Bu yazının başlığında kullanılan kavramlar insanların özlediği, kendilerini mutlu ve güven içinde hissettikleri bir sistemin şifreleri gibi.

Bu kelimelerin anlamları, ekonomi için başka anlamlar ifade ediyor.

Geçen hafta sonu, önce Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal görevden alındı, arkasından Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifa mektubu ortaya çıktı. Hemen ertesinde her iki göreve de atamalar yapıldı.

Atamaların ardından belli bir süredir üzerinde çalışıldığı anlaşılan yeni ekonomi programı açıklandı.

Uzun süreden bu yana “ÜRETİM ve İSTİHDAM’ın ana hedefleri olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı, bu hedeflerin yerine birdenbire “FİYAT İSTİKRARINI” koydu.

Geçen hafta Cumhurbaşkanı tarafından yapılan konuşmalarda şifreler değişmeye başlamıştı.

“Yeni reformların hazırlıkları içindeyiz. İnsan Hakları Eylem Planı bu hazırlıkların en önemlilerinden biridir. Adalet Bakanlığımız planın ana başlıklarını oluşturdu. Önümüzdeki günlerde ekonomik hayatın tüm paydaşlarıyla çalışılarak taslağa son hali verilecek. Piyasa aksaklıklarının giderilmesi, rekabetçi piyasa mekanizmasının etkin işleyişinin sağlanması, mülkiyet hakkı, sözleşme serbestisi gibi konular ele alınacak.”

'YARGI REFORMU'

 Hepimiz biliriz ki; neoliberal ideolojide piyasa hiçbir şekilde suçlanmaz. Suçlu, bu piyasaları düzenlemekten kaçınan iktidarlardır.

Liberalllere, “ekonomide çözüm nedir?” diye sorduğunuzda size “yapısal reformların zaman geçirmeden yapılması gerektiğini” söylerler. Nedir bu yapısal reformlar dediğinizde ise; yargı reformu, insan hakları, özgürlüklerin gelişmesi yönünde yasal düzenlemeler diye cevap verirler.

Ekonomi ile yargı, insan hakları, özgürlüklerin ne ilişkisi var dediğinde. Olur mu hiç, yabancı yatırımcı gideceği ülkedeki demokrasi ve insan haklarının durumunu araştırır.

ASLINDA NE OLUYOR!

Yaklaşık iki yıldan bu yana Türkiye; net borç ödeyen (dış borçları azalan), sıcak parayı gönderen, cari açık (üretim yapısı nedeniyle ithalatçı ve Kovid19 nedeniyle turizm dövizi gelmemesi) veren bir ülke durumundadır. Bunun bedeli de yaklaşık 7090 milyar dolar arasındadır.

Hep belirtiyorduk, Türkiye bir ara dönemden geçiyor. Bu ara dönem doğal olarak sancılı olacak. Pandemi dolayısı ile önümüzdeki günlerde ekonominin tekrar kapanması gündeme gelecek olması Türkiye’yi zor bir sürece soktu. Hükümet bir gün daha fazla ekonominin çalışması için büyük risk üstleniyor. Kapanmaları geciktiriyor.

Bugün ya da yarın ama çok kısa süre sonra pandeminin ilk atağında olduğu gibi, birinci atakta sadece iki ay (nisan ve mayıs ayları) kapalı kaldık, ekonomi kapanacak. Bu kez önlemler 56 ay sürecek. Bunu lafla söylemek tabi ki kolay. Herkesten eve kapanması istenecek. İnsanları eve kapatsanız dahi, insanların ihtiyaçları durmuyor.

TAZE PARAYA MESELESİ

Sonuçta tükenen para yerine taze para gerekiyor. Hükümet geçen dönem yol verdiği sıcak parayı tekrar içeri sokmaya karar verdi. Döviz açığını sıcak para ile kapatma tercihini yaptı.

Sıcak paranın da koşulları belli. İstediği güven ve nemayı vermezseniz gelmez.

Bunun için ayın 19’unda yapılan Merkez Bankası Para Politikası toplantısında faizler yüzde15’e yükseltildi.

Bu arada aynı gün 19 Kasım’da Filipinler Merkez Bankası politika faizini yüzde 2.25’ten yüzde 2’ye ve Endonezya Merkez bankası faizini yüzde 4’ten yüzde 3.75’e düşürdü. Biz yüzde 4.75 artırarak yüzde 15’e yükselttik.

Hükümet izlediği ekonomi politikasından bir nevi ricat etti. Bu politika değişikliği geçici bir süre için kabul edilebilir.

Ancak biliyorsunuz sıcak paracılar ufak tefek tavizlerden sonra, siyasi tavizlere doğru yönelebilirler.

Ben Türkiye’nin artık siyasi taviz vermeyeceğini düşünüyorum. Önümüzdeki dönem çok zorlu geçecek.