Batı’nın çok medeni, çok modern, çok demokratik ülkeleri beğenmedikleri her demokrasiye “diktatör” ya da “otoriter” diyor.

Batılıların dilindeki “diktatör” sözcüğünün serüveni Atatürk’ten, Lenin’den, Stalin’den, Mao’dan başlar; Saddam’a, Kaddafi’ye, Esad’a kadar devam eder gelir.

Son yıllarda ise Batı’nın en büyük medya kuruluşları “dünyanın başına bela olan diktatörler” diyerek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti Başkanı Kim Jong Un’un boy boy fotoğraflarını yayınladılar.

Atatürk, Lenin, Stalin ve Mao üzerinden mazlum milletlerin bağımsızlık savaşlarını hedef alan Batı şimdi de Avrasya uygarlığının kurucu ülkelerini diktatörlükle suçluyor.

DİKTATÖRLÜĞÜN KISTASI ABD’YE DİRENME

Batı için diktatörlüğün kıstası otoriter yönetimler ya demokratik haklar değil.

O boy boy fotoğraflarda Suudi Arabistan KRAL’ını göremiyorsunuz, İngiltere KRALİÇE’sini göremiyorsunuz, BAE ŞEYH’lerini göremiyorsunuz.

ABD’de ve İngiltere’de bize “demokrasi” diye yutturulmaya çalışılan “iki parti diktatörlüklerini”, “kart oyunlarını” göremiyorsunuz.

Adımız gibi eminiz ki yarın Suudi Arabistan, BAE gibi Arap ülkeleri Avrasya’dan yana tavır aldıklarında onlar da “diktatör” olarak tanımlanacaklar.

O yüzden Batı’nın diktatörlük tanımından ülkelerin yönetim biçimleri yok. ABD’ye direniyorsanız, Batı’nın bölünme ve sömürülme politikalarına itiraz ediyorsanız siz diktatörsünüz.

Diktatörlüğün tek bir kıstası var, o da ABD’ye direnme.

SOKAKLARINDA EVSİZLERİN ÖLDÜĞÜ DEMOKRASİLER

Demokrasi her şeyden önce insanın yaşamasıdır. Yaşamayan insanın, yurttaş olamayan insanın demokratik haklarını kullanabilmesi mümkün değildir.

Batı’da bugün barınma hakkı var, sokakta yatan evsizlere değil.

Batı’da bugün seçme ve seçilme hakkı var, milyonlarca dolar akıtılan seçim kampanyalarının önüne koyduğu 2 adaydan birine oy verebilen yurttaşlara değil.

Batı’da bugün eğitim hakkı var, sokakta dilenen çocuklara değil.

Batı’da bugün ibadet özgürlüğü var, camisi bombalanan Müslümana değil.

ABD’de her yıl binlerce evsiz sokakta ölüyor. Hollanda’da uyuşturucu partilerinde 12 yaşındaki çocuklar “cinsel yönelim özgürlüğü” adı altında tecavüze uğruyor. Avrupa’nın göbeğinde, Paris sokaklarında bir ressam yere düşüyor ve donarak ölüyor. Yanından geçen insanlar dönüp bakmıyor bile.

Sokakta ölen evsizlerin demokrasisi. Cinsiyeti değiştirilip tecavüz edilen çocukların demokrasisi.

Bu yönüyle aslında bir demokrasi değil demokrasi budalalığı olduğunu söyleyebiliriz. Nasıl ki Antik Yunan’da seçkin Yunan erkeklerinin oy kullanabildiği bir demokrasi varsa bugün de medyayı ve sıcak parayı elinde tutan seçkin ABD’lilere dayanan bir demokrasi budalalığı var.

YAPTIRIM, AMA “DEMOKRATİK” OLANINDAN

Elinde ölülere seçme ve seçilme hakkı verebilecek kadar çok demokrasi olan Batı, şimdi de Rusya’ya demokrasi dağıtıyor.

Avrupa’da okuyan Rus öğrencilerin öğrencilikleri iptal edildi. Odesa’da diri diri insan yakan neonaziler Oxford’a girebilir ama Rus giremez.

Rus futbol takımlarının uluslararası müsabakalarda Rusya bayrağı kullanması ve milli marş okuması yasaklandı. Heil Amerika!

Avrupa hava sahası Rus uçaklarına kapatıldı. Tek bir Rus bile görmek istemiyorlar, sadece yerde değil gökte de.

Fransa el koydu Rus yük gemisine. Suyumuzda da Rus görmek istemiyoruz.

Ekonomisine darbe üzerine darbe vuruldu. Dışa kapalı bir ülke haline getirmeye çalıştılar. Avrupa semalarında uçamadığı ve Manş Denizi’nden geçemediği gibi nefes de almasın istiyorlar kendi topraklarında.

Maç yapacaklardı St. Petersburg’ta. Şampiyonlar Ligi finali. O da olmaz. Kendi topraklarında nefes alamadıkları gibi bizim gülden pembe yüzlerimizi, baldan sarı saçlarımızı, maviş maviş gözlerimizi de göremez Doğulu Ruslar.

“DEMOKRASİ VAR, YER MİSİN CANIM?”

Bunlar, henüz şimdilik NATO kuşatmasına karşı kendi milli çıkarlarını korumak için askeri operasyon başlatan Ruslara yaptıkları.

Daha beterini İranlılara yapmadılar mı? Zorunlu ecza malzemelerinin dahi gönderilmesine ambargo koymadılar mı? İran halkının bir aspirin bile bulamayacak dereceye gelip hastalıktan kırılmasını, hastanelerde sürünmesini istemediler mi?

Peki Türkiye’yi de aynı şekilde tehdit etmediler mi? “Suriye’de PKK’ya operasyon düzenlerseniz, Doğu Akdeniz’de gaz ararsanız size de aynısını yaparız” demediler mi? ABD Başkanı Türkiye’ye karşı yaptırım fermanını okumadı mı televizyonlardan?

İşte Batı’nın dünyaya dağıttığı demokrasi. Neoliberalizm, neosol, sosyal demokrasi, özgürlük, renklilik adı altında halkın geniş kesimlerini dışlayan, seçkin bir grubun çıkarına olan tek tipçi bir demokrasi.

Şimdi de kendi evsizine biçtiği demokrasiyi, ondan daha aşağı gördüğü Türklere, Ruslara, İranlılara, Çinlilere pay edip afiyetle yedirmek istiyorlar.

Sağ olun. Daha yeni sizin biraz sosyal biraz demokrat aparatlarınızdan yedik, tokuz.

Aydınlık