Heyet Tahrir Şam (HTŞ) adlı terör örgütünün düzenlediği Halep saldırısı hakkında açıklanan resmi tutum nedir? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan açıklamalarıyla Ankara’nın resmi tutumunu şöyle ilan ettiler:

“Olayları izliyoruz, Suriye’nin toprak bütünlüğünü desteklemeye devam ediyoruz, PKK’nın karışıklıklardan faydalanmasını önlemek için çalışıyoruz, Esad yönetiminin siyasi çözüm için muhalefet ile masaya oturmasını istiyoruz.”

Peki resmi tutum buysa, başta Anadolu Ajansı ve TRT olmak üzere devlet kurumları ile Hükümet’e yakın medya organlarında, “Esad”dan yeniden “Esed”e dönülmesinin nedeni nedir? Hükümet medyasına bakarsanız, “kaçmaya hazırlanan ‘katliamcı Esed’in Türkiye’ye karşı PKK ile işbirliği içinde olduğu, HTŞ’nin adını anmadan ‘muhalefet’in ‘aslanlar gibi’ Halep’i kurtardığı, dahası Halep’in/İdlib’in Türk yurdu olduğu” gibi bir propagandanın hakim olduğu görülüyor. Bunun anlamı açık: AK Parti Hükümeti, son saldırıyı Esad yönetimini kendi şartlarına zorlamak için bir manivela olarak kullanıyor.

AK PARTİ’NİN ŞARTLARI

Peki bu şartların esası nedir? Yukarıda bahsettiğimiz propagandadan ve basına bilgi veren devlet kurumlarının yaklaşımlarından anlaşılan odur ki, Ankara siyasi çözüm başlığı altında Esad yönetimini ‘muhalefet’in dahil olacağı bir geçiş Hükümeti kurmaya zorlamak istiyor. Peki HTŞ, bu “muhalefet”e dahil mi? Hükümet’in yaklaşımına göre HTŞ’nin de belki biraz ılımlı hale getirilerek sürece dahil edilmesi hesaplanıyor.

Bu noktada en hassas konuya geliyoruz. Bu “yeni yapılanma”da, PKK/YPG’nin kontrol ettiği bölgeler ne olacak? Erdoğan yönetimi, bu konuyu ABD ile yürüttüğü pazarlığın bir unsuru olarak ele alıyor. Trump yönetiminin işbaşına geçmesini bekleyen Ankara, Washington’a PKK/YPG yapılanmasının sınırın 30 kilometre aşağısına çekilmesini, onların boşalttığı bölgenin Ankara’nın kontrolü altındaki gruplar tarafından doldurulmasını öneriyor.

Bu görüş şöyle gerekçelendiriliyor:

“ABD’nin Suriye’deki önceliği, İran’ın LübnanFilistin hattına ulaşımını kesmek, PKK/YPG yapılanmasına desteğinin esas gerekçesi de bu. Türkiye sınırını bizim kontrolümüzdeki gruplar tutarsa, 30 ya da daha fazla kilometre aşağıda da ABD, PKK/YPG’ye İran’ın güzergahını engelleme görevini yaptırabilir. Böylece herkesin kazançlı çıkacağı bir durum ortaya çıkar.”

ABD PLANLARIYLA ÖRTÜŞME

Bu politika, baştan aşağı Türkiye’nin menfaatlerinin aleyhinedir. Dahası, ABD’nin HTŞ ve PKK vasıtasıyla Suriye’yi bölme planıyla birleşmektedir. ABD’nin PKK’yı, sadece “İran’ı engellesin” diye desteklediği iddiası büyük bir palavradır.

ABD, PKK’yı Batı Asya stratejisinde kilit bir bir araç olarak kullanmak amacıyla desteklemektedir. HTŞ’nin son Halep saldırısı üzerine, “yeni haritalar çiziliyor” diye sevinçle alkışlayanlara hatırlatalım:

Bölgemizde yeni haritalar çizmek isteyen güç ABD’dir ve onun yamağı İsrail’dir. ABD’nin hedefi, Irak’ın, Suriye’nin, İran’ın ve Türkiye’nin bölünmesi ve İkinci İsrail devletinin kurulmasıdır. ABD, nihai olarak, PKK’yı da bu İkinci İsrail’in tepesine oturtmak amacındadır.

Esad yönetiminin bırakın yıkılmasını, zayıflaması bile mevcut koşullarda Türkiye’nin aleyhinedir. Suriye devletinin bölünmesi, Türkiye’nin bölünmesi yönündeki planların zeminini kuvvetlendirir. Suriye bölünürse, bugün 30 kilometre aşağıya indirdik diye sevindiğiniz PKK, yarın yeniden yukarıya çıkar.

Oysa bugün, Şam’daki merkezi otoritenin ülkenin her tarafında kontrolü sağlamasına destek vermek ve ABD planlarına karşı bölge devletleriyle ortak turum almak sorunu kökünden çözer.

Denklem basittir: Eğer Türkiye’nin bölünmesini istemiyorsak, Suriye’nin, Irak’ın, İran’ın bölünmesine karşı çıkacağız, bunun için mücadele edeceğiz.

Fikret Akfırat

Aydınlık