Türkiye 80 ülkeden tohum ithalatı, 80 ülkeye de tohum ihracatı yapıyor. 240 milyon dolarlık ithalatımız, 260 milyon dolarlık ihracatımız var. İsrail’e bağımlıyız algısı üreticiyi köreltiyor. En büyük sorun nereye ne dikileceğinin bilinememesi.

SILA KEMAHLI

Türkiye 80 ülkeden tohum ithalatı, 80 ülkeye de tohum ihracatı yapıyor. 240 milyon dolarlık ithalatımız, 260 milyon dolarlık ihracatımız var. Tohum denilen kavramın ucubucağı yok. Bir tohumun bambaşka çeşitleri var. Ülkeler arası çeşit değişiklikleri yapılıyor. Tohum sektörünün bir buçuk milyar dolarlık bir üretim potansiyeli olduğu belirtiliyor.Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Savaş Akcan, tohumculukta hiçbir ülkeye bağımlı olmadığımızı söyledi. Çiftçinin ithal tohumu talep etmesinin nedenlerini Akcan, şöyle sıraladı: “Ürün kalitesi, çeşit fazlalığı, reklam ve çiftçiye ulaşım potansiyelinin yüksek oluşu.”

T%C3%BCrkiye%20Tohumcular%20Birli%C4%9Fi%20(T%C3%9CRKTOB)%20Ba%C5%9Fkan%C4%B1%20Sava%C5%9F%20%20Akcan
Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Savaş Akcan

‘İSRAİL’E BAĞIMLI DEĞİLİZ’

Akcan, yerli firmaların sermaye yapısı güçlü olmadığı için reklam potansiyelinin düşük olduğunu söyledi. Akcan, Türk tohumculuğunun İsrail’e bağımlı olduğu yönündeki algının yanlış olduğunu, milli çeşitlere eğilimin yavaş yavaş arttığını belirtti. Akcan, şöyle konuştu: “İsrail’den yaptığımız 170 milyon dolarlık ithalatın 12 milyon doları tohum. İthalatımızın yüzde 8’i. Bu pay neden bu kadar konuşuluyor? Bundan en çok İsrail mutlu olur, Türkiye tohumculuğunun lideri olarak algılanıyorlar. Güzel reklam!”

Akcan, domates, biber, patates gibi sürekli tüketilenyaşamsal ürünlerde, yerli tohumda tür kaybının olmadığını, dolayısıyla ithal tohuma da gerek olmadığını belirtti. Ancak Akcan, küresel ısınmanın, her yerde olduğu gibi tohumda da tehdit oluşturduğu uyarısında bulundu: “Dünyayı bu şekilde kullanırsak, temel insan yaşamımızı sıkıntıya sokacak tür kayıpları yaşayabiliriz.”

‘TOHUMDA DEĞİL AMA TARIMDA SIKINTI VAR’

Akcan, hiç ithalat yapılmasa da ürettiğimiz tohumlarla vatandaşların karnının doyacağını ancak çeşitlerde sıkıntı olabileceğini anlattı. Tarım için aynı yeterliliğin olmadığı söyleyen Akcan sözlerini şöyle sürdürdü: “Gıda bağımlılığı, ülkenin egemenliğini sorgulatır hale getirir. Dünyanın en güzel silahlarını verseniz de askerin karnı aç olunca ne yapacağız? Bizim işimiz gıdanın başlangıç noktası. İşimizin stratejik ve teknik emniyeti çok yüksek.”

SERTİFİKA ŞART

5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’yla, tohum yetiştirmede sertifikasyon zorunlu hale getirildi. Konuya ‘ithal tohuma bağımlılığın artırılacağı’ yaklaşımıyla bakanlar oldu. Sertifika alımı için birçok ücret devreye giriyor. Akcan, konuyla ilgili çalışmalarını bakanlığa sunduklarını bildirerek, sertifika sorununun küçük çiftçiyi etkilemediğini söyledi. Akcan, şöyle devam etti: “Bakanlığa gidip en azından bu sene için döner sermeye artmasın dedik. Ama devletin bazı alışkanlıkları var, en tepedeki insan enflasyonun düşürülmesi konusunda bizleri motive ederken, devlet kadrosu bu konuda kifayetsiz kalıyor. Döner sermaye işlemlerine yüzde 46 zam yapıldı. Sertifikalara başvuru ücretinin düşük tutulması gerekiyor.”

