İngiltere, önceki gün Başbakan Boris Johnson’un istifasıyla sarsıldı. Başta Muhafazakar Parti’den gelen baskılara direnen Johnson, aralarında dört bakanın da olduğu 50’yi aşan hükümet görevlisinin istifa etmesinin ardından görevden çekilmek zorunda kaldı. Downing Caddesi’ndeki hükümet binası (Westminister) önünde istifasını açıklayan Johnson, kendisini zorlayan kabine ve parti üyelerini “sürü psikolojisiyle hareket etmekle” suçladı. Seçimlerle yeni bir başbakan gelene kadar siyasetlerde büyük bir değişikliğin olmayacağını söyleyerek geçici hükümetin rolünü sınırlandıran bir konuşma yaptı.

SKANDALLARIN ÖTESİNDEKİ İNGİLTERE GERCEĞİ

Salgın döneminde vatandaşların evlerine hapsolduğu sırada ve Kraliçe’nin eşinin öldüğü gün dahi içkili partiler düzenlediği ortaya çıkan Johnson, İngiliz basınında yaylım ateşine tutulmuştu. Daha sonra atadığı parti denetçisi yardımcısının (İngilizcede kırbaç anlamına gelen “whip” ile ifade ediliyor) cinsel tacizde bulunduğu ve Johnson’un bunu bile bile görevlendirdiği ortaya çıkınca, yine yoğun eleştiri oklarının hedefi olmuştu.

İngiliz medyası ve müesses nizamı, konuyu hep bu entrikalar ve skandallar üzerinden ele aldı. Ancak artan enflasyon, yüksek benzin ve ev içi tüketime yansıyan enerji fiyatları, banliyö ulaşımını ve havayollarını felç eden grev dalgası, Muhafazakâr Parti’nin kendi başbakanlarına karşı harekete geçmesinde etkili rol oynadı.

Boris Johnson, istifa konuşmasında halk tarafından hala destek gördüğünü vurguladı. Aynı ABD Başkanı Donald Trump gibi “Şimdi gitsem de geleceğim.” mesajı veren bir konuşma yaptı. İngiltere, Brexit (ülkenin AB’den çekilmesi) süreci sonrası Johnson’ın olaylı başbakanlığıyla ve en son Ukrayna Savaşı’nın çatlattığı ekonomik fay hatlarıyla, tarihinin en derin siyasi krizlerinden birinin içerisinde görünüyor.

TECRÜBELİ BÜYÜKELÇİDEN ÇARPICI MAKALE

İngiltere’nin Eski Büyükelçisi Craig Murray, ‘Boris Johnson istifası’ olayını, tam da bu bağlamda ele alan çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Murray, İngiliz Dışişleri’nde uzun yıllar çalıştıktan sonra Özbekistan Büyükelçiliği sırasında önce görevden alınmış, sonra istifa etmiş. Murray o günden beri İngiltere’nin gizli servisler (hem MI6 hem CIA) eliyle yürüttüğü emperyalist siyasetlerini ifşa ve mahkûm eden, İskoçya gibi devletlerin bağımsızlığını savunan eleştirel bir çizgide yayınlar yapıyor.

Son gelişmeyle ilgili de Murray, “Johnson'un istifasının Britanya'nın dağılmasını hızlandıracağını” tahlil ediyor. Yazının başlığı da son derece sarsıcı: “Emperyal İngiliz İmparatorluğu’nun Ölümü.” Kişisel bloğundan alınarak United World International (UWI) sitesinde yer verilen Murray’in makalesinin çevirisini, tam metin olarak yayımlıyoruz:

‘OSURUKLA’ GELEN SON

“Bütün imparatorluklar rezilliklerle son bulur. Birleşik Krallık da bir patlamayla değil, bir osurukla sonuna yaklaşıyor.

