklarının, kadınlara ne suretle inabe verdiklerinin; 

6 Köy imamları arasında bu gibi şeylerle ilgili olanlar bulunup bulunmadığının,

7 Böyle İslâmlıkla telif edilemeyen, dini ve milli vahdeti ihlal edecek mahiyette olan bu gibi işler hakkında bugüne kadar sizin ve vaizlerinizin ciddi bir surette meşgul olup olmadığınızın, olmuş iseniz ne gibi bir netice elde ettiğinizin ve olmamış iseniz, sebebinin izahı ve bu hususta vaizlerimizle birlikte yapacağınız vazu nesihatlarda –mükerreren bildirdiğiniz gibi katiyen şahsiyata girişilmemesi ve (Ud’ü ilâ Sebili Rabbike Bilhikmeti vel mevizetilhaseneti vecadilhüm billeti hiye ahsen) kavli keriminin düsturu hareket ittihaz olunması lüzumu ehemmiyetle ve tamimen bildirilir.”  

İSMET PAŞA’NIN İSTEĞİ 

Bu titizlik daha sonraki yıllarda azaldı. Türkiye 1946 yılında çok partili döneme geçti. Bu dönemde CHP içinden istifa eden BayarMenderes ve Köprülü ekibi Demokrat Parti (DP)’yi kurdu. 1950 seçimlerini kazanarak tek başına iktidara geldi. Çok partili dönemle birlikte irticai hareketler de tekrar gün yüzüne çıkmaya ve örgütlenmeye başladılar. Oy kazanma kaygısı bu yapılanmalara destek oldu. 

Saidi Nursi de Menderes döneminde el üstünde tutuldu ve diğer tarikatlar da bunu izledi. İşte bu dönemde İsmet Paşa, 1950 yılında iktidarı Demokrat Parti’ye devrederken onlardan tek bir şey ister. Bunu da gazeteci damadı Metin Toker anılarında şöyle anlatır: “İsmet Paşa Bayar ve Menderes’ten tek bir şey istemişti: Dini siyasete alet etmeyeceksiniz! Ne acıdır ki, çok geçmeden kısa süre sonra bu sözlerini tutmadılar.”

Aydınlık