IMF’nin Türkiye değerlendirmesine ilişkin Aydınlık’a konuşan iktisatçılar, Mehmet Şimşek’in ücretlerin enflasyonu yükselttiğini iddia eden açıklamaları ve IMF duyurusunun, IMF’siz IMF programının ‘Sınıf çelişkilerini derinleştireceğini’ gösterdiğini belirtti.

Uluslararası Para Fonu (IMF), 2529 Eylül 2023 tarihleri arasında yaptığı Türkiye ziyaretine ilişkin 6 Ekim’de değerlendirme duyurusu yayımladı. Seçim sonrası ekonomi politikalarının değerlendirildiği ve “IMF personeli, yetkililerin seçimden bu yana uyguladığı politika değişikliğini memnuniyetle karşıladı. Politika faizinin yükseltilmesi, vergilerin artırılması, yatırımcı güvenini artırdı.” ifadelerinin kullanıldığı duyuruyu “IMF memnun kaldı faizi yetersiz buldu” başlığıyla haberleştirdik. IMF ekonomistlerinin tespitleri sonucu; hükümetin ekonomi politikalarıyla IMF programının uyumunu gözler önüne seren duyuruyu, iktisatçılar Aydınlık’a değerlendirdi.

ÜRKEKLİK TESLİMİYETE YOL AÇTI

Hükümetin milli politikaları izlemekte cesur davranamaması sonucu IMF programına teslim olduğunu belirten Vatan Partisi Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hakan Topkurulu, şöyle konuştu:

“Türkiye 2014 yılından itibaren siyaset ve ekonomi alanında milli politikalar uygulamaya başladı. Ancak milli politikaları uygularken ürkek bir çizgi izledi. Kararlı ve kalıcı uygulamalar yapmadı. Bu titrek, çizgi dünyada başlayan ekonomik krizin derinleşmesi ile sorunlar yaratmaya başladı. Sonunda bu sorunlar demeti büyüyerek ekonominin dolayısı ile AK Parti iktidarının önünü tıkadı. AK Parti tıkanan ekonominin önünü açmak için tekrar eski, kendince bilindik yollara başvurmak zorunda kaldığını düşündü. Ve yıllarca kovaladığını övünçle anlattığı IMF’ye teslim oldu. Türkiye AK Parti’nin bugün uyguladığı neoliberal politikalara mahkum değildir. Olmayacaktır. Türkiye üretim devrimi ile Asya uygarlığındaki lider rolüne dönecek ve 100 yıl önce cumhuriyetin kuruluşundaki gibi tüm dünyanın ümidi olacaktır.”

Yeni ekonomi yönetiminin tercih ettiği ortodoks politikaların, IMF tarafından memnuniyetle karşılanmasının şaşırtıcı olmadığını vurgulayan ekonomist Serhat Latifoğlu, şöyle devam etti:

“Uygulanan ortodoks politikalar belli zaten. Nedir bu politikalar? Kamu harcamalarının düşürüldüğü, para dolaşımının azaltıldığı, faizin yükseltildiği, sıkılaştırıcı politikalar. Böyle sıkılaştırıcı bir ortamda ekonominin durgunluğu göze alınır. IMF tabii ki daha yüksek bir faiz artışı bekliyor. Tabii ki ekonomi de feda ediliyor. Ücretlerin düşürülmesi, emeklilere verilen zamlar da kamu harcamalarının daraltılmasına dahil. Dolaylı vergilerin artırılması da bu politikaya dahil. Bunlar standart IMF politikaları. Mehmet Şimşek şu ana kadar IMF politikalarına uygun bir çizgi izliyor. Ama farklı olarak büyümeyi ve ihracatı da desteklediklerini söylüyorlar. Büyümeyi feda etmeden sıkılaştırıcı politikalar nasıl yürütüleceğini, ne kadar başarılı olunacağını uygulamada göreceğiz.

