Öniz Özsoy/Teori dergisi makalesi

2015 yılında iki erkek, 22 yaşındaki bir kadına parkta tecavüz eder. İlk derece mahkemesi, faillerden birine tecavüz suçundan 5 yıl, diğerine ise yalnızca gözcülük yaptığı gerekçesiyle 3 yıl hapis cezası verir. İstinaf Mahkemesi 2017 yılında kararı bozar. Gerekçesi, mağdur kadının, faillerden birinin telefonunda, erkeksi bir isimle kayıtlı olmasıdır. Mahkeme, mağdur kadının fotoğrafını da delil olarak mahkeme dosyasına ekler ve kadının erkeksi, beğenilmez olduğu gerekçesiyle iddiayı inandırıcılıktan uzak olarak değerlendirir ve her iki fail için de beraat kararına hükmeder. Kararı veren yargıçlar kadındır.[1]

2018 yılında 17 yaşındaki kız çocuğu patikada yürürken, 27 yaşındaki failin tecavüzüne uğrar. Failin avukatı, mağdur kız çocuğunun giydiği dantelli iç çamaşırını delil olarak göstererek, mahkeme salonunda savunmasını şu cümlelerle yapar: “Kanıtlar, kızın zanlıdan hoşlandığı, biriyle buluşmaya ve biriyle birlikte olmaya açık olduğu ihtimalini dışlıyor mu? Nasıl giyindiğine bakmalısınız! Dantelli bir tanga giyiyordu!” Mahkeme, bu savunmanın ardından sanığın beraatine karar verir.[2]

2016 yılında, 14 yaşındaki kız çocuğuna, 5 kişi tarafından tecavüz edilir. Mahkeme, kararını 2019 yılında açıklar. Kız çocuğunun olay anında uyuşturucu ve alkol etkisi altında olduğu, cinsel ilişkinin varlığının tespit edildiği ancak şiddet uygulandığına ilişkin bir delilin olmadığı, bu nedenle tecavüz suçundan bahsedilemeyeceği gerekçesi ile suçu “rızasız cinsel ilişki” olarak tanımlar ve 22 yıl hapis cezası ile yargılanan faillerin cezasını 10 yıla düşürür.[3]

İş arkadaşı tarafından tecavüz edilen 29 yaşındaki kadın, suçu bildirmek için polise başvurur. Polis memuru ona, erkek arkadaşını aldatan kadınların sıklıkla, kendilerini aklamak için sahte tecavüz bildirimlerinde bulunduğunu söyler. Polis memurunun tavrı sebebiyle, suçu bildirmenin hiçbir işe yaramayacağını düşünen kadın, şikâyet başvurusundan vazgeçer. Sonra kararını değiştirir ve bir şikâyet başvurusu oluşturmayı ancak 3. girişiminde başarabilir. Ancak yargılama yapılmaz, dosyası düşer.[4]

Tecavüz edilen 39 yaşındaki kadın, suçu bildirmek için 4 kez polise gitmek zorunda kalır ve girişimlerinin birinde polis memurunun kendisine “Yalan söylüyorsan hapse girebilirsin.” dediğini söyler.[5]

Tecavüz edilen kadın, bir daha bu suçun mağduru olur ise asla polise gitmeyeceğini söyler.  Mahkemeye çıkmanın, neredeyse her şeyi yeniden yaşamak gibi olduğunu ve kendini daha kötü, yanlış bir şey yapanın kendisi imiş gibi hissetmesine neden olduğunu belirtir.[6]

Tecavüz edilen 21 yaşındaki kadın, suçu bildirmek için polis merkezine gider. Deneyimini şu şekilde aktarır: “Sadece 21 yaşında bir kadındım ve yalnızca suçu bildirmek istiyordum. Orada oturan iki polis memuru bana ‘Bildirimde bulunmak istediğinden emin misin?’ diyorlardı.”[7]

Müzik festivalinde tanıştığı bir erkek tarafından tecavüz edilen 25 yaşındaki kadın, şikâyetçi olmak ister. Ancak saldırgan kendisini darp etmemiştir. Tecavüz suçunun yasal tanımı, onu suçu bildirmekten alıkoyar, çünkü yasa onu kurban olarak nitelememektedir. Bu durumun “Ben mi farklı davranmalıydım?” sorusu ile ezici bir utanç duygusu uyandırdığını söyler.[8]

Arkadaşı tarafından tecavüz edilen 37 yaşındaki kadın, ülkede yaygın anlayışın, eğer kadın dövülmemişse, tecavüzü istediği yönünde olduğunu söylemiştir.[9]

Yazının başında anılan üç olay ve yargılama, sırasıyla İtalya, İrlanda ve İspanya’da meydana gelmiştir.