Akcan, sertifika sisteminin ticarete konu edilen tohumun kökenini, adresini, özelliğini, çimlenmesini gösteren kimlik kartı olduğunu, üretim güvenilirliği için şart olduğunu söyledi. Akcan ithalatla ülkeye giren tohumların tümünde sertifikanın zorunlu olduğuna dikkat çekti.

Reklamdan sonra devam ediyor 

SEKTÖR BAKANLIĞIN ÖNÜNDE

Tohum üretiminin yüzde 9095’i özel sektörün elinde. Akcan, her geçen gün devletçilikten uzaklaşan bir toplum olduğumuzu belirterek şöyle devam etti: “Özelleşme diye bağırılıyor. Türkiye tohumculuk sektörü, Tarım Bakanlığı’nın önünde gidiyor. Devletten ARGE için destek bekliyoruz. ARGE maliyeti yüksek. İthal tohumların piyasadaki çeşitlere göre liderliklerinin yıkılması için, ıslah hakkı bizde olan çeşitlerin devlet tarafından desteklenmesi gerekiyor.Tohumculukta iyi ülkeler sektör cirolarının yüzde 15’ini ARGE’ye ayırmış. Devlet tarıma tüccar gözüyle değil, aile babası gözüyle bakmalı.”

‘NEREYE NE DİKİLECEK BİLMİYORUZ’

Türk tarımının kökten revize edilmesi gerektiğine dikkat çeken Akcan, “Sürekli değişen bakanlık kadrosu ve politikalar bize zaman kaybettiriyor” dedi. Akcan, aile işletmelerinin önemine dikkat çekerek, işlevsellik kazanmaları için sübvansiyon yapılması gerektiğini söyledi. Girdi maliyetlerinin yüksek olduğunu hatırlatan Akcan, tarım alanlarıyla ilgili çalışmaların sonuçlandırılamadığına dikkat çekti: “Arazi kullanım raporlaması en büyük sıkıntımız. Nereye ne yapılacağı belirlenmiyor. Verilen desteklerin kağıt üzerinde güzel söylemleri var. Uygulamada takip yapılmalı. Acaba kaçı işe yaradı. Hâlâ ödenmeyen destekler var!”

MİLLET BAHÇELERİNE MİLLİ BİTKİ DİKELİM!

Millet Bahçeleri projelerinin ilk örneklerinde ithal bitki kullanımının yüksek olduğunu anlatan Akcan, şöyle konuştu: “Söylemle uygulamada yapılan birbirine ne ölçüde uyuyor? Millet Bahçelerinin milli üretim bitkilerinden yapılması gerekiyor. İthalat sevdamız neden bu kadar yüksek!”

‘BAŞKA ÜLKELERDE TARIM YAPABİLİRİZ’

Son dönemde sürekli gündeme gelen Hollanda’nın tarım ürünü ihracatı Konya kadar bir ülke olduğu halde Türkiye’den fazla. Akcan, şu öneride bulundu: “Hollanda bunu ülkesinde yapmıyor. Dünyada yapıyor, ülkesinden borsa ayağıyla pazarlıyor. Bunu neden biz de yapmayalım? Türki Cumhuriyetlerde ciddi miktarda arazimiz var. Buraları kullanalım.”

‘GDO YALAN’

Akcan, GDO’lu tohumların ülkeye girişinin yasak olduğunu, bizim yerli tohumumuzda ise GDO’nun söz konusu olmadığını vurguladı. ‘Hibrit’ yöntemiyle ilgili olarak da Akcan şöyle konuştu:“Hibrit dediğimiz, melezleme çeşidi yöntemidir. Daha iyiyi bulma yöntemidir. Genetik yapıyla oynanmaz, suni müdahale yoktur.”


Aydınlık