Av. Cemil Can yazdı
Kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin etkin olarak uygulanması, kadına karşı şiddetin önlenmesi için olmazsa olmaz diye gösteriliyor.
Kadınlarımız belli odaklar tarafından aldatılıyor!
11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılan sözleşme, TBMM’nde kabul edilerek 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Eğer bu sözleşme kadın cinayetlerinin önüne geçmek için yeterli olsaydı kadın cinayetlerinde artma yerine azalma olacaktı:
2008 yılında öldürülen kadın sayısı 80 iken, bu sayı her yıl biraz daha artarak 2019 yılında 474’e ulaşmıştır. [1]
2020 yılının ağustos ayına kadar öldürülen kadın sayısı 282’yi bulmuştur[2]
***
Kadın cinayetlerini önlemenin yolu cezaların artırılması değildir.
Zira Türk Ceza Kanununda kasten insan öldürmenin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olup, bundan daha ağır ceza bulunmamaktadır.[3]
Demek ki sorun eğitim ve uygulamadadır.
Eğitimi; evde ve okulda eğitim olarak ele almak ve çocukların potansiyel katil olarak yetişmelerini önemli ölçüde azaltmak mümkündür.
Bununla birlikte asıl yapılacak işler Devletin sorumluluğu altında yapılacak olanlardır.
Bu ödevler, 6284 Sayılı Yasanın İkinci Bölümünde[4] ayrıntılı bir şekilde hüküm altına alınmış olup, yasanın etkin bir şekilde uygulanması ile kadın cinayetleri en aza indirilebilecektir…
Hal böyle olunca, kadınlarımızın görülen ve görülmeyen pek çok sakıncaları[5]içeresinde taşıyan “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” sloganı yerine, “6284 Sayılı Yasa Tam Uygulansın” sloganını atmaları doğru ve isabetli olur.
Bilindiği gibi Anayasamızın 90. Maddesine göre, sözleşmeler iç hukuk kurallarımızın üstündedir ve Anayasa dahi aykırılıkları ileri sürülemez.[6]
Dolayısıyla “İstanbul Sözleşmesi” uyarınca oluşturulan, Uzman Grubu GREVIO’nun raporları da sözleşme kapsamındaki metinler olup, iç hukuk kurallarımıza aykırılıkları ileri sürülemez!..
Başka bir ifade ile sözleşmenin tarafı olan ülkelerce oluşturulan GREVIO’nun raporları Anayasamızın ve yasalarımızın üzerindedir!?..
Dikkat çekmek istediğimiz sakınca da bu noktadadır...
***
GREVIO’nun Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin uygulamasını değerlendirme süreci, 2017’nin başında başladı ve ilk “Değerlendirme Raporu” 15 Ekim 2018’de yayımlandı.
Raporun özetini altı numaralı dipnottan okuyabilirsiniz.[7]
Değerlendirme Raporu’nun pek çok yerinde “Kürt kadınlar” tabiri kullanılarak etnik ayrımcılık yapılmaktadır.[8]
Ayrıca, ülkenin Güneydoğusunda terörle mücadele operasyonları sırasında polis ve asker tarafından “insan hakları ihlalleri” yapıldığına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Komiseri tarafından yayınlanan Memoranduma atıf yapılarak, asker ve polisimizin insan hakları ihlalleri yaptığına vurgu yapılmaktadır. [9]
Tıpkı, YCHP milletvekillerinin Hendek Savaşları sırasında hazırladıkları raporlarda olduğu gibi...
Öte yandan, “Türkiye’nin güneydoğusunda gerçekleştirilen askeri operasyonlar ve terörle mücadele operasyonlarında, kadınların taciz, cinsel şiddet ve tehditlere maruz kaldıkları” demek suretiyle, yine raporda PKK’ya karşı yapılan operasyonlarda güvenlik güçlerimizin “tecavüzcü” oldukları iddialarına doğruluk kazandırılmak istenmiştir.
Bu yöndeki ifadelerin geçtiği paragraflar aynen aşağıya alınmıştır[10]
Sonuç olarak diyebiliriz ki; kadın örgütlerinin, kadına uygulanan şiddet ile cinayetler hususundaki yakınmalarının tümü haklı zeminde olup, bu sorunun çözümünü yanlış bir yerde aramaya yönlendirilmelerinesessiz kalmamak gerekir.