Aleyhine tecavüz suçu işlenen ve deneyimleri aktarılan kadınlar ise Danimarka’da yaşamaktadırlar. Eleştirdikleri polis memurları, yasalar, hukuk işleyişi ve anlayış günümüzün Danimarka’sıdır. Uluslararası Af Örgütü’nün, İskandinav ülkelerini mercek altına alan 3 Nisan 2019 tarihli raporu kaynak gösterilerek aktarılan bu ifadeler, dünya basınında geniş yer bulmuştur.[10]

Makalelerin bir kısmı şu şekildedir:

          Euro News, 12.03.2019 “Denmark has pervasive rape culture, says human rights group Amnesty”

Özetle, Danimarka’da tecavüz (rape) suçunun oldukça az rapor edildiği ve kadınların suç bildiriminde bulundukları hallerde dahi kovuşturma ve mahkûmiyet kararı ihtimalinin zayıf olduğu belirtilmiştir.

Danimarka Adalet Bakanlığı’nın 2017 yılına ilişkin olarak tespit ettiği tecavüz/tecavüz girişimi (rape or attemted rape) sayısı 5100’dür. Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna göre bu sayı 24.000’dir. Polise bildirilen tecavüz suçu 890 iken, kovuşturulan olay sayısı 535, çıkan mahkûmiyet kararı sayısı ise yalnızca 94’tür.

Tecavüz suçunun yasal tanımı eleştirilmiş, kanun değişikliği gerektiği belirtilmiş, polisten savcıya, avukattan yargıca, adalet sisteminin kültürü yansıttığı vurgulanmıştır.

          Newyork Times, 04.03.2019, “Denmark’s pervasive Rape Culture is detailed in new report”

Özetle, Danimarka’da tecavüz (rape) suçunu polise bildirmenin zor ve aşağılayıcı bir süreç olduğu, aleyhine tecavüz suçu işlenmiş kadınların, failin eylemine değil kendilerinin kıyafetlerine yahut davranışlarına odaklanılan cinsiyetçi yaklaşımlarla karşılaştıkları, faillerin çoğunlukla serbest kaldıkları belirtilmiştir.

Vaka, bildirim, kovuşturma ve mahkûmiyet kararına ilişkin veri bu makalede de yer almaktadır.

Yasaların, kültürün yansıması olduğu, sorunun yalnızca Danimarka’ya ilişkin olmadığı, İstanbul Sözleşmesini imza etmiş olmalarına rağmen 23 Avrupa ülkesinde de benzer sorunların olduğu vurgulanmıştır.

          Washington Post, 05.03.2019, “Denmark has been called the best country for women. But a new report says it has a pervasive rape culture.”

Özetle, tecavüz suçunun bildirilme oranının çok düşük olduğu, bildirilse dahi nadiren mahkûmiyet kararı çıktığı, İskandinav ülkelerinde yaygın bir tecavüz (rape) kültürü olduğu bu makalede de belirtilmiştir.

Avukattan polise, sistem, aleyhine tecavüz suçu işlenen kadınları aşağılayıcı, suçlayıcı cinsiyet klişeleri ve tecavüz mitleri ile işlediği ve kadını mağdur ettiği gerekçesi ile eleştirilmiştir.

Bu makalede, rapor dayanak gösterilerek, 2013 yılına kadar, tecavüz suçu cezalarının (rape sentences), fail ile mağdur evli yahut evlenecek iseler azaltıldığı yahut kaldırılabildiği (could be reduced or annuled) bilgisi de yer almaktadır.

          BBC News, 11.03.2019, “Does Denmark have a pervasive rape problem?’

Özetle, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, kavganın bittiği, artık yapacak bir iş kalmadığı yanılgısının, sorunu konuşmayı güç hale getirdiği yazılmıştır. Sistemin kadına “Sen tecavüz edilmemeye gayret et!” tembihi ile işlediği, tecavüz suçu faillerinin çoğunlukla eş, sevgili, arkadaş, tanıdık oldukları; bu gerçek karşısında kadınların “Yeterince direndin mi?” sorusunun muhatabı oldukları, kabahati kadına yükleyen sisteme karşı güven duyulmadığı belirtilmiştir.

Makalede, Black Lives Matter’ın kurucusu Bwalya Sorensen’in ifadeleri dikkat çekicidir. Sorenesen, göçmen eşlerin (migrant spouses) özellikle savunmasız olduğunu, tecavüz suçu faillerinin mağdur göçmen kadına, polisin suçu kovuşturmayacağını söylediklerini belirtmiştir. Danimarka’nın sert göçmenlik şartları sebebi ile tecavüz suçu faillerinin, hem göçmen kadının (migrant partners) kaçamayacağını hem de suçu bildirmesi halinde, polisin kadına değil kendisine itibar edeceğini bildiğini vurgulamıştır.