Bundan bir yüzyıl sonra, baskın tarihsel anlatı Çinli olacak ve Çinli tarihçiler, Boris Johnson'ın nasıl olup da, kendi hükümetinin çok genç bir üyesinin cinsel tacizde bulunması hakkında ne bildiğiyle ilgili yalan söylediği için devrildiğini merak edecekler. Bunun gerçekten sebep olup olmadığı veya enflasyon ve Brexit'in neden olduğu altta yatan sosyoekonomik krizin gerçek belirleyici olup olmadığı konusunda öğretici makaleler yayımlanacaktır. Neoliberalizmin krizi ve Batı toplumunun sermaye ve servet eşitsizliğinin sürdürülemez yoğunlaşma düzeylerine nasıl ulaştığı konuları üzerine Çin kitapları (veya teknolojik eşdeğerleri) kaleme alınacaktır.

NEOLİBERALİZMİN YOK ETTİĞİ TOPLUMSAL DEĞERLER

Ana akım medyada Johnson'ın yalan söylemesi ve kişisel ahlaksızlığı hakkında satırlar boyu yazılar çıktı, ancak toplumda neden bu kadar çok kişinin Boris Johnson’ın suçlandığı bu ‘skandallara’ tahammül etmeye hazır olduğunu anlamak için çok az ciddi çaba var. Cevap, neoliberalizmin, antisosyal ve hatta sosyopat davranışların artık tuhaf görünmediği ölçüde toplumsal değerleri yok etmeyi başarmış olmasıdır.

Otoritenin, 200 milyar ABD dolar veya daha fazla kişisel serveti mümkün kılacak bir sisteme göz yumduğu, hatta bunu inşa ettiği bir toplumda, aynı ülkede milyonlarca çocuk gerçekten yetersiz besleniyor ve barınma imkanlarından yoksunken, sosyopolitik yapı insanlara hangi değerlere sahip çıkmalarını söylüyor? Empatiye hangi değer veriliyor? Acımasız hırs ve kaynak gaspı alkışlanmakta, teşvik edilmekte ve izlenecek model olarak kabul edilmektedir.

Her geçen gün ortaya çıkıyor: ya seçkinlerin parçasısın ya da hayatı için mücadele edenlerin. 

UZUN DÜŞÜŞÜN BİR BELİRTİSİ

Birleşik Krallık'ta, Thatchercıların toplu mülk sahipliği rüyası aniden terk edildi. Sosyal hareketlilik ve meritokrasi (liyakata dayalı yönetim), çokluklar tarafından büyük ölçekli bir sosyal ilerleme fırsatından ‘Açlık Oyunları’na dönüşüyor. Önemli sayıda genç, finansal bir konfora kavuşmak için en iyi şansını ‘Aşk Adası’na seçilmek (bir TV programı) olarak görürken, Johnson'ın o zamanki karısı kanserle mücadele ederken birden fazla ilişkisi olmasını iğrenmeyle karşılamalarını nasıl bekleyebiliriz?

Johnson açıkça tarihte ‘büyük adamlar’ teorisinin bir takipçisidir. Ama aslında onun şaşırtıcı siyasi kariyeri, başlı başına Birleşik Krallık'ın büyük imparatorluk gücünden büyükşehir devletinin dağılmasına kadar uzanan düşüşünün bir belirtisidir (ikincisi elbette 1921'de resmi etkisini göstermeye başlamıştır).

Birleşik Krallık, statüsündeki büyük güçten makul derecede üst düzey bir Avrupa devletine geçişini kabul etmenin psikolojik travmasını yaşadığından, Brexit sadece bir sarsıntıydı. Bu ve bunun sonucunda ortaya çıkan popülist İngiliz milliyetçiliği dalgası üzerine yazılacak büyük bir inceleme külliyatı ortada durmaktadır.