Üstelik egemenlik haklarımızın bir kısmını kullanmaktan vaz geçme anlamına gelen bu sözleşmeyi savunmak, bilgi kirliliği yaratmaktan başka ulusal onurumuzu zedeleyecek durumların ortaya çıkmasına sebebiyet verecektir.
İlginçtir, Meclis’te siyasi grubu bulunan partilerin hiçbiri işin bu yanına temas etmemektedirler.
Büyük olasılıkla bunun nedeni; sözleşmenin oybirliği ile kabul edilmesi ile suç ortağı durumunda olmalarıdır.
Siyasi iktidara veya muhalefete kızarak, İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak hiçbir şekilde kabul edilemez…
Av. Cemil Can
[1] Türkiye’de; 2008 yılında 80, 2009 yılında 109, 2010 yılında 180, 2011 yılında 121, 2012 yılında 201, 2013 yılında 237, 2014 yılında 294 kadın öldürülmüş olup; “İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinden sonra; 2015 yılında 303, 2016 yılında 328, 2017 yılında 409, 2018 yılında 440 ve 2019 yılında 474kadın cinayeti işlenmiştir.
[3] Kasten öldürmeMadde 81(1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf
[8] Sayfa: 5, 10, 15, 17 ve 99 sayfalar)
[9] Değerlendirme Raporu sayfa:16
[10] DEĞERLENDİRME RAPORU
Analiz genelinde, GREVIO Türkiye’deki hâkim olan mevcut durumun etkilediği alanları vurgulamıştır. Terörlemücadele tedbirleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki güvenlik operasyonları ve başarısız darbe girişimi sonrası kamu görevlilerinin toplu ihracıylaortaya çıkan kamu görevlileri kaynağının boşalması gibi çeşitli faktörlerin,kadınların şiddetten uzak yaşama hakkının yerine getirilmesine uygun olmadığını ortaya koymaktadır.
(Sayfa 8)
Temel haklar, eşitlik, ayrımcılık yapmama (Madde4)
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve ayrımcılık yapmama
“GREVIO, çatışma, çatışma sonrası ve yerinden edilme durumlarının, partnerin uyguladığı şiddet ve partner kaynaklı olmayan cinsel şiddet gibi kadına yönelik mevcut şiddeti ağırlaştırabileceğini, ayrıca kadına yönelik yeni şiddet türleri ortaya çıkarabileceğini hatırlatır. Türkiye’nin güneydoğusundaki terörle mücadele operasyonları sırasında kamu ve askeriye tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlalleri iddiaları ışığında (17) ,GREVIO, etkilenen bölgelerdeki kadınlar için başta cinsel şiddet olmak üzere ve özellikle bu operasyonlar sonucunda gözaltına alınan veya tutuklanan kadınlar için artan şiddet riskinden endişe duymaktadır.”
(17)Bkz. 2016Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri tarafından Türkiye’nin Güneydoğusundaki Terörle Mücadele Operasyonlarının İnsan Hakları Açısından Sonuçlarına İlişkin Memorandum : https://rm.coe.int/16806db68f
(Sayfa 16)
***
“16 Temmuz ayındaki darbe teşebbüsü ve akabinde olağanüstü hal ilanının ardından ülkeyi etkisi altına alan krizin, Türkiye’de kadın hakları üzerinde olumsuz etkilerini ortaya koyan raporlar ışığında, GREVIO, kadınların tutuklu iken kötü muameleye maruz kaldığı ve tecavüz tehdidinde bulunan kolluk kuvvetlerince korkutulduğu durumlara işaret eden bilgiler nedeniyle derinden kaygılıdır. GREVIO, olağanüstü hal ilanından bu yana yürürlükte olan istisnai tedbirlerin etkisiyle ortaya çıkan ve “emniyet güçleri için sistematik cezasızlık ortamı” olarak adlandırılan durumun, bu tür şiddet vakalarını teşvik edebileceğinden korkusunu taşımaktadır. Ayrıca GREVIO, hükümet kararı ile Türkiye’nin güneydoğusunda gerçekleştirilen askeri operasyonlar ve terörle mücadele operasyonlarında, kadınların taciz, cinsel şiddet ve tehditlere maruz kaldıkları ve tecavüz edilmiş ve/veya öldürülmüş çıplak kadın fotoğraflarının, emniyet güçleri tarafından sosyal medyada korkutma amacıyla paylaşıldığını iddia eden ürkütücü raporlara atıfta bulunur.”
(Sayfa 17)
Bakınız OHCHR raporu, paragraf 6263.