Hafta başında Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında tarihi bir açıklama yaptı. Açıklama esasen ‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’nı ilan eden yeni bir ekonomi politikasına vurgu yapıyordu. İstihdam ve yatırımların önemini ifade eden bağımsız bir ekonomi modelinin temel prensiplerini belirten bu açıklama Atlantik sisteminden ekonomik anlamda kopuşu müjdeliyor. Yaptıkları kara propaganda ile gündemde kalan Atlantikçi ekonomistlerin ilk kez ‘mandacı iktisatçı’ olarak tanımlanması diğer bir önemli ayrıntı oldu. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin bir sonraki gün grup toplantısında yaptığı konuşma Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını destekliyor ve karma ekonominin ilkelerini savunuyor; bu konuşma da önceki açıklama gibi tarihi önemdedir.

Söz konusu açıklama öncesinde yapılan faiz indirimi ve açıklamanın hemen ardından dolar/TL manipülasyonu şiddetlenerek arttı. Atlantik cephesinin bu saldırısı bekleniyordu. Uzun bir süreden beri gerek mandacı iktisatçıları ve yabancı bazı kurumlar vasıtasıyla saldırı sürmekteydi. Aşırı yükseltilen ve pahalı tutulan CDS primleri, CAATSA yaptırımları, IMF’nin ve çeşitli küresel kurumların kara para, yolsuzluk vb. listeleri aracılığıyla kasıtlı olarak yapılan baskıları bunlara örnek olarak sayabiliriz.

VATANDAŞIN EN BÜYÜK ENDİŞESİ YÜKSELEN ENFLASYON

Enflasyon ve dövizin aşırı oranda yükselmesi elbette orta halli ve yoksul kesimleri endişelendiriyor. Vatandaşın en büyük endişesi elde ettiği gelirin enflasyon karşısında erimesidir. Yurt dışında emtia, girdi ve diğer kaynakların fiyatlarının büyük bir sıçrama yapması ve artan döviz fiyatları ithalata bağımlı bir büyüme modeli uygulayan Türk ekonomisine olumsuz etkisi olacaktır. Dış kaynaklı enflasyonu engellemek ne yazık ki mümkün değil, fakat iç kaynaklı enflasyona müdahaleler yapmak mümkündür. İç kaynaklı enflasyonla mücadelenin en önemli bacağı ithal ikamesi model uygulayıp dövize olan bağımlılığı azaltmak olacaktır. Diğer yandan vatandaşın günlük hayatında dolaylı bir etkisi olan döviz fiyatlarından daha acil sorunlar bulunuyor; yükselen enflasyon karşısında eriyen alım gücü.

HARCAMA KALEMLERİNE GÖRE DESTEK SAĞLANMALI

Bu bağlamda TÜİK 2019 yılı Hanehalkı Tüketim Harcaması verilerini inceleyelim. Raporda hanehalkının tüketim harcamaları şu şekilde sıralanmış; konut ve kira, gıda ve alkolsüz içecekler, ulaştırma, lokanta ve oteller, mobilya ve eşyaları, giyim ve ayakkabı, alkollü içecek ve tütün, haberleşme, eğlence ve kültür, eğitim, sağlık, çeşitli mal ve hizmetler. Bu kalemlerde en yüksek payı yüzde 24.1 ile konut ve kira harcamaları, ikinci olarak yüzde 20.8 ile gıda ve alkolsüz içecek harcamaları, üçüncü olarak yüzde 16.5 ile ulaştırma harcamaları alıyor.

İzlenecek halkçı politikaların ve gelir dağılımındaki bozulmayı düzeltecek politikaların özellikle bu üç başlık üzerinde odaklanması gereklidir. Konu ile ilgili kısa, orta ve uzun vadeli politikalar belirlenebilir. Örneğin orta ve uzun vadeli bir politika olarak hanehalkının konut sahipliği oranının artırılması ele alınmalıdır. Bir dönem yaygın olan lojman uygulamaları bugüne uyarlanarak hayata geçirilebilir. Kısa vadede ise kira yükü altında yaşayan orta ve yoksul kesimlere çeşitli destekler sağlanarak alım gücünün yükseltilmesi mümkündür.