Muhafazakâr Parti’nin gülünç koşullarda sürekli ‘dünyayı yönetiyoruz’ ifadesini kullanmasını da kaydediniz. İş o noktaya vardı ki geçen gün (İşçi Partisi lideri) Starmer bile, üç İngiliz bayrağının ortasında hükümetin dağılması hakkında yorum yapma ihtiyacı hissetti. Konuşma, kesintisiz militarizm ve İngiliz ordusunun televizyonlarda fetiş haline dönüştürülmesi ile son Ukraynalının kanının son damlasına kadar sürdürülecek ve sonunda şerefli bir zaferle sonuçlanacak büyük bir savaşın özlemi bağlamında gerçekleşti.

KANALİZASYON PATLADI

Peter Oborne’un hazırladığı titiz Johnson'ın yalanları derlemesi, hükümet krizinin, Johnson'ın bir zamanlar kişisel olarak bile dahil olmadığı, yanlış cinsel davranışla ilgili bilgisine dair nispeten küçük bir yalan üzerine gelmesini ne kadar tuhaf olduğunu gösteriyor.  Ancak Johnson'ı türünün tek örneği olarak düşünmek oldukça yanlış. Oborne'un harika kitabı Politik Yalanın Yükselişi , şarlatan Tony Blair’in, hükümetin standar ayarlarına yönelik büyük çaplı saldırısını etraflı bir şekilde anlatıyor.

Johnson, bir sürecin parçasından ibarettir. İmparatorluğun gücü parçalandıkça, gelenek ve görenekleri de parçalanmaya başlar. İkinci dünya savaşından bu yana, altmıştan fazla devlet İngiliz yönetiminden bağımsız hale geldi. İlkokulda bana gururla gösterdikleri haritadaki (“bu koloni sizin tapyokanızın tropik gıda geldiği yer”) pembe parçalar küçüldü, küçüldü ve küçüldü. Tanrıya şükür çocuklara artık dönüşüme ihtiyacı olan “Denizlerin ötesinde küçük kahverengi çocuklar var” şarkısını söylemeleri öğretilmiyor (bunu gerçekten öğrendim, uydurmuyorum).

Birleşik Krallık'ın askeri, ekonomik ve siyasi gücü çöktükçe, hem iyi hem de kötü olarak siyasi adetleri de çöktü. Johnson, çöken İngiltere’nin patlayan kanalizasyonunun tepesine fışkıran bir pislikten başka bir şey değil.

İSKOÇYA, İRLANDA, GALLER: İMPARATORLUK DAĞILIYOR

İngiliz yönetiminden ayrılan bu altmış devletten her biri, İngiltere olmadan kendi başlarının çaresine bakmak zorunda olacakları konusunda uyarıldı. Hiçbir devlet İngiliz yönetimine dönmek istemedi. İskoç kardeşlerim, bunu kaydedin.

Aynı zamanda İngiliz okuyucularıma ve benim de yarı İngiliz olduğumu hatırlayın son derece yapay olan İngiliz birliğinin dağılmasının, İngiltere için çok faydalı olacağına gerçekten inandığımı açıkça belirtmek istiyorum. İskoç Bağımsızlığı ve İrlanda'nın yeniden birleşmesi yakında gerçek olacaktır. Galler’in Bağımsızlığı de hızla destek topluyor.

Muhafazakar Parti desteğinin ve Starmer gibi diğer sağcı sendika fetişistlerinin yüreğinde yatan büyük güç nostaljisini ve aptal vatanseverliği sarsmak için Birleşik Krallık'ın dağılması gerekmektedir. İngiliz devletinin resmi olarak kapatılmasının sadece şoku bile İngiltere'nin yerel ve uluslararası adalet kaygısı taşıyan modern, ileriye dönük, orta dereceli bir Avrupa devleti olması için gereken psikolojik değişimi hızlandıracaktır.

Birleşik Krallık, 2016'dan beri sosyopolitik kargaşa içinde ve şimdi derin bir ekonomik krize giriyor. Bu günler, Birleşik Krallık'ın son günleridir. Kutlu olsun!”