SORUN ÜCRET DEĞİL DOLARİZASYON

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 10 Ekim günü A Haber kanalında yaptığı; ücret artışlarının enflasyona etki ettiği ve enflasyonu düşürmek için gelirler politikasının da bu hedeflerle uyumlu olması gerektiği açıklamasını hatırlatan Latifoğlu, şu sözleri kullandı:

“Mehmet Şimşek ücretlerin enflasyona çok yüksek bir etkisi olduğundan bahsetti. Oysa ücretlerin enflasyona etkisi çok düşük. Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan yaptığı bir toplantıda bunu açıklamıştı. Yüzde 20 oranında. Dolayısıyla bu söylem kabul edilemez. Sayın Cumhurbaşkanının, ücretlileri ve emeklileri destekleyen söylemlerine, ‘enflasyon karşısında vatandaşı ezdirmeyeceğiz’ söylemine çok ters bir açıklama.

“Enflasyona en temel etken ‘dolarizasyon’dur. İkinci etken de piyasalardaki aşırı bozuk yapıdır. Esas yapılması gerek piyasada regulasyondur. Mehmet Şimşek’in yaptığı açıklamanın bütününe baktığımız zaman, sıkılaştırma politikalarının piyasalardaki bozulmayı düzelteceği beklentisinde olduğunu görüyoruz. Ben buna katılmıyorum. Böyle olmayacağını da hep birlikte göreceğiz. Enflasyonu sadece sıkılaştırıcı politikalarla kontrol altına almak hemen hemen imkansız. Hem Avrupa Birliği (AB) hem de ABD bunu tecrübe ediyor. Hatta AB Merkez Bankası bu konuda açıklama da yaptı. İngiltere Merkez Bankası da açıklama yaptı. Dedi ki ‘Biz sıkılaştırıcı poltikalarla elimizden geleni yapıyoruz ancak yetmiyor.’ Enflasyonu etkileyen üçüncü etken de enerji bağımlılığımız. Bu da kısa vadede değişmeyeceğine ve petrol fiyatları da arttığına göre enflasyon kolay kolay düşmeyecek. Yani faturayı ücretlilere çıkarmak çok büyük bir hata. Tam tersine yapılması gereken şey, dolaylı vergilerin düşürülmesi ve kamu disiplini sağlanarak doğrudan vergilerin artırılmasıdır.”

‘YATIRIMCI’ İLE HALKIN BEKLENTİSİ ÇELİŞECEK

Hükümetin uyguladığı IMF’siz IMF programının sınıf çelişkilerini derinleştirdiğine dikkati çeken Teori Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Kuntay Gücüm, şu açıklamayı yaptı:

“Değerlendirme, seçim sonrası hükümet politikalarındaki değişime dikkat çekerek başlıyor ve buna göre mevcut politikaların IMF programıyla uyumlu olduğunu görüyoruz. Ayrıca liberalizasyona vurgu yapılmış ve yatırımcı güveninin yükseldiği söylenmiş. Maaş artışlarıyla ilgili vurguyla birlikte düşünüldüğünde, IMF'nin önümüzdeki dönemde Türkiye'deki bölüşüm ilişkilerine yönelik hangi beklentileri öne çıkartacağına ilişkin bir fikir edinebiliyoruz.

“Enflasyonla mücadeleye öncelik vermek, mali mevzuatı liberalleştirerek para ve kredi piyasalarını iyileştirmek (bunu mali sermayenin çıkarlarının tatmin edilmesi olarak da okuyabiliriz), mali açığın kontrol altına alınması; bu maddeler bize şunu söylüyor: IMF, Türkiye'de sınıf çelişkilerini derinleştirecek yönlendirmeler yapacak. ‘Rasyonel politikaların’ ne kadar sürdürülebilir olduğunu biraz da bu çelişkiler belirleyecektir. ‘Yatırımcı güveni’ ile halkın geniş kesimlerinin beklentilerinin örtüşmediğini zaten biliyoruz. Sadece lirayı destekleyerek veya Merkez Bankası rezervlerini artırarak çözülemeyecek sorunlarla karşı karşıya kalabilir hükümet.”

AYDINLIK