Z. RUHSAR ŞENOĞLU

İlaç krizi devam ediyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Sorunun farkındayız ve çözümümüz var. Müsterih olunuz” dedi. Ancak eczacılar “ilaç yoklarının” devam ettiğini belirttiler. Türk Eczacılar Birliği Merkez Heyeti Üyesi Prof. Dr. Tayfun Uzbay, Koca’nın “Çözümümüz var” demesinin önemli olduğunu belirterek, “İlaçta çözüm halka açıklansın” çağrısında bulundu.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, önceki gün Mecliste, Bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada, piyasada ilaç bulunamamasının, ilaç etken maddelerinin tedariki ile ilgili küresel arz sorunundan kaynaklandığını belirtti. Kur farkı kaynaklı fiyatlama problemine de değinen Bakan Koca, kur güncelleme tarihi yaklaştıkça stok sorunlarının baş gösterdiğini vurguladı.

Eczacılar ise “Bazı ilaç depolarının ilaç ihracat izinlerinin şubat ayına kadar ertelendiğini duyduk ama henüz bize yansıyan yeni bir gelişme olmadı, ilaç yokları sorunu devam ediyor” dediler. Eczaneler, depolara sorduklarında "henüz gelmedi", "çok az geldi" biçiminde yanıtlar aldıklarını bildirdiler.

‘ÜÇ AYDIR ANLATIYORUZ’

Aynı zamanda Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Tayfun Uzbay, Aydınlık’a yaptığı açıklamada “Devlet burada bir sıkıntı olduğunun farkında ve bunun için düşünüyor veya bir tedbiri, bir planı var. Önümüzdeki günlerde ilaçların bulunmasını bekleyebiliriz.” dedi. Uzbay, şöyle sürdürdü: “Sayın Bakan çözümlerini biraz daha ete kemiğe büründürerek daha net bir şekilde açıklasa hem eczacılar bilgi sahibi olur ve gelen vatandaşa doğru bilgi verirler hem de vatandaş da rahatlayabilir.”

Türk Eczacılar Birliği olarak üç aydır bir çaba içinde olduklarını, Bakanlıkla konuşup durumu anlattıklarını belirten Uzbay, “Durumu en ince ayrıntısına kadar anlatan broşürler hazırlayıp bütün partilerden eczacı milletvekillerine tek tek verdik. Ziyaretler yaptık, hem iktidar hem muhalefet kanadına aktardık bunları. İlaç yoklarını biz aşağı yukarı üç aydan beri söylüyoruz, yetkililere de ilettik.” dedi.

‘FİYAT YETERLİ DEĞİLSE ÜRETİM KISILIYOR’

Prof. Dr. Uzbay, pasaport harçlarına kadar her şey zamlanırken, ilacın pahalanmamasının olanaksız olduğunu belirtti. İlaç fiyatının avro kuruna göre belirlendiğini, kur fiyatı yeterli olmadığı zaman üreticinin üretimi kıstığını belirten Uzbay, “Avro 19 küsur, ilaçta 7 liradan hesaplanıyor. İndirim olmalı tabii, ilacın alıcısı yüzde 80 oranında devlet. Ancak maliyetler bu kadar artınca üretim yapanlar ve dağıtım kanalları piyasaya ilaç vermiyor, şubatta fiyatların artmasını bekliyor.” dedi.

Öte yandan Uzbay, fiyatların artmasıyla ilaca ödenmesi gereken katkı payının da arttığına dikkat çekti: “Enflasyon devam ettiği sürece ilaç fiyatlarını şubattan şubata değil de belli aralıklarla yükseltmek üretimi belki teşvik edecektir, ilacın bulunurluğu artacaktır. Ama o zaman da devamlı fiyatı artan ilacın katkı payı artıyor, devlet bazı ilaçları destek listesinin dışına çıkarıyor, halk daha fazla para ödüyor.”

‘KAPİTALİST SİSTEMDE İLAÇ TİCARİ ÜRÜN’

İki gün önce İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ilan edilişinin 74. yıldönümü olduğunu anımsatan Uzbay, şöyle konuştu: “Sağlık, en temel insan hakkıdır. Anayasal olarak da sosyal devlet, halkın sağlığını korumakla mükelleftir. Sosyal Güvenlik Kurumumuz var, yaygın sağlık sigortamız var, sosyal devlet ilacı mümkün mertebe halka ucuz, ulaşılabilir olarak halka sunmaya çalışıyor. İlaç, gıda gibi olmazsa olmaz bir ürün.

“Ancak kapitalist sistem içinde ilaç ticari bir ürün ve sistem vahşi kapitalizme dönüşmüş durumda. Kâr edemeyeceği ürünü üretmiyor veya satmıyor.”

SORUMLUSU ECZACI DEĞİL

“Eczacı da bulamıyor ilacı. Ama sorumlu eczacı gibi yansıtılıyor, zam geldiğinde eczacı kazanıyor zannediliyor. Eczacı, ilaç satışından belli bir barem içinde pay alır. İlaç fiyatları arttıkça eczacının kârlılığı azalır. Eczacı ilaca erişim ister: daha çok ilaç olsun, nöbetlerinde aranan ilaç bulunsun, halk ilaca daha kolay ulaşsın. İlaç zammını üretici istiyor. Üretici de haklı. Domatesin fiyatı artıyorsa, beyaz peynirin fiyatı artıyorsa ilacın da fiyatı artıyor, çünkü maliyeti artıyor.”

 

MİLLİ İLAÇ ÜRETİMİ ŞART

“Çözüm sizin yerli ve milli ilaç üretmeniz. Biz ilaç üretimi yapabilecek bir ülkeyiz, altyapıya sahibiz. Hıfzısıhha’da aşı üretiyorduk. 1965 yılında Ankara Dışkapı’da kurulan bir Ordu İlaç Fabrikasımız vardı bizim… Özel şirketlerin de çoğu yabancılar tarafından satın alındı. Ülkemizde ilaç üretimi yabancı firma tarafından yapılıyor ve burası bir pazar olarak kullanılıyor. Yerli üretimi artırmamız lazım; tabii kaliteyi de dünya standartlarında tutmak koşuluyla.

“Bunu yapabilir miyiz? Yeteri kadar akademisyenimiz, yeteri kadar mühendisimiz var. Bizim ülkemiz aynı zamanda bir hammadde deposu da olabilir; çok güzel bir bitkisel floramız var, buralardan ilaç hammaddesi üretimine yönelik bir girişimde ya da yatırımda bulunmuyoruz. Ya Hindistan’dan, ya başka ülkelerden ithal ediliyor.

“Hammaddeyi, etken maddeyi, yardımcı maddeleri üretebilirseniz, kendi ülkenizde ilacın fiyatını siz belirleyebilirsiniz. Ürettiklerinizi ihraç edip sağladığınız gelirleri sağlık harcamalarına aktarabilirsiniz. Öbür türlü küresel rekabet içerisinde, arztalep ilişkisi içerisinde ilaca talip oluyorsunuz.

“Türkiye’de 60 küsur eczacılık fakültesi var, çeşitli üniversitelerde 101 eczacılık programı var. Almanya ile nüfuslarımız aşağı yukarı aynı, oradaki fakülte sayısı bizdekinin üçte biri. Buna rağmen Almanya ilaç devi. Biz ne yapıyoruz? Mutlaka iyi çalışmalar yapılıyor bazı üniversitelerde, endüstride. Ama bunların münferit değil de bir plan program dahilinde olması, devletin bir stratejisinin, bir yol haritasının olması, bir görev tarifi içinde bu işi yürütmesi lazım.”