Peki, Türk insanının Batı algısı, Batı’nın gerçekleri ile örtüşmekte midir? 10 Aralık 2019 tarihinde Twitter hesabımdan, bilginin kaynağının Uluslararası Af Örgütü olduğunu belirterek bu verileri paylaştım. Gelen yorumların görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir çoğunluğu şunu gösterdi ki, yalnızca Batı hakkındaki kanaatimizi değil, ülkemiz hakkındaki kanaatimizi de bilgi şekillendirmemektedir.

Veri ve kaynak belirtilmiş olmasına karşın, raporun doğru olmadığını ifade edenler olmuştur. Bilimsel ölçütlerle oluşturulmuş bir veriye “O ülkeleri gezdim, gördüm. Genç kızlar mini etek ve şort giyerek rahatça dolaşabiliyordu.” gibi, bilimsel niteliği olmayan şahsi kanaatlerle karşı çıkılabilmiştir. Raporda, tecavüz (rape) suçuna ilişkin verilerin, yalnızca bu suça yahut teşebbüsüne ilişkin olduğu belirtilmişken, sözlü taciz gibi cinsel saldırı suçunun basit hallerinin de dâhil edildiğini iddia edenler azımsanmayacak sayıdadır. Tecavüz suçunun mağduru olmuş Danimarkalı kadınlar, adalet mekanizmasındaki sorunları bizzat bir bir anlatırlarken, Türkiye’de yaşayan kişiler, o sistemin kusursuz işlediği savlarında ısrarcı olmaya devam etmişlerdir.

Bununla birlikte, Batı ülkelerinde ağır biçimde cezalandırılan eylemlerin, Türkiye’de suç bile sayılmadığı yahut bir Batı ülkesinde, kadının saçına dokunmanın dahi tecavüz kabul edildiği gibi iddialar ileri sürülmüştür. Modern hukuk devletlerinde, hukuk normlarının belirli ortak ilkeler etrafında şekillendiğini bilmemektedirler ve keza kendi ülkelerinin hukuk sistemine, yargı işleyişine de yabancıdırlar. Yazımın başında aktardığım İtalya yargılaması örneğinde, mahkemenin, tecavüz failine 5, gözcülük yapana ise 3 yıl hapis cezası verdiği görülmektedir. Oysaki Türkiye’de, Yargıtay Ceza Genel Kurulu, mağdurla bedensel teması olmamasına rağmen, diğer failin işlediği tecavüz suçuna gözcülük eden kişinin de tecavüz suçundan cezalandırılması gerektiği kanaatindedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019 yılında imza attığı kararla, “gözcülük eden kişinin, failin cesaretini arttırdığı ve eylemini kolaylaştırdığı, gözcünün eyleminin mağdurenin mukavemetinin kırılmasında doğrudan etkili olduğu” gerekçeleri ile her iki sanığın da toplam 21 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir.[11] Yine yazımın başında aktardığım İspanya yargılaması örneğinde, 5 failin toplu olarak tecavüz suçunu gerçekleştirdikleri vakada, mahkemenin 14 yaşındaki mağdure açısından “rıza” kavramını tartıştığı görülmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda ise 15 yaşın altındaki çocuklar için rıza kavramı tartışılmaz. 15 yaş altındaki çocuklara yönelik her tür cinsel eylem, çocuğun cinsel istismarı suçudur. Eylemin, cebir, tehdit yahut hile gibi çocuğun iradesini etkileyecek yahut kıracak bir eylemle birlikte gerçekleşmemiş olması, suçu kendisi olmaktan çıkarmaz. Aksine, suçun çocuğun iradesini de hedef alan bir eylemle işlenmesi, ağırlaştırıcı sebep olarak değerlendirilir.

Batı ülkelerinde suç işleyenlerin “Türkler ve Müslümanlar” olduğuna ilişkin iddialar ise ayrımcılık temelli olduğu için ayrıca rahatsız edicidir. Keza Batı ülkelerinde göçmen olarak bulunmanın dezavantajı, göçmenlere yönelik ayrımcılığın varlığı ve yarattığı mağduriyet bütünüyle reddedilmiştir. Danimarka’da faaliyet gösteren kuruluş, cinsel saldırı suçlarında göçmen kadınların en savunmasız grup olduğu vurgusunu yaparken, bir Türk’ün Batılıyı tartışmasız olarak mağdur, kendisini ise mutlak biçimde fail olarak nitelemesi düşündürücüdür.

Gerçek, gerçektir ve çözüm üretmek için bütünüyle ve tüm zenginliği içinde kavranması zorunludur. Örneğin Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 tarihli raporuna göre, kadınların siyasi hayatta temsili kategorisinde 149 ülke arasında 113. sıradadır. Gerçeği tespit edebilmek için yapılan bu kıyasa itiraz gelmemektedir. Küresel cinsiyet eşitliği raporunda üst sıraları paylaşmalarına karşın, İskandinav ülkelerinde tecavüzün (rape) yaygın bir kültür olduğuna ilişkin raporun, yani bir başka gerçeğin yalnızca aktarılmasından dahi rahatsızlık duyanlar hayli çoktur. Anlaşılmaktadır ki gerçek, Türkiye’nin Dünyanın cehennemi olduğu inancına hizmet etmiyorsa, öfke ile karşılanabilmektedir.