GIDA FİYATLARI KONTROL ALTINA ALINMALIDIR

Son bir yıl içinde artan enflasyon özellikle gıda fiyatlarını olumsuz yönde etkiledi. TÜİK araştırması bize hanehalkının en önemli ikinci harcama kaleminin gıda harcamaları olduğunu gösteriyor. Gıda enflasyonunu kısa vadede düşürmek çok zor. Çünkü sorun yapısal; tarımda üretim süreci yetersiz ve pahalı. Ayrıca bazı gıda kalemlerinde ithalata bağımlılık var. Dolayısıyla burada devlet desteğiyle kurulacak tanzim satış marketleri veya doğrudan üreticiden tüketiciye satış noktaları kısa vadede hanehalkının gıda harcamalarında enflasyonun etkisini hafifletecektir. Çiftçilerin verimli bir kooperatifleşmeye yönelik olarak teşvik edilmesi ve tüketicilere doğrudan ulaşmasını sağlayacak platformlar oluşturması sağlanabilir. Tarıma sağlanan desteğin daha verimli olması ve geliştirilmesi ile orta ve uzun vadeli çözüm sağlanmış olacaktır.

Üçüncü en büyük harcama kalemi ise ulaştırmadır. Ulaştırma harcamaları ile ilgili destekler için yerel idarelerle işbirliği geliştirilmeli. Kısa vadede alınacak en önemli önlem özellikle büyükşehir belediyelerinin ulaştırma zamlarını geri çekmesi olacaktır. Dolmuş ve taksilerle ilgili doğrudan devletin destek sağlayabileceği programlar geliştirilebilir. Ayrıca toplu taşımacılığın zayıf olduğu büyük şehirlerde özel araçlarıyla ulaşım sağlamak zorunda olan hanehalkının desteklenmesi de mümkündür. Bu konuda yerel idarelerle ortak projeler geliştirilebilir (ortak araç kullanımı, kiralama gibi). Ulaşımda orta ve uzun vadeli kesin çözümün toplu taşımanın geliştirilmesi olduğu unutulmamalı ve bu yönde yatırımların yaygınlaştırılması gereklidir.

ASGARİ ÜCRET ENFLASYONA KARŞI KORUNMALIDIR

Çalışan nüfusun önemli bir kısmını asgari ücretliler oluşturuyor. Asgari ücretin mümkün olduğunca manşet enflasyonun üstünde tutulması büyük bir kesimi rahatlatacaktır. Elbette düzenli olarak artırılan asgari ücretlerden ötürü tüketim harcamaları enflasyonu yükseltecektir fakat alınacak önlemler alım gücünün yüksek bir seviyede kalmasını sağlayacaktır.

Harcama kalemlerinin dışında sosyal devlet kavramı altında toplanmış olan sağlık eğitim ve sosyal güvenlik gibi hizmetlerin mümkün olan en ucuz şekilde ve gelir düzeyine uygun olarak ücretlendirme modeli uygulanmalıdır.

Son olarak görünmez bir kalem olan hanehalkı üzerindeki vergi yükünün azaltılması gerekir. Daha adil bir vergileme sistemi olan gelire dayalı doğrudan vergileme sistemine geçilmelidir. Dolaylı vergilerin oranının ve sayısının azaltılması hanehalkının alım gücüne olumlu bir katkı yapacaktır.

Yukarıda sayılan önlemlere başkaları da eklenebilir. Önemli olan nokta şudur; vatandaşın alım gücünün yükseltilmesi ve Türk ekonomisinin büyümesinden daha çok pay almasının sağlanmasıdır. Gelir dağılımıdaki bozulma 1980’den beri uygulanan neoliberal politikaların sonucu olduğu unutulmamalıdır. Neoliberal politikaların son kalıntılarının bertaraf edildiği ve ‘Ekonomik Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlandığı günler yakındır.

Serhat Latifoğlu/Aydınlık

Kaynakça:

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=HanehalkiTuketimHarcamasi201933593