Bundan iki ay kadar önceydi.

Iraklılarla sohbet ettik.

Çok eskiden tanıdıklarım.

Aralarında Araplar da vardı;

Telefarlı Türkmenler de.

Türkiye ile de bağlantılılar.

Aileleri yılın önemli bölümünü Türkiye’de geçiriyor.

TÜRK İŞ İNSANLARI

Sohbette Türk iş insanları da bulunuyordu.

Uzun uzun Irak’ı konuştuk.

İş insanları Saddam döneminde Irak’ta büyük işler yapmışlardı.

Kimisi müteahhit, kimisi ihracatçı, ...

Yeniden Irak’a dönüş için uğraşıyorlardı.

Irak’a son yapılan resmi ziyaretlerden umutlanmışlardı.

IRAK GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL

İş insanları heyecanlıydı.

Kriz nedeniyle gözü yeniden Irak’a dikmişlerdi.

Masadaki Iraklılar uyardı.

“Acele etmeyin” dediler.

Sonra da eklediler:

“Irak göründüğü gibi değil.

Patlamaya hazır bomba gibi.

Neler olacağını kestirmek zor.

Halkın dayanacak gücü kalmadı.

Her şey olabilir.”

OLAYLAR

Dedikleri gibi oldu. Olaylar patladı.

Şimdilik ölü sayısı yüzün üzerinde.

Yaralılar binlerce. Daha da artacağı anlaşılıyor.

NEREDEN NEREYE?

BAAS yönetimi.

Irak’ın en parlak dönemi.

Eğitimde, sanatta, güvenlikte, ekonomide, ... her alanda.

Temel sorunlar çözülmüştü.

Hem de İran’la yıllarca süren savaşa;

Ve ambargoya rağmen.

Saddam döneminde görüştüğümüz bürokratları hatırlıyorum.

Birikimleri yüksekti.

Çoğu yoksul ailelerden geliyordu.

Ama önleri açılmıştı.

Devlet, yurtdışı eğitim dahil desteklemişti.

Baas yönetimi eşittir Arap Kemalizmi..!

Cumhuriyet Devrimimizi örnek almışlardı.

BAKANLAR

Bakanlar da aynı.

Tecrübeli, bilgili, kararlı.

Bakanlarla görüşürken Türk gazetecilerin tepkilerini hatırlıyorum.

Petrol Bakanı Amir Muhammed Raşid.

Türkiye ile ilişkilerde rolü büyüktü.

Gazetecilerin her sorusuna net yanıt verirdi.

Ülke çıkarını her şeyin üstünde tutardı.

ABD propagandasına kananlar nasıl da şaşırmıştı.

DEVLET YÖNETİMİ

Yazılanlara bakarsanız Saddam kafasına göre takılıyordu.

Ama gerçek farklıydı.

Bir, Başkanlık Kurulu;

İki, Bakanlar Kurulu;

Üç, Parlamento;

Dört, düzenli toplanan Aşiretler Meclisi vardı.

Kararlar tartışılarak alınırdı.

Saddam öyle sabah karısına kızıp ona göre hareket etmezdi.

Edemezdi.

HALK BİRLİK İÇİNDEYDİ

1996 yılından sonra sık sık gittim geldim.

Ankara’da ne kadar kahvehane varsa;

Bağdat’ta o kadar resim galerisi vardı.

Eski kitap pazarında iğne atsan yere düşmezdi.

Bir Arap atasözü her şeyi açıklıyor:

“Kitap Mısır’da yazılır, Beyrut’ta basılır, Bağdat’ta okunur.”

Güvenlik de tamdı.

Gece kaçta olursa olsun fark etmezdi.

Hiçbir güvenlik riski yoktu.

Kadınlar havuza mayoyla, bikiniyle girerdi.

En önemlisi halk birlik içindeydi.

6 AYDA DÜZELİR(!)

Saddam devrilince her şey düzelecekti.

“6 ayda her şey normale döner” denmişti.

Türkiye’yi yönetenler de;

İşadamları da aynı görüşteydi.

Öyle olmayacağını söyledik, ama ikna edemedik.

Hiç unutmuyorum.

Ünlü bir firmanın yöneticisi benimle iddiaya girdi.

Yıllar sonra, “Sen haklı çıktın, ben kaybettim” dedi.

Boğazda bir yemek borcu var.

Hâlâ ödemedi.

ABD müdahalesi sonrasında da gittim.

Ama durum eskisi gibi değildi.

En güvenli yerlerde bile sorun vardı.

“Yeşil bölge”den El Reşid Oteli’ne geçiş bile zordu.

Gündüz onlarca koruma ile ulaşabildik.

YARIN: Olaylar neden çıktı, ABD’nin rolü ve zamanlama


Aydınlık