Kadına yönelik şiddetin Türkiye’nin en önemli toplumsal sorunlarından biri olduğu gerçektir. Eski adıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2014 tarihli raporuna göre, Türkiye’de lisans ve lisansüstü eğitime sahip her 5 kadından birinin dahi, fiziksel şiddete maruz kaldığı gerçektir. Bununla birlikte Dünya Sağlık Örgütü’nün 2015 yılı verilerine göre (mukayeseye elverişli, günümüze en yakın tarihli veridir.), bir yıl içinde 1 milyon kişi başına kaç kadın maktul bulunduğunu ölçüt olarak aldığı raporda Türkiye’nin, kadın cinayetleri istatistiğinde, Almanya, Hollanda, Norveç, İsveç ve İspanya ile aynı bantta yer aldığı da gerçektir. 1 milyon kişi başına 5 kadın maktulün bulunduğu bu bantta, Türkiye’nin nüfusunun Hollanda, Norveç, İsveç ve İspanya nüfusunun toplamına denk olduğu da gerçektir. 2018 yılı küresel cinsiyet eşitliği raporunda Türkiye’nin, 149 ülke arasında 130. sırada yer aldığı gerçektir. Bununla birlikte, aynı indekste 4. sırada yer alan Finlandiya’da, Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna göre her yıl 50 bin kadının tecavüz suçu (rape) da dâhil olmak üzere cinsel şiddetin (sexual violance) mağduru olduğu, faillerin çoğunlukla yargı önüne çıkmadıkları, 2017 yılında tecavüz suçundan (rape) verilen mahkûmiyet kararı sayısının yalnızca 209 olduğu da gerçektir.[12]

Gerçek, ağaç değil ormandır ve çözüm ancak onu kendi kalıbında, olduğu gibi, tüm çıplaklığı ve tüm zenginliği içinde görmekle üretilebilir. Yalnızca inançla şekillenmiş algının, gerçeğin ve bilginin karşısında gösterdiği direnç sorundur. Bu tavır, çözümün anahtarı değil çözümsüzlüğü yaratan düğümdür. Bununla birlikte, gerçekle ilişkisi çarpık bir zihnin, gerçeğin kendi aleyhine ortaya koyduğu sonuçlar karşısında savunma mekanizması geliştirmesi yanlış ancak nedeni kolaylıkla kavranabilecek bir tavırdır. Fakat kişilerin, toplumların, lehlerine olan gerçeklere öfkelenirken, aleyhlerine olan yalanlara sıkı sıkı sarılmaları ve bu tavrı çözüm olarak nitelemeleri çok daha ciddi bir sorunun varlığına işarettir. Özetle, inanmayı tercih ettiğimiz yalanlar, gerçeğimiz hakkında çok şey söylemektedir.

 

 

[1] BBC News, 12.03.2019, “İtalya’da mahkemenin ‘mağdur erkeksi, tecavüze uğramış olamaz’ kararına öfke”

[2] BBC News, 14.11.2018, “Tecavüze beraat kararında ‘dantelli iç çamaşır’ gerekçesi İrlanda’da protestolara neden oldu”

[3] BBC News, 01.11.2019, “İspanyol Mahkemesi 14 yaşındaki kıza tecavüzle suçlanan beş kişiye ‘kurban aşırı alkollüydü, şiddet kullanılmadı’ diyerek ceza indirimi uyguladı”

[4] Newyork Times, 04.03.2019, “Denmark’s pervasive Rape Culture is detailed in new report”

[5] Washington Post, 05.03.2019, “Denmark has been called the best country for women. But a new report says it has a pervasive rape culture.”

[6] Amnesty.org, 05.03.2019 ‘Denmark: Pervasive rape culture and endemic impunity for rapists exposed”

[7] Amnesty.org, 05.03.2019 ‘Denmark: Pervasive rape culture and endemic impunity for rapists exposed”

[8] Newyork Times, 04.03.2019, “Denmark’s pervasive Rape Culture is detailed in new report”

[9] Newyork Times, 04.03.2019, “Denmark’s pervasive Rape Culture is detailed in new report”

[10] Amnesty International, Index number: 01/0089/2019

[11] Haber Türk, 13.02.2019, “YargıtayDan emsal karar! Cinsel saldırıya göz yuman da aynı cezayı alacak”

[12] Amnesty.org, 02.09.2019, “Finland: Internatıonal body condemns outdated definition of rape as Amnesty calls for rape law reform”